Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın İsrail’in saldırısı sonucu yaşamını yitirmesinin ardından Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), açıklama yaptı. “Lübnan halkı ve Direniş Ekseni’ndeki kardeşlerimizin yarası yaramız, liderlerinin kanı kanımızdır” diyen FHKC’nin açıklamasını Filistin’in Sesi Türkçeleştirdi.
Nasrallah’ın Temmuz zaferi ve 2000 yılında Güney Lübnan’daki işgalin sökülüp atılmasında etkili olduğunu ifade eden FHKC, verilecek yanıtın da bu suç kadar büyük olacağını ilan etti.
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin yaptığı açıklamanın tamamı şöyle:
“Lübnan halkı ve Direniş Ekseni’ndeki kardeşlerimizin yarası yaramız, liderlerinin kanı kanımızdır
Direniş bayrağı kırılmayacak ve Direnişin Ustası’nın şehadeti, aynı yolda devam etmek için daha güçlü ve daha kararlı olan yeni bir aşamanın başlangıcına işaret ediyor.
Halk Cephesi, Hizbullah Genel Sekreteri ve partinin bazı liderlerinin Kudüs yolunda şehit edilmesinin yasını tutuyor.
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Genel Sekreteri, Genel Sekreter Yardımcıları, Siyasi Bürosu, Merkez Komitesi, anavatandaki ve diasporadaki tüm kadroları ve üyeleri adına, direnişin lideri, şehitlerin efendisi ve tüm bir neslin ilham kaynağı olan Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Sayın Hasan Nasrallah “Ebu Hadi” ve Beyrut’un güney banliyösünde cani Amerikan düşmanı tarafından koordine edilen ve planlanan alçakça bir Siyonist cinayete kurban giden bir grup kahraman direniş liderinin yasını halkımızın kitlelerine, ulusumuza, direniş eksenine ve kurtuluş hareketine duyurur.
Cephe, bu büyük acıda Hizbullah liderliği, kadroları ve savaşçıları, Lübnan halkı ve Direniş Ekseni’ndeki kardeşleriyle derin dayanışmasını ifade ediyor ve onlara açık bir mesajla sesleniyoruz: “Sizin yaranız bizim yaramızdır, liderlerinizin kanı bizim kanımızdır ve direniş ustası Hasan Nasrallah’ın şehadeti, direnişin daha güçlü ve aynı yolda devam etmeye kararlı yeni bir aşamasının başlangıcını işaret etmektedir.
Filistin, Lübnan, tüm ulus ve aslında tüm küresel kurtuluş hareketi istisnai bir liderini ve dünyadaki Arap ve devrimci direnişin bir simgesini kaybetti; büyük şehit, işgale ve Amerikan düşmanına karşı mücadelede yüksek bir konuma sahip olan ve Arap halklarının haklarını, özellikle de Filistin davasını destekleyen pozisyonlarındaki kararlılığıyla ayırt edilen, kelimenin tam anlamıyla seçkin bir lider şahsiyetti. Tehditler karşısında nadir görülen cesareti ve bölgesel ve uluslararası gelişmeleri önceden görmesini sağlayan siyasi zekâsıyla, direnişin hem askeri hem de siyasi açıdan karşı karşıya kaldığı en karmaşık zorluklarla başa çıkmasını sağladı. Başta Temmuz zaferi ve 2000 yılında Siyonist işgalin Güney Lübnan’dan sökülüp atılması olmak üzere Lübnan’da direnişin elde ettiği zaferlerde açık bir izi vardı.
Hayatını direniş davasına hizmet etmeye adayan büyük şehit, başta işgale karşı kahramanca bir savaşta şehit düşen büyük oğlu Hadi’nin kaybı olmak üzere pek çok fedakârlıkta bulunmuş, fedakârlık ve davaya sadakat konusunda örnek teşkil etmiştir.
Şehit Nasrallah’ın etkisi Lübnan’la sınırlı kalmamış, sınırların ötesine geçerek tüm bölgede direnişin sembolü haline gelmiş ve Filistinli direniş gruplarını destekleyerek onlara ihtiyaç duydukları tüm lojistik desteği, askeri eğitimi ve silahları sağlayan önemli bir lider olmuştur. El Aksa Tufanı sırasında Gazze’deki direnişi destekleme yönündeki tarihi kararı, Filistin direnişinin yeteneklerinin güçlendirilmesinde büyük bir etki yaratmıştır. Partinin kuruluşundan bu yana Filistin davası ideolojisinde güçlü bir şekilde yer almış ve şehit her zaman Kudüs’ün kurtarılmasının meşru ve ahlaki bir görev olduğunu vurgulamıştır. Hizbullah’ın füze ve gelişkin silah cephaneliğinin oluşturulmasındaki rolü sayesinde Siyonist varlıkla arasında bir güç dengesi oluşturmayı başardı ve Lübnan’ın tekrarlanan saldırılardan korunmasına katkıda bulundu.
Ön saflardaki konumunu asla terk etmedi, son ana kadar direndi; bugün kaybın acısını hissederken, büyük şehit Hasan Nasrallah ve arkadaşlarının başını çektiği direniş liderlerini hedef almanın direnişin iradesini kıracağını düşünen bu düşman karşısında dimdik duruyoruz.
Direnişin Ustasının şehadeti büyük bir kayıptır ancak direnişi zayıflatmayacak ve azmini kırmayacaktır; aksine Lübnan’da ve her yerde direniş safları, sadece güç dilinden anlayan bu acımasız düşmanla çatışmaya devam etme kararlılığını arttıracaktır. Bu şehitlerin kanı, Filistin ve işgal altındaki tüm Arap topraklarının kurtuluşuna kadar sönmeyecek olan direniş ateşi için yeni bir yakıt oluşturacaktır.
Şehit komutana ve tüm özgür direnişçilere söz veriyoruz ki, bu Siyonist suça verilecek yanıt, suçun kendisi kadar büyük olacak ve direniş, bu gaspçı Siyonist varlığa ve onun bölgedeki işbirlikçilerine ve uşaklarına karşı zafer elde edilene kadar, işgal altındaki topraklarımızı ve onurumuzu savunmak için halkın iradesi ve meşru direniş seçeneği etrafında toplanmasıyla tek vücut olarak tüm destek cephelerinde birleşerek devam edecek ve daha da güçlenecektir.
Şehit liderin ve şehit liderlerin ruhuna şan ve ölümsüzlük ve kesinlikle muzaffer olacağız.”