Açıklanmamış ve anlaşılmamış olan her şeyde kesinlikle bir bilinmeyenler bağrı varken, bu bağırda bir giz’in olduğu da muhakkaktır. Bilinmeyen, bilme iradesine rağmen bilinemeyendir. Her bilinmeyen aynı zamanda bilinmesi gereken bir giz’dir. Bilindiği halde ‘’bilinmez’’ kılınan şey ise, gerçek giz’dir. AKP gerçek giz’ler partisidir. Zira AKP bilinenleri ‘’bilinmez’’ kılandır. Onun asıl giz’i ‘’kansız devrim’’ sözünde saklıdır. Giz perdesinin açılması için keskin çelişki ya da yumuşak karın olan halkadan başlamak en doğrusudur…
Misal, “FETÖ” darbesi zemininde yürütülen eleştiri veya akıl yürütmelerinde birçok giz vardır. Bunlardan en tipik olanı darbenin ‘’siyasi ayağı’’ denen şeydir. Bu siyasi ayak bilindiği halde ‘’bilinmez’’ kılınan sürecin ve Erdoğan-AKP iktidarının derin giz’lerinden biridir ve belkide tüm gizleri ifşa edecek zayıf halkadır… MİT tırları aslında isabetli bir başlangıçtı. İktidar zoruyla bastırılıp kapatıldı. Cüret edenler hapsedilerek tutuklandı. Sorun yeniden giz perdesine boğuldu. Çünkü gerçek bir muhalefet ve irade yoktu, olanı zayıftı veya… Militarist ordu kurma eylemi de eşelenebilir olandır. Askeri eğitimlerin yapıldığı askeri kampların açığa çıkarılması ve bunun yerel halktan öğrenilmesi muhalefet için zor olmasa gerek. Ama muhalefet bunda da basiretsiz… Lakin, AKP’nin derin giz’ler arkasına ulaşmak için ip uçları son derece bol… “FETö’nün” ‘’siyasi ayağı’’ bunların en önemlilerinden…
Muhalefetin safça veya altını eşeleyerek gerçeği açığa çıkarıp siyasi hamle gerçekleştirmek için dillendirdiği, ‘’darbenin siyasi ayağı nerde-kim’’ sorusu tüm çıplaklığına karşın yanıtsız/boşta kalıyor. Yanıtı olduğu halde yanıtsız kalıyor! Kalır. Çünkü, yanıt verilmesi giz’in çözülmesi, giz’lerin çorap söküğü gibi çözülüp gelmesi anlamına gelir. Erdoğan-AKP’nin, kendi derin giz’ini ve giz’lerinin zahir noktasını deşifre etmesi beklenemez. Dolayısıyla ‘’darbenin siyasi ayağı nerede’’ sorusu boşlukta kalmaya ve gizi(leri)ni korumaya devam edecektir. Elbette çok güçlü bir irade oluşur ve Erdoğan iktidarının nüfuzuna rağmen gize ulaşma becerisi gösterirse durum değişir. Güç dengesi Erdoğan iktidarı aleyhine, muhalefet lehine gelişiyor. Bu sürecin doğru orantılı ilerlemesi söz konusu giz ve onun örttüğü diğer gizlerin açığa çıkmasına ulaşabilir…
“FETÖ’cuların” bu gizi-gizleri deşifre etme şansları var ama deşifre etmemektedirler. Bu, “FETÖ” ile Erdoğan iktidarının birbirilerine muhtaç olmakla birlikte, göbek bağıyla birbirine bağlı olup ortak gizlere sahip olduklarını ve bu gizlerin deşifre edilmesi durumunda her iki tarafın da ‘’zarar göreceği’’, yani gerçek yüzlerinin ve suçlarının açığa çıkacağı gerçeğini açıklamaktadır. Tam da bu gerçekliktendir ki, ‘’darbenin siyasi ayağı’’ giz kalmaya devam etmektedir! Zira, hem Erdoğan iktidarı bu siyasi ayağı bilmektedir ve hem de “FETÖ” güruhu bunu bilmektedir. Şayet, kesin bir kopuş ve düşmanlık içinde olsalardı, “FETÖ”, Erdoğan iktidarını zora sokmak için, Erdoğan ise “FETÖ’nun” ‘’kalıntılarını’’ ya da tehdidini ortadan kaldırmak için bu siyasi ayağı açıklarlardı. Lakin, iki tarafta ortak suç gizi durumundaki gerçeği saklamakta kararlı ve ısrarlı durmaktadır. ‘’Siyasi ayak nerede-kim’’ sorusunu bu gerçeklik dışında soranlar safça soranlardır. Saflık, bu iki suç güruhunun ortak gizlere, göbek bağına hala sahip olduğunu anlamamaktan ileri gelmektedir. Şayet her iki güruhun bu suç ve giz ortaklığı anlaşılırsa, ‘’siyasi ayak nerede’’ ya da ‘’kim’’ diye sorma yerine, siyasi ayağın bu iki bileşenin mevcut kadroları olduğunu alenen deklere edilir ve yargıya suç duyurusunda bulunulur. ‘’siyasi ayak nerede’’ deyip durmak, bir suç duyurusunda bile bulunmamak ciddiyetsizce bir sorgulamadır.
Çoğumuzun tam kavrayamadığı veya açıklayıp ikna olmadığı gerçek, Erdoğan-AKP iktidarı ile “FETÖ” çetesinin hala güçlü bağlara sahip olduğu ve güç itibarıyla birbirine diş geçiremez bir dengede olduklarını, görsel salvolarının ise kontrollü ve sınırlı saldırılar olduğu gerçeğidir. Karşılıklı hamleler yapıp birbirini zayıflatma mücadelesi sürdürmektedirler fakat birbirini kökten tasfiye etme cüretine sahip değiller. Değiller çünkü mevcut güç dengeleri her iki tarafı da otokontrole itmektedir. Aksi halde ‘’siyasi ayağın’’ bilinmemesi veya açıklanmaması gibi bir komedi yaşanabilir mi? Alenen “FETÖ” borsalarından söz edilmektedir. Mahkemelerde tahliyeler yapılmakta ve bunlara karşı yeniden müdahaleler gerçekleştirilmektedir. Bu bir güç durumu ya da dengesine işaret etmektedir. Erdoğan’ın hala “FETÖ” çetesine kesin biçimde yönelememesinin sebebi, karşısındaki güçtür. Hatta iktidarını sarsacak derecedeki güçtür. Bunlara, ya da ‘’siyasi ayak’’ denilen kesime dokunması durumunda kendisinin de alabora olacağı, gizlerinin ifşa olacağını vb vs iyi bilmektedir. Bundan dolayı, mahkemelerde yapılan tahliyelere, oluşturulan borsalara(para karşılığında serbest bırakma vb) ve ‘’siyasi ayağa’’ dokunmayı göze alamamaktadır. Paralel devlet tarifi ve ‘’ne istediler de vermedik’’ sözlerinde yatan giz, bu iki suç gurubunun iç içe geçmişliğini, hem de birbirinde ayrılamaz biçimde ve giriftlikte iç içe olduğunu anlatmaktadır. Bu içiçelik her şeye karşın belli bir dokunulamazlığı yaratmaktadır. ‘’Siyasi ayak’’ sorularına bu açıdan bakılmadıkça daha çok sorulur ama yanıt alınamaz.
Bütün bu söylediklerimizden, ‘’siyasi ayak nerede, kim’’ sorusunun sorulmaması sonucu çıkmaz ya da kastımız bu değildir. Bilakis, ısrarla sorulmalı ama açığa çıkarma ve her türlü olanakla açıklanmasını zorlama biçiminde sorulmalı-sorgulanmalıdır. Sadece dillendirip geçmek sonuç vermeye yetmez. Muhalefetin bu soruyu tek gündem yapıp ve sadece bu gündem üzerinde yoğunlaşması belli bir basınç yaratabilir. Zira, çelişkinin veya gizlerin derin odağı burasıdır. ‘’Siyasi ayaktır’’ ve bunun üstüne gitmeme gerçeğidir. Bu giz açıklandığında mesele esasta çözülmüş, sonuç alınmaya doğru gidilmiş olur. Somut bir çelişkidir; tutuklular, yargılananlar, itirafçılar var. İç içe olan bağlar ve ilişkiler gerçeği var vb vs. Dolayısıyla siyasi ayağın muamma kalması iradi bir saklamadır. Bu, toplumun önüne en yalın biçimde getirilerek ve sistemli biçimde gündem yapılarak iktidar basınç altına alınmalı, giz deşifre edilerek somut sonuçlara doğru gidilmelidir ki, bütün gizler çözülerek Erdoğan iktidarının da “FETÖ” çetesinin de arka yüzü deşifre edilip suçlarına uygun yargılanmaları sağlanabilsin… Aksi halde daha kırk sene ‘’siyasi ayak nerede’’ sorusu sorularak toplum oyalanmış, gerçekler gizlenmiş olur…
“FETÖ’nun” siyasi ayağı Erdoğan iktidarından bağımsız, bilgisi dışında değildir. Bu siyasi ayağı bildiği halde açıklanmaması da bu bağın kanıtıdır. Adil Öksüz vakası Erdoğan iktidarının neme nem ilişkiler ve mecbur tutan bağımlılıklar içinde olduğunun kanıtıdır. Daha başka ne aranıyor ki… Erdoğan ile “FETÖ” testiyi kırmış fakat testinin bir kulpu birinde diğeri ise öbürünün elindedir. Bu elinde tuttuklarıyla birbirini toplum karşısında silip süpürecek daha büyük giz’lere ve karşılıklı kozlara sahipler. Öyle kozlar ki, her ikisinin de ipliğini pazara çıkaracak cinstendirler ve bunlar aslen ‘’kansız devrim’’ sözünde anlam taşımaktadır… Şeriat düzeni iki aktörün de buluştukları ortak davasıydı. Pasta ve nüfuz ortaklığı bitse de dava ortaklığı bitmemiştir. Ki, buna(ortak davaya-şeriat düzeni davasına) ‘’ihanet’’ eden bu dava dünyasında aforozla karşılaşır. İşte, ‘’düşmanlıklarına’’ karşın, giz’lerini açıklamamaları, dolayısıyla ‘’siyasi ayağa’’ dokunulamaması bunun ürünüdür. Burjuva muhalefet tarafından bu gerçek anlaşılırsa tutarlı ve isabetli muhalefet o zaman yürütülebilir…