DİSK kuruluşu itibariyle bu topraklardaki işçi sınıfı hareketlerini ve örgütlenme deneyimlerini kendi tarihi olarak kabul eder. Geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirdikleri genel kurula dair gözlemlerimi sendikal hareket için önemli uğrak noktalarını hatırlattıktan sonra geleceğim. Çünkü DİSK genel kurulunda kürsüye çıkan sendika yöneticileri DİSK’in kuruluşuna vurgu yaparken o dönemin çok gerisin de kaldıkları gerçeği bir tarafa uzun uğraşlar sonucu sendikal hareketin gelişimi için önemli deneyimler ortaya çıkmıştır.
Bunlardan bir tanesi Amele Teali Cemiyeti birçok işçi derneğinin yan yana gelmesiyle birlikte 1924 yılında kuruluyor. Cemiyetin 1 Mayıs 1925 yılında yayınlamış olduğu broşür nedeniyle yöneticileri İstiklal mahkemelerine gönderilerek 7 ile 15 yıl arasında cezalar alıyorlar. 1927 yılında Türkiye Komünist Partisi tevkifatlıyla beraber bu cemiyeti de kapatıyorlar. Bu dönemden 1946 yılına kadar sürecek olan sendikal yasaklamalar hükümetin kontrolü dışındaki işçi derneklerine ve sendikalara izin verilmeyerek devam ediyor.” 4 Mart 1925 tarih ve 578 Sayılı Takrir-i Sükûn Kanunu kabul edildi. Tevfik Çavdar’ın tam anlamıyla bir olağanüstü “sus yasası” olarak nitelediği 53 Takrir-i Sükûn Kanunu ile Cumhuriyet’in ilk sıkıyönetimi ilan edildi. Dört yıl boyunca yürürlükte kalan Takrir-i Sükûn Kanununun hükümete vermiş olduğu olağanüstü yetkiler çalışma ilişkilerinde de olumsuz sonuçlar doğurdu.”
1936 iş kanunu
İkinci dünya savaşının öncesinde hazırlanan bu iş kanunu işçi sınıfının elindeki en büyük silahı olan üretimden gelen gücünü de yasaklamıştır. Yasal olarak grev yasak olmasa bile zaten grevin fiilen uygulanması da çok güçtü yapanlar da suçlanıyordu. Türkiye’de grev hakkının ancak greve çıkan işçilerin kararlılığı ile kanunlaşmasının sağlanması Türkiye işçi sınıfı açısından önemlidir. Sürekliliği olmayan bir sınıf hareketinin dünyadaki işçi hareketlerinden etkilenmemesi mümkün değildir. Yine içinde parçalı da olsa süren sınıf ve sendikal hareketlenmelerin birbirleriyle organik bağları olmasa da diyalektik bağlantılarının olduğunu söyleyebiliriz. Bu kanunun bireysel iş ilişkilerinde işçilere pozitif anlamda getirdiği yasal düzenlemeler mevcuttur.
”1930’ların ikinci yarısında toplu işçi haklarına yönelik sınırlama ve yasaklar genişledi. 1936 İş Kanunu ile grev yasaklandı, ardından 1938’de mutlak sendika yasağı geldi. Erken Cumhuriyet döneminin çalışma yaşamı ve işçi hakları açısından en önemli düzenlemesi şüphesiz 1971 yılına kadar çeşitli değişikliklerle yürürlükte kalan 3008 sayılı ve 1936 tarihli İş Kanunu’dur. 3008 sayılı İş Kanunu asıl uygulama alanını 1946-60 döneminde buldu. 3008 sayılı İş Kanunu o zamana kadar en sistematik ve kapsamlı düzenlemeydi ve bazı hükümleriyle ileri kurallar getirmekteydi. Asgari ücret, işçi sigortalarının kurulması, kıdem tazminatı gibi pek çok kurum Türkiye’nin iş hukuku mevzuatına 1936 İş Kanunu ile girmiştir. 1936 İş Kanunu çalışma hayatı açısından kurucu bir kanundu.”
• Asgari ücret düzenlemesi öngörülmüş ve 1951 tarihli Asgari Ücretin Tespiti Yönetmeliği ile bu düzenleme uygulama alanı bulmuştur.
• Kıdem Tazminatı da 3008 sayılı İş Kanunu ile hüküm altın alınmıştır.
• Hamile kadın işçilere doğumdan önce ve sonra olmak üzere üçer hafta yarım ücretli izin verilmesi, sağlık şartlarının gerektirmesi halinde ise bu iznin 12 haftaya kadar uzatılabilmesi söz konusudur.
• Genel olarak iş süresi haftalık 48 saat olarak belirlenmiştir.
• Yasa kapsamına giren kuruluşlarda 12 yaşından küçük çocukların hiçbir surette çalıştırılamayacağı, 16 yaşını doldurmamış çocukların hangi iş olursa olsun günde 8 saatten fazla çalıştırılamayacağı, 18 yaşını doldurmamış erkek çocuklar ile her yaştaki kız ve kadınların maden ocakları ve benzeri işlerde çalıştırılamayacakları hüküm altına alınmıştır.
1946 sendikacılığı
Sınıf esaslı sendika ve parti kurma yasağının kaldırılmasıyla beraber bu deneyim kısa sürdü. Altı ay sonra bu sendikalar, Komünistler ile ilişiğinin olduğu gerekçesiyle kapatıldı. Büyük bir kısmı sendikaların kurulmasındaki öncülük TKP kadroları ve kurdukları sosyalist partilerin gayretiyle ortaya çıkmıştır. Sendika ismiyle çıkartılan dergi önemli bir araçtır dönemin sendikacıları için. Dergide işçi sağlığı, halk sağlığı, iş kazaları, işyeri hekimliğine dair yazılar yayınlanıyor.
”Bazı işyerlerinde ve bölgelerde, işçilerin dış destek ve yönlendirme olmadan oluşturdukları sendikalar ortaya çıktı. Bunların çok küçük bir bölümü, daha önceden kurulmuş derneklerin yeni koşullarda sendikalara dönüştürülmesiydi. Örneğin, İzmir’de 1926 yılında kurulan ve yirmi yıl bir yardımlaşma derneği ve sağlık sigortası kurumu gibi işleyen İzmir Tütüncüler Cemiyeti, 1947 yılında İzmir Tütün İşçileri Sendikası’na dönüştü 93. 1946 yılında kurulan Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’nin, Türkiye Sosyalist Partisi’nin ve bazı partilerin ve bağımsız sosyalistlerin öncülüğünde sendikalar oluşturuldu. Bu sendikalar ülke çapında bölge birlikleri kurmaya başladı.”
A) Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi’ne bağlı olan sendikalar:
Sendika Birlikleri
(Kurucusu Ferit Kalmuk)
1 – İstanbul Sendikalar Birliği
a) İstanbul İnşaat İşçileri Sendikası (Kemal Balyoz vd.)
b) İstanbul Ayakkabı ve Deri İşçileri Sendikası
c) Güzel Sanatlar Kol ve Kafa İşçileri Sendikası (3)
d) Basın Yayın Kol ve Kafa İşçileri S. (Suat Derviş, Neriman Hikmet)
e) Bakırköy Bez Fabrikası İşçileri Sendikası
f) Tekel İşçileri Sendikası
g) Tütün İşçileri Sendikası
h) Maden Sanayii İşçileri Sendikası
i) Şoförler Sendikası
j) İstanbul İşçi Kulübü (İbrahim Altılal, Emin Altılal, İsmail Marçak)
2 – Ankara Sendikalar Birliği (İl Sekreteri Zeki Baştımar)
a) Ankara Madenî İşler ve Makine İşçileri Sendikası
b) Ankara Şoför ve Oto Tamir İşçileri Sendikası
c) Ankara İnşaat İşçileri Sendikası
d) Ankara Terziler Sendikası
e) Fırın ve Un İşçileri Sendikası
3 – İzmir Sendikalar Birliği (Emin Bilecan) (12.10.1946).
a) İzmir Terziler Sendikası,
b) İzmir Ayakkabı İşçileri Sendikası
c) İzmir Müessese, Ticarethane ve Esnafları Müstahdem Sendikası
d) İzmir Mensucat İşçileri Sendikası
e) İzmir Basın ve Yayın Kol ve Kafa İşçileri Sendikası (Naci Sadullah Danış)
f) İzmir Tütün İşçileri Sendikası (Yusuf Etik) (4)
4 – Adana Sendikalar Birliği (Rasih Nuri İleri) (9.12.1946)
a) Adana İplik ve Dokuma İşçileri Sendikası (Hasan Özgüneş)
b) Adana Terziler Sendikası
c) Adana İnşaat İşçileri Sendikası
d) Adana Deri İşçileri Sendikası (5)
5. Kocaeli Sendikalar Birliği (İdris Erdinç)
a) Kocaeli Selüloz Sanayii Sendikası
b) Kocaeli Nakliye İşçileri Sendikası
”Bunun dışında Samsun Tütün İşçileri sendikası kurulmuş olup SENDİKA dergisinin bir yazısına göre Samsun Sendikalar Birliğinin de kurulmuş olması ihtimal dahilindedir. Eskişehir Serbest Sanayi İşçileri Sendikası (Mehmet Tan) da kurulmuştur. Bu liste yöresel gazeteler ve Tüzük ilanları araştırılırsa daha da artabilir. Çünkü hükümet kayıtlarına göre gazeteler 600 işyeri sendikasının kurulmuş olduğunu açıklamışlardır. Kaldı ki, bunların büyük kısmı aynı şehirde aynı işkolunda ve ayrı işletmelerde çalışan işçilere aittir.”
B. Türkiye Sosyalist Partisi’ne bağlı olan sendikaları
Türkiye İşçi Sendikaları Federasyonu
(Kurucusu Hüsamettin Özdoğu)
1) Türkiye Tekel İşçileri Sendikası
2) Türkiye Deniz İşçileri Sendikası
3) Türkiye Mensucat İşçileri Sendikası
4) Türkiye Demir ve Çelik İşçileri Sendikası (Müh. Burhan Oğuz)
5) Türkiye Basın ve Basın Makinaları Sendikası
6) Tramvay İşçileri Sendikası
DİSK’in kuruluşuna giden süreç ve kuruluşu
Kuruluşa giden süreçte Kavel kablo fabrikası işçilerinin 1963 yılında gerçekleştirdikleri 36 gün süren grev Türkiye işçi sınıfı tarihinde en önemli uğrak noktasıdır. 1961 anayasın da yer alan grev hakkı mecliste henüz kanunlaşmamıştı. Tarihe kanunsuz grev olarak da geçmiştir. Fabrikaya Amerika’dan getirilen yöneticini işçilere maden iş sendikasından istifa etmeleri üzerinde kurduğu başka birçok baskı bu grevin fitilini ateşlemiştir. Maden iş genel başkanı Kemal Türkler’in grev sürecinde hep ön saflar da yer almıştır. Biz bu hakkımızı yani anayasal hakkımızı kullanmalıyız. Aradan geçen bunca zamana rağmen toplu sözleşme grev yasası çıkarılmamıştır. Bize göre bu kasten ve bilerek savsaklamadır. Bu bir gasptır önlenmelidir. Siz Kavel işçileri olarak bu işe öncülük edeceksiniz ve böylece Türkiye’de anayasaya dayanarak bir hakkın kullanılabileceğini herkese göstereceksiniz. İnanıyorum ki bu sayede sözü geçen yasaların çıkmasını da sağlayarak Türk işçisine önderlik edeceksiniz.”
Dönemin Çalışma Bakanı olan Bülent Ecevit, grev hakkını destekler ancak direnişi doğru bulmadığını söyler. Kemal Türkler’in grev ısrarını eleştirir. Bu grevi hükümetin de yakından izlediği, taraflar arasında uzlaşmacı bir rol üstlendiği görülüyor. DİSK’in kuruluşunda Antiemperyalizm ve antikapitalizm ön plana çıkıyor.
“Bütün gücünü işçi sınıfının bilincinden alan bizler, yurt ve dünya olayları karşısında ulusumuzun ve emekçi halkımızın menfaatlerini ve memleketimizin bağımsızlığını her şeyin üstünde tutacak en küçük özgürlüğümüz ve hakkımız için bilinçli bir dayanışma içinde bütün gücümüzü harekete getireceğiz. Kapitalist yoldan kalkınmak isteyenlerin uyguladıkları sistemden gelen sosyal dengesizlik, düzensizlik ve çalkantılara boyun eğmeyecek, kapitalist olmayan yoldan, yani emekten yana bir kalkınma planının uygulanması ile kalkınmak için uyarıcı çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz.” Mustafa Kemal’in 1921 yılındaki.
Yine işçi sınıfının öncülük misyonu tüzükte yer alır. DİSK’in amacı ana tüzüğün ikinci maddesinde şöyle ifade edilmektedir; “DİSK, işçi sınıfının ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan kalkınması ve yücelmesi için öncelikle Türkiye’nin her bakımdan tam bağımsız olmasını ve hızlı bir kalkınma yoluna girmesini zorunlu görür. Bundan ötürü de Türk işçi hareketinin, Anayasada öngörülen köklü dönüşümlerin gerçekleşmesini sağlayacak devrimci bir öze kavuşmasını şart sayar.” Kuruluş raporunda 1961 Anayasasının uygulanması çağrısıyla beraber işçi sınıfın siyasette ve yönetimdeki gücünün demokratik yollarla artırmasının da altı çiziliyor. Aslında dönemin Türkiye İşçi Partisi ile benzer düşüncelere sahip. DİSK sınıf sendikacılığında ısrarı ile Türk-iş ile arasındaki açı partiler üstü bir sendikacılık anlayışını da kabul etmeyerek kuruluyor. Ocak 1966 yılında başlayan Paşabahçe grevine karşı Türk iş patronlarla anlaşırken işçilere grevi bitirme çağrısı yaparken Türk-İş’e bağlı Petrol-İş, Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş ve Tez Büro-İş sendikaları Paşabahçe grevini desteklemek için bir komite oluşturuyorlar. Türk iş ile ipler bu grevle birlikte kopuyor. 1965 ile 1970 yılları arası 425 grev gerçekleşirken DİSK kurulduktan sonra artan grevlerin nedeni DİSK olarak lanse edilmiştir. 1969 yılından itibaren ekonomideki krizin artmasının maliyeti işçi sınıfının alım gücüne ve ücretlere yansırken sermaye sınıfına karşı işçiler grev ve toplu sözleşme haklarını kullanmak istemelerinin normalliği karşısında dönemin iktidarı tarafından sınıfsal taraflaşma da sermayeden yana oldukları için DİSK’i hedef tahtasına oturtmaya çalışıyorlar.
İktidar, sermaye çevreleri ve Türk İş’in rahatsız olduğu bu sendikacılık tarzı 274 ve 275 sayılı kanunlar da yapılacak değişiklik DİSK’i tamamen ortadan kaldırmaya yönelikti. 274 sayılı kanunun da yapılacak değişiklikle 9. Maddesinde yer alan ”Türkiye çapında faaliyet gösteren sendikanın kurulu bulunduğu işkolunda çalışan sendikalı işçilerin en az 1/3’ünü temsil etmesi gerekir. Federasyonların aynı işkolunda mevcut sendikalardan en az ikisinin bir araya gelmeleri ve o işkolunda çalışan sendikalı işçilerin en az 1/3’ünü temsil etmesi gerekir.” Bu yasa tasarısını 1978 yılında DİSK’in genel başkanı olacak olan o dönem CHP milletvekili olan Abdullah Baştürk te destekliyordu.
DİSK 1992 yılında yeniden kuruluyor
1977 yılın da 6. genel kurulunu toplayan DİSK’te değişim rüzgarları esmeye başlamış genel başkanlığa Abdullah Baştürk getirilmiştir. Türkiye sosyalist solunu da içine alan CHP’nin sosyal demokrat söylemleri DİSK’i de etkilemiş kuruluşundaki sınıf ve kitle sendikacılığı o dönemden başlayarak artık tam mutabık kalınan bir anlayıştan çıkmıştır. Kurucu genel başkan Kemal Türkler’in öldürülmesi ve sonrasına denk düşen 12 Eylül darbesi ardından kapatılan DİSK ayrı bir dava başlığı haline getirilmiş bütün mal varlığına da el konulmuştur. Bu darbenin işçi sınıfının örgütlülüğüne karşı yapıldığı dava sürecinde görülmüştür. DİSK’in eski yöneticilerinin hem Türkiye’de hem de uluslararası sendikal harekette yürüttüğü girişimler sonucunda 1992 yılın da DİSK yeniden kuruluyor. Bu yeniden kuruluşun farkı 24 Ocak kararlarının uygulamaya geçirilen politikaların izlenildiği işçi sınıfının örgütsüz olduğu ancak refleks olarak gösterilen eylemliliklerin yaşandığı bir dönem. Sovyetler birliğinin çözülüşünün etkisi Sosyalistlerdeki kafa karışıklığı Kapitalizmde demokratikleşme, Özgürlük mücadelesi tartışmalarına neden olmuşken sendikal harekette de sınıf sendikacılığının sorgulandığı, işçisiz sendikacılık anlayışının hâkim olduğu yeni bir süreç başlıyordu. DİSK’teki dönüşüm 1978 yılı itibariyle başlayıp devam ediyor.
DİSK’in 17. genel kurulu
DİSK’in genel kurulun da öne çıkan söylemler yine sosyal adalet, demokrasi, barış oldu. Yine kendi tarihlerine atıfta bulunarak emeğin yüzyılı için mücadele çağrısı yapılırken DİSK’e bağlı bazı sendikaların yöneticileri şu anki yönetime kimi eleştiriler yöneltti. Geçtiğimiz aylarda İyi Parti’nin ziyaret edilmesi yine patronların örgütü olan TÜSİAD’a ziyaret eleştirilerin merkezinde duruyordu. Yine merkezi yönetimin Genel iş sendikası tarafından belirlendiği iddiası vardı.
Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu’nun konuşmasının bir kısmında yer alan kısım dikkat çekiciydi. ”Demokrasi ve adalet zarar gördüğünde sermayenin bu ülkeden kaçacağını söyleyenler yanılıyorlar. Sermaye kârına bakar. Demokrasiyi inşa edecek en önemli güç, belki de tek güç işçi sınıfıdır. İşçi sınıfı olmadan demokratik Cumhuriyet hiç olmaz. Tüm dünyada sendikalaşma hakkının, toplu sözleşmenin baskılanması ortak derdimiz, enflasyon ortak derdimiz, aşırı sağ ve neo-faşizm ortak derdimiz. Bu dünyada insanlığın kazandığı her şey işçi sınıfının mücadelesiyle mümkün olmuştur.”
Geçtiğimiz yaz aylarında Genel iş sendikasına üye belediye işçilerinin Yenimahalle ve Çankaya belediyelerinde gerçekleştirdikleri ek toplu sözleşme talepli eylemlerinde sendika yöneticilerinin işçilerle sadece eylemi sonlandırmaları yönünde gerçekleştirdiği görüşmeler işçilerin büyük tepkisine neden olmuştu. Yine sendika üyesi işçinin bir sendika yöneticisi tarafından darp edilmesi de o eylemlilikler de akılda kalan bir olaydı.
Salondaki dikkat çekici bir diğer tuhaf şey ise kravatlı delegelerin 1 Mayıs marşı ile salonda hoplamaları, halay çekmeleriydi. Temmuz 2023 sendika üye istatistiklerin de DİSK’e bağlı yüzde 1 işkolu barajını geçen 6 sendikanın olması bu sevinçlerinin kaynağı olabilir mi?
İş yeri sendikacılığının ve sendikaya üye işçilerin denetiminden uzak bir sendikacılık anlayışının daha çok sosyal diyalog tarzıyla ön plana çıkan DİSK’i kuruluşun da karşı çıktığı Türk iş sendikacılık modeline yakın bir yere getirdiği söylenebilir. DİSK’in kuruluş ilkeleri şu anki modeli dışarı itiyor. Bugünkü DİSK’e dair söylenecek bir söz var ise sınıf sendikacılığına bugün duyulan ihtiyacın temelleri geçmişte atılmıştır. İşçi sınıfının sendikal örgütlenme pratiği açısından 1946 sendikacılık deneyimi VE DİSK’in kuruluş ilkeleri önemlidir.
Kaynakça:
DİSK TARİHİ 1. CİLT
TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI VE SENDİKACILIK HAREKETİ TARİHİ YILDIRIM KOÇ
https://fisek.org.tr/isci-sendikalari-ve-sendikalarin-uye-sayilari-bilgi-notu/
Rasih Nuri İleri Sayı 128 2015 https://gelenek.org/1946-sendikaciligi/
Özgür Hüseyin Akış, Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Endüstriyel İlişkiler mezunu. Çalışma yaşamındaki sorunlar ve çocuk işçiliği üzerinde kimi hakemli dergilerde araştırma makaleleri yayımlandı. Mülteci çocuk işçilerin Türkiye’deki yaşam ve çalışma koşullarına dair araştırmaları sürüyor. Ankara İSİG Meclisi ve Birlik Sendikası üyesidir.