Postmodernist argümanların yarattığı yaygara, zamanla azalmak bir yana yükselip duruyordu. Bir aşamada yapısalcılık-sonrasıyla (post-strüktüralizm), post-endüstriyalizmle ve bütün bir “yeni fikirler” cephaneliğiyle bağıntılı görünen postmodernizm, gittikçe artanölçüde, birtakım yeni duygu ve düşüncelerin bir bileşimi olarak ortaya çıkmaya başladı. Hal böyleyken postmodernliğin durumunu incelemek amacıyla bu kitap ortaya çıktı.
Çağdaş Kültürde Moderniteden Postmoderniteye Geçiş
İlk olarak postmodernizmi tanımlayabilmek için modernliği anlamamızgerekmektedir. Terim olarak modern gerilere giden bir kavram olsa da Habermas’ınmodernite projesi olarak andığı şey 18. yüzyılda ortaya çıkacaktı. Bu proje Aydınlanmadüşünürlerinin “nesnel bilimi, evrensel ahlak ile hukuku ve kendi ayakları üzerinde duransanatı, kendi iç mantıkları temelinde geliştirme” konusunda gösterdikleri düşünsel çabalaratekabül ediyordu.
Ancak Aydınlanma düşüncesi de kendi içerisinde bir dizi zorlu sorun ve çelişkiyi içerisinde barındırmaktadır. Özellikle araç-amaç ilişkisi sorunu kendisini daima hissettirmiştir. Örneğin, tanımlanan özgürlük kimilerine tam anlamıyla bir özgürlük olarak yansıtılırken, kimilerine baskıcı bir nitelik olarak görünmekte, ya da Bacon bireyselcilik fikrinden bahsederken bunu yalnızca beyaz ırktan olan erkekler için ortaya koyuyor.
Aydınlanmacılar ister istemez gerçek bir kurtuluşu akıl ve uygarlığın temeline yerleştiriyorlar.Üstelik birçok bakımından modern olarak nitelendirilecek olan Marx ise işçilerin evrensel kurtuluşuna gidecek yolun buradan geçmesi gerektiğini vurguluyordu. Ancak Weber modernitenin bu amaçlı-araççı akılcılığının tam da evrensel özgürlüğe katı kurallar yükleyerek bu özgürlüğü demir kafesin içerisine tıkmış olduğunu savunmaktadır.
Moderniteyi anlamak için kullanılabilecek olan bir başka terim yaratıcı yıkmadır.Yaratıcı yıkma modernist projenin uygulanması sırasında karşılaşılan pratik duruma tekabül etmektedir. Eski dünyanın külleri arasından yepyeni bir dünya yaratan modernite bu etkisinien çok II. Dünya Savaşı sırasında gözler önüne sermiştir.Birinci Dünya Savaşından önce ortaya çıkan modernite üretim (makine, fabrika,kentleşme), dolaşım (ulaştırma ve haberleşme sistemleri) ve tüketim (kitle pazarlarının,reklamcılığın, kitleye yönelik modanın ortaya çıkışı) alanlarında yeni koşulların yaratılmasına öncü rolü oynamaktan çok bu koşullara bir cevap niteliğini taşımaktadır. Ancak bu cevabınetkisi küçümsenmeyecek derecededir. Bu cevap bu hızlı değişimi içselleştirmekle kalmayacak üstelik bu değişiklikleri değişikliğe uğratma ya da destekleme yönünde adımlar atacaktır.
Enternasyonalizm ile milliyetçilik, küreselcilik ile taşralı bir etnosantrizm,evrenselcilik ile sınıf ayrıcalıkları arasındaki gerilimler hiçbir an arka plana düşmüyordu. Eniyi anda modernizm bu gerilimlerle yüzleşmeye çalışıyordu ancak en kötü anda ise bunları politik çıkarlar uğruna sömürmekten geri durmuyordu. Ancak aslında modernizm insanınkendisini nereye ve hangi zamanda yerleştirdiğine bakılarak farklı görülür. Yerlerin özgülkarakteri modernist görünüşün farklı yönlerine vurgu yapar. Yine de modernleşmenin kentsel bir olgu olduğunu söylemek mümkün. Kentlerin muhteşem büyümeleri, kırdan kente göç,sanayileşme, makineleşme, mimari ve bunların yarattığı sorunlar modernizmin fışkırmasınasebep oluyordu. Ya da de Certau’nun dediği gibi kent modernitenin hem mekanizması hem dekahramanı oluyordu. Zira modernizmin özellikleri de farklı dillerin konuşulduğu büyük kentlerin değişik özelliklerini de içerisinde barındırıyor
Son yıllarda günümüz dünyasını betimlemede kullanılan “postmodern durum” üzerine, postmodern kültür, mimari, sanat ve toplum üzerine pek çok şey yazıldı. David Harvey, Postmodernliğin Durumu‘nda başlangıç olarak terimin farklı anlamlarını inceliyor ve modernizm sonrası toplumsal yaşantıyı anlamakta bu kavramlaştırmayı kullanmanın ne ölçüde uygun ve yararlı olduğunu tartışıyor.
Ancak Postmodernliğin Durumu, bir kitap olarak bundan çok daha fazlasını vaat ediyor. Yazar, Aydınlanma’dan günümüze uzanan dönem boyunca modernizmin toplumsal bir tarihini kuruyor ve modernizmin politik ve toplumsal düşünce ve hareketler içindeki, sanat, edebiyat ve mimarideki ifadelerini inceliyor. En dikkat çekici ve Harvey’e özgü vurgulama ise, zaman ve mekân algılamalarımızın yine zaman ve mekân boyunca nasıl bir değişim gösterdiği ve bu değişimin bireylerin değerleri ve toplumsal süreçleri üzerinde nasıl etkili olduğudur. Bu kitap sadece doğrudan sosyal bilimlerle ilgili olanlar için değil, günümüz dünyasındaki değişimleri anlamakta ısrarlı olan, araştırmaktan çekinmeyen genel okur için de son derece ilgi çekici… Son dönemde, düşünce tarihine ve zihniyetlerin toplumsal ve politik değişme ile ilgisinin kurulmasına yapılmış zengin bir katkı…
İÇİNDEKİLER |
Birinci Kısım:
Çağdaş Kültürde Moderniteden Postmoderniteye Geçiş
1 Giriş
2 Modernite ve Modernizm
3 Postmodernizm
4 Kentte Postmodernizm: Mimarlık ve Kent Tasarımı
5 Modernleşme
6 POSTmodernİZM mi, postMODERNizm mi?
İkinci Kısım:
20. Yüzyıl Sonunda Kapitalizmin Politik-Ekonomik Dönüşümü
7 Giriş
8 Fordizm
9 Fordizmden Esnek Birikime
10 Geçişi Teorileştirmek
11 Esnek Birikim: Esaslı Dönüşüm mü, Geçişli Çözüm mü?
Üçüncü Kısım:
Mekân ve Zaman Deneyimi
12 Giriş
13 Toplumsal Hayatta Bireysel Mekânlar ve Zamanlar
14 Toplumsal İktidar Kaynakları Olarak Zaman ve Mekân
15 Aydınlanma Projesinin Zamanı ve Mekânı
16 Zaman-Mekân Sıkışması ve Modernizmin Kültürel Bir Güç Olarak Yükselişi
17 Zaman-Mekân Sıkışması ve Postmodern Durum
18 Postmodern Sinemada Zaman ve Mekân
Dördüncü Kısım:
Postmodernliğin Durumu
19 Tarihsel Bir Durum Olarak Postmodernite
20 Aynalı Ekonomi
21 Aynaların Aynası Olarak Postmodernizm
22 Fordist Modernizme Karşı Esnek Postmodernizm ya da
Bir Bütün Olarak Kapitalizmde Karşıt Eğilimlerin İç İçe Geçmesi
23 Sermayenin Dönüştürücü ve Spekülatif Mantığı
24 Elektronik Röprodüksiyon ve İmge Bankaları Çağında Sanat Yapıtı
25 Zaman-Mekân Sıkışmasına Tepkiler
26 Tarihsel Materyalizmin Krizi
27 Aynalardaki Çatlaklar, Kenarlardaki Kaynaşmalar