Yadigar Aygün / İstanbul
Üniversite öğrencileri, kira, gıda, faturalarını, en temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekiyor. Üniversite öğrencileri derinleşen ekonomik kriz ve geçinemedikleri için intihara sürükleniyor. Son bir ayda en az 3 öğrenci intihara sürüklendi. Üniversite öğrencileri ile yaşadıkları sorunları ve son süreçte artan öğrenci intiharlarını konuştuk.
‘Bir bardak çay içemiyoruz, kitap alamıyoruz’
İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğrencisi Boran Edepali, ekonomik krizin giderek derinleştiğine dikkati çekerek, üniversite öğrencilerinin geçinemediğini söyledi. Edepali, öğrencilerin yaşadığı sorunlara ilişkin, “Öğrenciler olarak en çok barınma sorunu yaşıyoruz. Kiralar 5 katına çıktı. En ucuz kira 10 bin TL ile 15 bin TL arasında değişiyor. Bu kirayı ödemek için 5 kişi aynı evde kalmalı ki kirayı ödeyebilsin. Okul kitaplarımızı alamıyoruz. Fotokopiler ile idare etmeye çalışıyoruz. Bir çay 15 TL oldu. Bir bardak çay içemiyoruz. Çalışmayan hiç bir arkadaşım yok diyebilirim. Bazı öğrenci arkadaşlarımız iki işte çalışıyor. Öğrenciler, okumak için, gıdaya ulaşmak için , barınabilmek için çalışmak zorunda kalıyor. Sosyal etkinliklere katılamıyoruz. Öğrenci arkadaşlarımız kapitalist sistem ve ekonomik nedenlerden dolayı intihar ediyor. Okullarda 15 TL olan yemeği bile alamayan bir çok arkadaşlarımız var” ifadelerini kullandı.
‘Özgür ve bilimsel bir eğitim modeli istiyoruz’
Öğrencilerin nitelikli, bilimsel ve özgür şekilde temel ihtiyaçların ücretsiz olarak karşılandığı bir eğitim modeline ihtiyaç olduğunu vurgulayan Edepali, “Aylık bir öğrencinin 15 bin TL tutarında paraya ihtiyacı var. Asgari ücret ile bile çalışsak bu rakamı karşılamamız zor. Ne kaliteli bir eğitim alıyoruz ne kaliteli bir vakit geçirebiliyoruz ne de hobilerimizi yapabiliyoruz. Parası olan okuyor, parası olmayan öğrenciler okuyamıyor bu şekilde de öğrenciler giderek yalnızlaşıyor, depresyona giriyor. Bu yalnızlaşma intihara kadar sürüklüyor. Öğrenciler olarak insan onuruna yakışan bir şekilde yaşamak istiyoruz. Eğitim, yemek, barınma ve ulaşımın ücretsiz şekilde karşılandığı, öğrencilerin okumak için çalışmak zorunda olmadığı, herkesin okuyabildiği ve bilim üretebildiği bir eğitim modeli istiyoruz. Özgür ve bilimsel bir eğitim istiyoruz. Bu taleplerimizi onlar bize vermeyecekler bunu ancak kitlesel bir direniş ile kazanabiliriz” diye konuştu.
Temel ihtiyaçlar ücretsiz bir şekilde sağlanmalıdır
İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi Bölümü öğrencisi Aze Deniz Akşar da, öğrencilerin en büyük sorunlardan bir tanesinin barınma sorunu olduğunu vurguladı. Akşar, “Barınma, nitelikli ucuz gıdaya ve ucuz ulaşıma ulaşmakta sorun yaşıyoruz. Bunların öğrencilere ücretsiz olarak sağlanması gerekiyor. 4 yılımı doldurduğum için harç ödemesi yapmam gerekiyor, harcımı ödemekte zorlanıyorum. Okulda ki yemeklerimiz, sağlıklı ve hijyenik değil. Yemekler bozuk şekilde çıkıyor. Sosyal bir aktiviteyi ancak ayda-yılda bir yapabiliyoruz. Okul kulüplerinde sosyalleşmek istesek, rektörlükten ve dekanlıktan izin almamız gerekiyor. Bu etkinlikler de genelde engelleniyor. Öğrencilerin kulüplerde, buluşup etkinlik yapması önünde bir dizi bürokratik engel ve baskı ile karşılaşıyoruz” diye belirtti.
‘Okulların aldığı ödenekler öğrenciler için kullanılmalıdır’
Akşar, öğrencilerin sorunlarının çözülebilmesi için öğrencilerin birleşik mücadele yürütmesi gerektiğinin altını çiziyor. Akşar, “Temel talebimiz yaşadığımız sorunlara çözüm bulunmasıdır. Okulların aldığı ödenekler öğrenciler için, akademik çalışma ve bilimsel araştırma için kullanılması gerekiyor ve bu ödenekler denetlenmelidir. Topyekün bir şekilde anti-faşist mücadeleyi, bilimsel, anadilde eğitim için, demokratik, özerk üniversiteler için birleşik bir mücadele yürütmeliyiz” dedi.
‘Öğrenciler açlıkla mücadele ediyor’
Biruni Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğrencisi Azad İzci ise öğrencilerin açlık ile mücadele ettiğini söyledi. İzci, “Üniversite öğrencilerinin yaşadığı sorunlar toplumun geri kalanının yaşadığı sorunlardan kopuk değil. Daha da kemikleşmiş ve derinleşmiş bir hali mevcuttur diyebilirim. Öğrenciler geçinemiyor, açlıkla mücadele ediyor. Gençliğin bir geleceği yok. Açıkçası bir umudu da yok. Mezun olunca işsiz kalacağını ama mezun olmazsa da aile baskısıyla yaşanmayacağını biliyor, dolayısıyla bir şekilde okuluna gidiyor. Yaşananların esas sorumlusu iktidarın sermaye ile kurduğu timsahvari bir sömürü ilişkisidir. Bugün sermaye için öğrenciler birer tüketici, üniversiteler ise yatırım aracıdır. Dolayısıyla ne özgür düşünce gelişiyor, ne de özgür öğrenci” diye konuştu.
‘Öğrenci intiharları politiktir’
Öğrenci intiharlarının politik olduğuna vurgu yapan İzci, “Elbette bende herkes gibi ekonomik sorunlar yaşıyorum. İstediğim kitapları genelde alamıyorum, ücretsiz PDF’ler bulmaya çalışıyorum. Dahil olduğum herhangi bir sosyal aktivite yok. Bu sosyal aktiviteler herkes için uygulanabilir olmadıkça da dahil olmanın politik olarak pek ahlaklı olmadığını düşünüyorum. Yani benim sıra arkadaşlarım yoksulluk nedeniyle yaşamına son verirken, ben gidip de bir şekilde imkanını yaratıp kendi keyfimin rahatına bakamam. Değişmesi gereken çok fazla şey var. Ve nasıl değişmesi gerektiğini de biliyor, bu gerekliliğe inanarak yaşıyoruz. Bu intiharlar politiktir. Öğrencilere açlık ve yoksulluktan başka bir şey sunamıyorlar. Çoğu öğrencinin hayali maalesef yurtdışına çıkmak, çoğu kişi burada kendi için bir yaşam göremiyor. Halbuki yaşam bir direniştir. Bu söz, eylemle anlam bulamadığı için intihar bir seçenek haline geliyor. Sözü anlama, anlamı da kendi gerçekliğine kavuşturma mücadelesi Feuerbach Üzerine Tezler’den beri kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu gereklilik kendi gerçekliğini örmek zorundadır” şeklinde konuştu.