Mehmet TÜRKMEN
BİRTEK-SEN Genel Başkanı
Antep’te 2022 şubat direnişlerinden sonra 2023 ağustos ve 2024 şubat-mart aylarında iki direniş dalgası daha yaşandı. Bu direnişlerde, ilk dalgada kendini gösteren özelliklerde, direnişlerin biçimi, biriktirdikleri, işçilerin kalıcı bir birlik ve sendikal örgütlenme eğilimleri bakımından nasıl bir değişim yaşandı?
2023 ve 2024’te direnişlere katılan işçi ve iş yeri sayısı 2022’ye göre daha azdı. Ancak direnişlerin biçimi, işçilerin mücadele bilinci ve örgütlü hareket etme eğilimleri bakımından 2022 şubat direnişlerini aşan yönleri vardı. Art arda yaşanan bu direniş dalgalarının Başpınar havzasındaki işçilerde henüz sınırlı da olsa kolektif bir hafıza, bu direnişlere öncülük eden ileri işçi kitlesinde kalıcı bir birlik ve örgütlenmeye dair bilinç oluşturmaya başladığını da söyleyebiliriz. Oluşmaya başlayan bu kolektif hafıza ve bilincin, hareketi ileriye taşıyacak somut bir örgütlülüğe dönüşüp dönüşemeyeceği ise kuşkusuz buna öncülük etmesi gereken ileri işçilerin ve bugün açısından böyle bir örgütlenmenin merkezi olabilecek tek odak olan BİRTEK-SEN’in çabasına ve kararlılığına bağlı.
İkinci dalga: 2023 Ağustos direnişleri
2023 ağustosunda Zafer Tekstil, Koza Halı ve Sanko’ya bağlı tekstil işletmelerinde başlayan ve görece daha kısa süren hareketlilik ve iş bırakma eylemleri Şireci, Erkaplan ve Artemis gibi iş yerlerinde günlerce, haftalarca süren direnişler şeklini aldı. Önceden bir hazırlık ve örgütlülük olmadan, bir bölümde ya da bir vardiyada patlayıp fabrikanın tamamına yayılması ve diğer fabrikaları da etkilemesi gibi yönleriyle 2022 şubat direnişlerine benziyordu.
Ancak bütün zaaflarına rağmen daha ileri yanları vardı bu direnişlerin: Direnişe geçince temsilcilerini seçme, komite oluşturma ve daha örgütlü hareket etme konusunda, BİRTEK-SEN’in çağrısı ve müdahalesiyle, daha ileri bir tutum aldı işçiler. Oluşan bu komiteler işçilerin tamamını kapsama ve direnişi yönetme konusunda zayıf kalsa da daha önceki direnişlerde BİRTEK-SEN olarak ısrarımıza rağmen işçilerin genellikle bundan geri durduğunu düşünürsek, önemli bir ilerlemeye işaret ediyordu.
Direnişe çıkan ayrı ayrı fabrikaların taleplerini ortaklaştırma ve birlikte hareket etme noktasındaki geri eğilim büyük oranda devam etse de önceki direnişlerin aksine aynı işletmeye ait olan farklı fabrikalar bu kez birlikte hareket edebildiler. Örneğin toplam 2 bin 500 işçinin çalıştığı Şireci’de birbirinden uzak yerlerde kurulu akrilik ve pamuk bölümlerinin olduğu üç ayrı fabrika önceleri tamamen ayrı hareket ederdi. Bu kez, yine BİRTEK-SEN’in müdahalesiyle üç fabrika birlikte hareket etti, seçtikleri temsilcilerle taleplerini ortaklaştırdı, hatta kritik anlarda ortak tutum alıp ortak eylemler örgütledi.
İşçilerin BİRTEK-SEN’le kurdukları ilişki ve BİRTEK-SEN’in direnişlerde oynadığı rol 2023 ve 2024 direnişlerinde daha ileri düzeyde oldu. 2022 şubat direnişlerinde de BİRTEK-SEN etkin bir şekilde yer almış ve bu işçiler içinde sendikanın etkisini büyük oranda artırmıştı. Ancak bu “BİRTEK-SEN yanımızda olsun, bize destek olsun”la sınırlıydı. Fakat bu defa yine çoğunluğu olmasa da direnişin en önünde olan mücadeleci işçilerin büyük oranda üye olduğu ve daha da önemlisi BİRTEK-SEN’i sadece destek için gelen bir sendika değil, doğrudan kendi temsilcileri olarak görme eğiliminin güçlendiği bir tablo ortaya çıktı.
Şireci’de iş yeri komitesi ve mücadeleci sendikayla başarı
2023 ağustos direnişlerinde en çok öne çıkan, Şireci işçilerinin, sadece Antep’te değil ülke genelinde ciddi bir etki yaratan direnişiydi. Bir hafta süren Şireci direnişi, emniyet, kimi milletvekilleri ve AKP’li büyükşehir belediye başkanı gibi güçleri de arkasına alan patronun direnişi ezmek için toplu işten atma da dahil her yolu denediği, Şireci işçilerininse hep yenilmesine sebep olan zaaflarından ders çıkarırcasına sonuna kadar birliğini bozmadan direndiği ve kazandığı bir direniş gerçekleşti.
Ancak bu zaferde belirleyici etkisi olan iki önemli unsur vardı. Birincisi, BİRTEK-SEN’in daha direnişin başında ayrı ayrı direnişe çıkan fabrikaların birleşmesini ve komite oluşturarak birlikte hareket etmesini sağlayan ve önemli kırılma anlarında direnişin kırılmasını önleyen etkin müdahalesiydi. İkincisi ise patronun yerel siyasi güçler ve emniyet gibi güçleri arkasına alan saldırıları karşısında, işçilerin de yalnız olmadıklarını hissettiren, ciddi bir moral ve cesaret bulmalarını sağlayan Emek Partisi (EMEP) Milletvekili Sevda Karaca’nın direniş boyunca işçilerin yanında durması ve kentin milletvekili olarak işçilerin sözcülüğünü yapmasıydı.
Direnişin ikinci gününden başlayan işten atmalar ilk kırılma anıydı. Üçüncü gününde 2 bin 500 işçinin tamamı tazminatsız işten atılmıştı ve işçilerin çoğunda “Artık burada durmamızın bir anlamı yok, gidip mahkemede hakkımızı arayalım” eğilimi baş göstermişti. Çözülmeyi engelleyen BİRTEK-SEN’in sabah saatlerine kadar fabrika önlerinde işçilerle grup grup yaptığı toplantılar oldu. İşçiler içinde yayılan moral bozukluğu ve çözülme duygusunu tersine çeviren ise yine BİRTEK-SEN’in çağrısıyla kent meydanında, Başpınar’daki onlarca farklı fabrikadan işçilerle yaklaşık 1500 kişinin katıldığı miting gibi eylemdi.
Üçüncü ve son kırılma ise direnişin son gününde AKP’li Belediye Başkanı Fatma Şahin’in dahil olduğu grev kırıcılığı girişimiydi. Burada yine BİRTEK-SEN’in hızlıca işçi temsilcileriyle toplantı yaparak, ileri işçilerin inisiyatif almasını sağlayarak, Fatma Şahin’in içeri soktuğu işçilerin yeniden çıkmasını örgütlemesi çok kritik bir müdahaleydi. Tam bu kırılma anında, Fatma Şahin ve CHP Milletvekili Melih Meriç işçileri patronun sözlerine ikna etme faaliyeti sürdürürken, Sevda Karaca’nın doğrudan işçilerin temsilcisi ve sözcüsü gibi tutum alması ve bunun işçilere verdiği moral ve cesaret direnişin adeta yeniden başlaması ve kısa süre sonra kazanımla bitmesinde etkili oldu.
Taleplerini önemli oranda kabul ettirerek ve işten atılan 2 bin 500 işçinin işe geri alınmasıyla sonuçlanan Şireci direnişi, sonrasında 6-7 fabrikanın daha direnişe çıkmasında doğrudan etkili oldu, pek çok fabrikada ise direniş başlamadan ücretlere aynı zam farkları yansıtıldı.
Üçüncü dalga: 2024 Şubat-Mart direnişleri
2024 şubatında başlayan ve toplamda 13 fabrikada 7 binden fazla içinin katıldığı direniş dalgası da birinci ve ikinci dalgalardan devraldığı birikimi yansıtıyordu. Milat Halı, Kimpack ABY (eski Naksan), Melike Tekstil ve Zafer Tekstil gibi Başpınar OSB’nin en büyüklerinden olan fabrikalarda yaşanan direnişlerde öncekilerden farklı olarak öne çıkan en olumlu özellik, aynı anda direnişte olan kimi fabrikaların aralarında gösterdikleri dayanışma tutumuydu. Özellikle Melike Tekstil ve Zafer Tekstil işçilerinin hemen her gün birkaç kere birbirlerine yaptıkları destek ziyaretleri ve taleplerini de büyük oranda ortaklaştırmaları ileri bir örnekti.
Tıpkı Şireci gibi akrilik ve pamuk olmak üzere 2 bin işçinin çalıştığı iki ayrı fabrikadan oluşan ve direniş dönemlerinde tamamen birbirinden ayrı hareket eden, eylemleri bir gün bile sürmeyen bir yerdi Melike. Bu sefer iki fabrikada da işçiler kendi temsilcilerini belirledi, taleplerini ortaklaştırdı ve direniş bitene kadar büyük oranda birlikte hareket etmeyi başardı. OSB’nin üç ayrı bölgesinde üç ayrı fabrikadan oluşan Zafer Tekstil’de de BİRTEK-SEN’in müdahalesi ve ısrarıyla temsilcilerini belirledi, taleplerini ortaklaştırdı ve direniş boyunca birlikte hareket edebildiler. Taleplerinin altında bir zam oranıyla da olsa her iki direniş de kazanımla bitti. Ancak her iki fabrikada da BİRTEK-SEN’in açıklamalarını, kırılma ve kafa karışıklığı durumlarında öneri ve yönlendirmelerini büyük oranda dikkate alan bir tutum olmasına rağmen, çok az sayıda işçi sendikaya üye oldu.
Yaşanan deneyimlere dair daha pek çok örnek verilebilir, çok şey söylenebilir. Yine de yukarıda üç maddede özetlemeye çalıştığımız ve 2022 şubatına göre daha ileri özelliklerine rağmen, kalıcı bir birlik ve örgütlenmeyi hedefleyen bir hareketten söz edemeyiz henüz. Bu nedenle de işçilerin direnişler sonucunda elde ettiği son derece sınırlı zam ve kazanımlar kısa sürede eridiği gibi, öncü işçilerin işten atılması gibi saldırılar karşısında direnişte sağlanan birlik de korunamıyor.
Kürek mahkumu mu olacağız, kendi gemimizi mi yapacağız?
Başta tekstil ve halı dokuma işçileri olmak üzere Başpınar işçilerinin önünde yanıt vermeleri ve üstesinden gelmeleri gereken üç temel sorun var:
Tek tek fabrikalarda, sadece zam dönemlerinde grev yaparak elde edebildiğimiz, ancak kalıcı bir birliğimiz olmadığı için çoğunlukla koruyamadığımız, bir sonraki zam dönemi geldiğinde öncekinden daha geri noktaya düştüğümüz bu döngüden nasıl çıkacağız?
Hangi fabrikada direnişe çıktıysak gördük ki, karşımızda sadece tek bir fabrikanın patronu yok. Taleplerimizi dile getirdiğimizde duyduğumuz tek şey, “Diğer fabrikalar bu kadar verirken biz üstüne çıkamayız” oluyor. Yani Başpınar’da ücretlerin, çalışma koşullarımızın ve haklarımızın ne olacağını bütün patronlar birlikte belirliyor. Başpınar’da birlikte hareket eden patronlar ve arkalarında duran devlet ve iktidar gücüne karşı tek bir fabrikada değil pek çok fabrikada, Başpınar genelinde birlik olmadan, bir çatı altında örgütlenmeden bu gidişe dur diyebilmemiz mümkün mü?
Zamanı geldiğinde ne kadar zam yapılacağı aslında haftalar öncesinden belli. Ama biz işçiler, bunu bildiğimiz halde zammın açıklandığı ve hesaplarımıza yattığı güne kadar bekliyoruz. Bizim de aylar, haftalar öncesinden toplantılar yaparak, komitelerimizi kurarak, farklı fabrikalardaki işçilerle yan yana gelip taleplerimizi ortaklaştırarak hazırlık yapmamız gerekmez mi?
1 Mayıs bir adım olsun
Bu kölelik ve sefalete son vererek insanca çalışma koşullarına ve insanca bir yaşama kavuşmak için öncelikle kendi fabrikamızdan başlayarak örgütlenmeli ve her fabrikadan işçiler olarak BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeliyiz. Bir sonraki zam dönemini beklemeden, işçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs yaklaşırken, her fabrikada şimdiden taleplerimizi tartışmaya ve kendi birliğimizi kurmaya başlamalıyız.
BİRTEK-SEN’i sadece direnişe çıktığımızda, hak aradığımızda yanımızda olan, bize destek veren bir sendika değil; birliğimizin, mücadelemizin merkezi ve olmazsa olmaz aracı olarak görüp üye olmamız, üye yapmamız ve birliğimizi büyütmemiz gerekiyor.
Bize artık tek tek, ayrı ayrı fabrikalarda başlayıp biten direnişler, saman alevi gibi parlayıp sönen kıvılcımlar, yolumuza dikilmiş duvarlara çarpıp geri çekilen dalgalar değil; bir tufan lazım! Ve bu tufana hazırlanmak için, batmamak ya da patronların “Aynı gemideyiz” hikayesinde kürek mahkumları olmamak için kendi gemimizi, kendi büyük birliğimizi inşa etmemiz lazım.
Yazı dizisinin ilk ve ikinci bölümününe aşağıdaki konu başlıklarına tıklarayak ulaşabilirsiniz.
Yatağını arayan dereler: Antep’te işçi direnişleri-1
Yatağını arayan dereler: Antep’te işçi direnişleri-2
Bu yazı dizisi ilk olarak Evrensel Gazetesi‘nde yayımlanmıştır.