Bir kalem ki motivasyonunu başkasının etine batmaktan alıyor, etten akıttığı kanı mürekkep yapıyor, mürekkeple muhteşem sözcükleri art arda dizip binleri hayran bırakıyor kelamına. O kalemi tutan el tarihin çöplüğüne gömülmeye mahkûm değil midir?
Kalemi dert etmeyin. O yolunu bulur. Gölgesizler’i, Kuşlar Yasına Gider’i ve diğerlerini de. Yazar metni var ettiği gibi metin yazarı var etmiyor, etmemeli de. Sanatını daha iyi icra etmek için sağladığı kolaylıkları kötüye kullanan, konumunu kötüye kullanan edebiyatını zaten çamura batırmıştır.
Bırakın yazarı aklamayı, yapıtların derdine düşmeyi de. Şunun şurasında kadınlar bin yıllık ezilmişliklerinin köküne olmasa da küçük bir köşesine dinamit döşemiş, patlatmış. Delik açmış anlayacağınız. Saygı duyulası bir eylem. İçinden akanlar meğer ne pismiş, kokuyormuş. Biz bunları konuşalım. Hem okumadıysanız tavsiye ederim. Deli Bal, En Eski Yüz, Kanatları Ölü Açıklığında. Teşhir eden kadınların içinde genç, yetenekli ve yazdıkları yabana atılmayacak kadın yazarlar var. Peki onların yapıtları, yitirdikleri özgüvenleri, hasar görmüş benlikleri, bakış açıları? Bir de hiç tanınmayanlar, “koskoca yazar, bana bunu yaptı desem de kimse inanmaz” diyenler var. Biz bunları konuşalım. Bir cesaret gelmiş, kenetlenmiş, yanlışa yanlış demişiz, bizi suçlayacak gözleri bile üstümüze çekmişiz. Neden bu karşı konumlanış. Adını edebiyat tarihinde kara leke koysanız da buradan okunuşu tacizciyle dayanışmak olan sözleri. Hem topluma mal olmanın ne kadar artısı varsa bir o kadar da eksisi vardır. Bizler okuduk o kitapları ve biçtik o değerleri. Şimdi yine bizler okumak istemiyoruz o kitapları, tacizciye sağlayacaklarını hak etmediğini bilerek. Anlayacağınız, daha fazla kadına zarar veremesin diye bu teşhir ve ne kadar çok kadına zarar verdiğinin yansıması sosyal medyadaki görüntü. Çünkü yaşamlarımızın söz konusu olduğu yerde emek gibi edebiyat da sırada arkaya geçer.
Hem kadınlar, ne güçlüymüş. Yeri gelmişken değinmek gerek. Sadece biz tacizci yazar görmek istemediğimiz için kapı dışarı edebiliyor koca koca yayınevleri. Projeler iptal edilebiliyor. Nüfusun yarısından fazlası olmayan biz kadınlar bir şeylerin devrini kapatabiliyorken maruz bırakılıyoruz bu saldırılara. Bırakın hayal ettiklerimizin bir havai fişek gibi rengarenk, neşe veren patlayışlarını görelim. Konuşmaya devam etseniz de göreceğiz ya. Sadece size de inanarak okumayız artık. Bunun verdiği gücü anlamak erkeklik algısıyla donatılmışken çok zor. Merak etmeyin derim, nüfusun yarısından fazlası erkek ve en az yarısı tacizi unutulacak, farkına varılmayacak bir şey olarak görüyor. Sistemle bağlantısını kuramadığımızda gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır, dilimiz lal değil midir? Öyleyse şunu yapalım, “ötekileri” yazmaya layık görülen eller, “ötekilere” rızasız dokunurken susmak devrimci midir? Peki susmayanlara burada durun fazlası zarar demek? Biz birbirimizi fazlasının ne muhteşem şeyler doğuracağına olan inanç için mücadele edenler olarak tanımaz mıyız?
Birkaç yıl sürer bu yayınevlerinin aforozu ama sistem kapitalist. Kar etmek ateşi edebiyat dünyasını sarmış halihazırda. Basacak yayınevi bulunur, iyi okur da iyi yapıtı arar bulur. Ama kötü yazar iyi yapıttan ekmek yiyip, kötü şeyler yapmaya devam edip iyi şeyler yazamaz. Olsun daha az iyi şeyler yazar. Yazarın kötü eli kesilir, altından yazmaya layık bir el belki çıkar. Hem kim bilir belki cesur kadınların başlattığı bu teşhir, cesareti kırılanlara cesaret olur da Hasan Ali Toptaş’tan daha iyi eller tutar o kalemleri hem de başkasının etine batırmadan. Tacizci erkek yazarları ifşa eden kadınlar, edebiyat aleminin eril duvarlarını yıkıp, birilerine yazma cesareti veriyorsa nesi kötü sınırı aştı denilen bu teşhirin.
Kötü insan örneğine kabaca da olsa değinmişken, masum insanların olduğunu da dile getirmek isterim. Çünkü yeryüzünde çocuklar var. Onları unutmak ne büyük eksiklik. Ya da insandan saymamak. Küçücük elleriyle ne ağır işlerde çalıştıklarını unutmak. Hele ki kötü olduklarını bildiklerimiz tarafından istismara maruz bırakılıyorlarken. Bir de milyonların hak ettiği gelecek güzel günleri yakın etmek için ölebilecek kadar iyi insanlar var. Hem de yaşamanın her şeye rağmen bu kadar güzel olduğunu biliyorken. Hapishanelerde tecavüze maruz bırakılanları, çıplak bedenleri zırhlı araçlar arkasında sürüklenenleri ve daha birçoğuna yapılan cinsel saldırının bir yazarınkiyle aynı kaynaktan beslendiğini sevdiğimiz, örnek aldığımız yazarlar göremese de biz görüyoruz. Bırakın bir tacizci ifşa edilsin. Darısı diğerlerinin başına. Yıllardır yapıyoruz ifşaları, yazar olmuş, avukat olmuş, öğretmen olmuş ne fark eder. Bunlar sadece meslek. Biz neşelenelim. Güzel günler bu günler.
*Bir Gazete Patika okuru