Bizimle iletişime geçin

Makale

Kemal Ekinönü Yazdı: Çelişki ve Şeylerdeki İşlevi Üzerine -II-

Zira ezilenlerin birliğinin üretildiği ilk yer olan komünist partisi, içindeki çelişmeleri ele alış yöntemindeki başarı ve başarısızlığına koşut olarak birliğin tüketildiği yere de dönüşebilir. Burada kritik kural amaca uygun araç kullanıp kullanmamaktır.

Tüm madde olduğu gibi, devrimci parti ve örgütler de gelişme ve değişimini bağrındaki çelişkiye borçludurlar. Bir farkla ki, her şeyde var olduğu halde şeylerden hiçbiri onun farkında değilken, çelişinin ‘varlık bilincini’ taşıyan tek varlık türü, Özne’dir. Çelişkinin ne olduğunu, şeylerdeki işleyişini, nasıl ve hangi farklılıklarla gerçekleştirdiğini, genel ve özel biçimlerini, türdeş ve özdeş hallerini, uzlaşır tutumlusu ile uzlaşmaz tutumlusunu bilgiye ve bilince eriştiren kolektif özne olarak parti; onun işleyiş yasalarını öğrenerek, hangi şeydeki çelişkinin, hangi yöntemle çözülebileceğini bilmek zorunda olandır. “Çelişkilerin ele alınması yöntemi” bu bakımdan bilmeyi gerektiren önceliktir.

Zira, sınıf mücadelesi boyunca ideolojik ve politik sahada partinin sık sık karşılaştığı sorunların başında, kendi içinde ortaya çıkan çelişkilerden başka, kendisi ve halk ile, halk güçlerinin içinde ortaya çıkan çelişkiler gelmektedir. Dolayısıyla toplumsal ve sosyal çelişmeleri çözmeye gönüllü olmuş bir partinin ideolojik politik donanımında çelişkinin işleyiş yasaları ve onları ele alış yöntemlerine vakıf olmak hayati yer tutar

“Çelişmelerin ele alınması yöntemi”, sadece ele aldığımız örgütün dikkate almamızı önemseten özgünlüğü vermez. Aynı şekilde örgütün bulunduğu koşullarda o örgütteki çelişmeleri ele alma yöntemimizi de özgün kılar.

Örneğimizi Komünist Parti üzerinde sürdürelim.

Sosyalist devrim sürecinde ve kapitalist sistemin baskı koşullarında faaliyet sürdüren komünist partisindeki çelişmelerin ele alınması yöntemi ve niteliğiyle, sosyalizm koşullarında egemenlik mevkiinde bulunan komünist partideki çelişmelerin niteliği ve ele alış yöntemi aynı olmaz. Buradaki farklılık değişen koşulların yarattığı farklılıktır. Demek ki şey “aynı kaldığı” halde, bir koşuldan başka bir koşula geçmişse, değişen koşullar onu niteleyen çelişkiyi de kendine uygun sonuçlarla yönünde baskılar.

“Sorunların çıkış alanı ve gerekçeleri çok çeşitli gelebilse de nihai olarak çelime, “Komünizme durmaksızın ilerlemek mi, mevcut iktidar düzeyi ile yetinmek mi” ikilemine tekabül ettiğinde ortaya çıkan şey sınıf çatışmasıdır!”

Komünist parti içindeki çelişmelerin barışçıl araçlarla çözülmesi yöntemi her iki koşulda da değişmezken, yani çelişmelerin çözümünde ikna, eleştiri ve dönüşüm yöntemi esas yöntem olarak korunurken, devrim sürecindeki önderlik rolünü devrimin başarısıyla iktidar mevkiine taşıyan komünist partisinin iç çelişmeleri nitelik değiştirebilir. “Değiştirir” diyemeyiz çünkü bu durum tümüyle koşullara, sosyalizmin sürdürülme azmi ve yeteneğine, kitlelerin yönetime taşınması başarısına, bu süre boyunca parti içindeki çelişkilerin ele alış yöntemine ve başka birçok soruna bağlıdır. Bu sorunların herhangi biri, parti içindeki çelişmeyi devrim ve karşı devrim çatışmasına eriştirebilir. Sorunların çıkış alanı ve gerekçeleri çok çeşitli gelebilse de nihai olarak çelime, “Komünizme durmaksızın ilerlemek mi, mevcut iktidar düzeyi ile yetinmek mi” ikilemine tekabül ettiğinde ortaya çıkan şey sınıf çatışmasıdır! Bu durumda komünistlerin tarihsel rolüne uygun düşen tutum, sınıfsız toplum yürüyüşüne direnç gösterenlerin barışçıl bir zeminde iktidardan sökülerek emek faaliyetinde yoğunlaştırılmaları olur. Bunun da koşulu da ilerlemeye direnenlerin örgütlenmiş şiddete başvurmamalarıdır.

Demokratik halk devrimi koşullarında ise, komünist partideki tüm çelişmelerin çözümü tümüyle barışçıl yöntemler ve araçlar çözülür. Parti, kendi bağrında, siyasal çizgisi, ideolojik ve örgütsel çizgisi ve hukuksal işleyişi üzerinde ortaya çıkan görüş ve tutumları “iki çizgi mücadelesi” olarak tanımladığından, bu çizgilerin didişmesinde kendisini ileriye taşıyan enerji olarak yararlanır. Bu ele alış sayesindedir ki, çözdüğü her çelişmede amacı da hep aynı kalır; örgütün birliğini ezilenlerin birliğine ulaştırmak! Parti yönünden bu birlik, ideolojik- siyasal ve örgütsel birlik; partinin işçi sınıfı ve halk kitleleriyle birliği ve tüm ezilen sosyal, kültürel kesimlerin kapitalist sisteme karşı birliği…

Şu gerçeklikten hiç şüphe edilmez: işçi sınıfının tarih sahnesine çıktığından ve önderlik ettiği her devrimde, evrimsel olarak gerçekleşen bu “birlik” sürecinin esin kaynağı komünist partidir. Onun kendi bağrındaki ve halk içindeki çelişkileri çözmede benimsediği yöntem ve kullandığı barışçıl araçlar ezilenlerin birliği öğrendiği ve gereksindiği okula dönüşür. Öğrenmek gerekir ki, devrimci bir örgütün, ezilenlerin için çekim gücü olabilmesi, sadece sınıf düşmanlarına yönelttiği politik saldırılar üzerinden başarılmaz: Devrim güçleri arasındaki çelişkileri ele alış yöntemiyle yaratacağı güvende, en az politik mücadeleyle vermeye çalıştığı güven kadar, güven gerektiren bir politikadır. Zira ezilenlerin birliğinin üretildiği ilk yer olan komünist partisi, içindeki çelişmeleri ele alış yöntemindeki başarı ve başarısızlığına koşut olarak birliğin tüketildiği yere de dönüşebilir. Burada kritik kural amaca uygun araç kullanıp kullanmamaktır.

Bazıları bu sorunu önemsemeyebilir ama devrim ezilenlerin birliğini koşullayan bir altüst oluşsa, birlik de onun kadar stratejik bir hedef olarak gerçekleşmelidir ki alt üst enerjisi ortaya çıkabilsin. Ezilenlerin aşamalı birliği hem uzun ve zahmetli bir süreçtir hem de o gerçekleşmeden hiçbir devrimin gerçekleşme şansı yoktur. Komünist ve devrimci parti ve bireylerin bu durumdan bir “kısa yol” bulma şansı yoktur ama yolu kısaltma imkanları vardır; birlik siyasetini, ezilenlerin birliğiyle sonuçlandırana kadar geliştirmek ve gerçekleştirmek bu yolun en net tarifidir.

“Komünist parti, bir sınıf örgütü olsa da sınıflı toplumdaki bir canlı organizma olarak burjuva sınıfın etkisi ve yankısı altında olduğunun bilincindedir”

Devrim süreci boyunca, yüz-yüze kaldığı her tür çelişmeli sorunu çözmekte tereddüt etmeyecek olan komünist Parti, sosyal yaşamdan ve tarihsel kültürden beslenerek kendi bağrında yankılanan ve çizgisiyle çelişmeli hiçbir farklı görüşü “beklenmedik” olarak görmez ve onları “çözülmez” olarak da tutmaz. Komünist parti, bir sınıf örgütü olsa da sınıflı toplumdaki bir canlı organizma olarak burjuva sınıfın etkisi ve yankısı altında olduğunun bilincindedir. Komünizm biliminin ortaya çıkardığı örgüt türü olarak bu bilincini de bu bilimin teori ve pratiğindeki canlılıkla besler. Bu niteliği nedeniyle çelişmelerden çekinmek, korkmak, onlar karşısında bocalamak şöyle dursun, aksine parti, “temel” ve “baş çelişme” de dahil olmak üzere tanımladığı tüm sosyal çelişme biçimlerini çözmek iddiasıyla sınıf savaşı arenasına fırlamış bir savaşçı konumundadır. Bu özelliği nedeniyledir ki, proletarya ve burjuvazi arasındaki çelişmenin sınıf mücadelesine başvurmaksızın çözülemeyeceğini söylerken, bunun ne anlama geldiğini de sayısız kanlı süreçlerle tecrübe eden her gerçek komünist parti, kendi içindeki çelişmelerden ne korkar ne de döne döne kendini dayatan ve dayatacak olan çelişme biçimlerini çözmekten yılgınlık duyar. Aksine mücadele varlığı boyunca, gerek politik araçları gerektiren çelişmelerin çözümünde olsun, gerekse de ideolojik yöntemleri gerektiren iç çelişkilerin çözümünde olsun, çözdüğü her çelişmeyi siyasal ve ideolojik gelişmesine aktarır.

Parti sınıf mücadelesi zemininde çözdüğü her çelişkiyle politik kapasitesini; iç yaşamında ortaya çıkan çelişkileri çözerken de ideolojik ve teorik seviyesini geliştirir. Başka bir ifadeyle, politik mücadeledeki başarılarıyla parti, politik kuvvetini geliştirirken, ideolojik mücadele yoluyla çözdüğü sorunlarla da birliğini kuvvetlendirir. Çözülen her çelişme, çelişmeyi üreten birlikte bir değişime tekabül ettiğine göre, örgütün çözmeyi başardığı küçük çelişmeler örgüte büyük çelişmeleri çözme yeteneği; çözmeyi başardığı daha büyük çelişmeler de partiye emek sermaye çelişmesini çözecek olan devrimi yapma yeteneği kazandırır. Partinin çelişmelerle olan bu ilişkisi, politik olarak onun ezen ezilen ilişkisinden iradesini ezilenlerden yana ortaya koymasından gelir, ama bir de iç çelişkileri Var. İç çelişmeleri daha çok devrimci dalganın düştüğü zamanlarda parlasa da doğasında hep vardırlar. Saflarını oluşturan ve birbirinden farklı sosyal ve kültürel kesimlerden gelen bireylerin birlikte getirdikleri sınıf alışkanlıkları ve düşünme biçimleri üzerinden tanımlanan bu çelişmeler, gerçek her komünist ve devrimci partide gelişmenin dinamosu olarak işlev görür. Kuruluşuyla birlikte bu gelişme sürecinin bilincini de taşıyan parti, iç ilişkilerinde geriyi ileriye, yanlışı doğruya, bireyseli kolektife doğru değiştirme sorumluluğuna sahiptir. Bunun nedeni bireyle parti arasındaki ilişkide yatar.

Partinin kapısına gelene kadar birey, en genelde sistemin ideolojik kültürel araçları tarafından biçimlendirilmiş milyonlarcasından biridir. Ne zamanki, partinin kitleler içinde yürüttüğü siyasal çalışmalardan haberdar olur ve onun ortaya koyduğu söylemlerden kendi sorunlarına hitap edildiği sonucuna varır, ilk “bilinç unsuru” çelişmesini de o zaman yaşar. Bu iç çatışmasını, gerçek yaşam koşullarında çıplak olarak hissettiği ve çözümünü istediği sorunlarının, partinin ortaya koyduğu yol yöntem ve örgütlülükle mümkün olduğu kararına vardırdığında ise partinin/örgütün kapısını çalar. Bu adım da bireyin kendi gerçek kurtuluşuna doğru attığı ilk bilinçli adım olarak, sistemle ilişkisinde de ilk devrimi niteliğindedir. Devrimdir çünkü o ana kadar ait olduğu sistemden kopmuştur ve ona karşı oluşturulan örgütlü mevziiye geçmiştir artık!

Bundan sorasıda ise birey, gönüllülükle birliğine dahil olduğu partinin potasında dönüşüm sürecine girmiştir. Parti saflarına katılan her bireyi, kopup geldikleri hayattan kalma her düşünce ve alışkanlıktan arındırılma görevinde belirleyici olarak sorumluluk sahibidir artık. Tek istisna bireyin gönüllülükle kabul ettiği örgütlü safları herhangi bir zamanda terk etmek isterken gerekçesi, örgütün bu ya da o yanlış düşünce ve uygulamasını değil de, tümüyle kendi yapabilirliği ile ilgili bir yetmezlik olsun…

“Her bireyi örgüte getiren yol, örgütün yaptığı ajitasyon propaganda çalışmasında dile getirdiği argümanlar tarafından uyandırılmalarıyla döşenirken, örgütün saflarını tercih nedenleri de örgütün, kitle çalışmasında bireylerle ilişik sürecinde yarattığı güvenin sonucudur”

Demek ki komünist parti ve örgütlerinin bileşenlerini oluşturan bireylerden hiçbiri birbirilerinin şu ya da bu özelliği, birbirlerinin şu ya da bu niteliği, birbirlerinin şu ya da bu “çekici” hayat öyküsü, birbirlerinin şu ya da bu ahbaplığı, akrabalığı veya asker ve okul arkadaşlığının hatırına ve onların nostaljisi yapmak amacıyla bir araya gelmemiştir. Her bireyi örgüte getiren yol, örgütün yaptığı ajitasyon propaganda çalışmasında dile getirdiği argümanlar tarafından uyandırılmalarıyla döşenirken, örgütün saflarını tercih nedenleri de örgütün, kitle çalışmasında bireylerle ilişik sürecinde yarattığı güvenin sonucudur. Ve bireyi kazanırken yarattığı güven kadar, güvenilirliğini bireyi dönüştürmede de göstermesi, komünist ve devrimci sorumluluğun amaçla ilişkisinin sağlamasını verir.

Durumu, gerçekliğin başka bir boyutuyla birlikte ifade etmek gerekirse; bireyin örgütlü saflara attığı adımın belirleyici nedeni sistemle çelişkisinin sonucuyken -ki bu her bireyde, bireyin sorunu algılama düzeyine göre sayısız biçimde ifade edebilir. Bireyi verili örgütün saflarına getiren etkili neden de saflarına katılma kararını verdiği örgütün çalışmasında gördüğü teori pratik uyumluluğu veya kolektif çalışmasındaki görünürlüktür. Bu ilişkide, her zaman bireyleri örgütlü zemine ulaştıran kişi veya kişiler silsilesinin oluşturduğu bir kanal olsa da hiçbir çalışma bireylerin çalışmasının eseri olarak görülmez; görülmemelidir de. Örgütlü faaliyet sürecinde kişisel bir başarıdan bahsedilecekse, bu da kişilerin tüm faaliyetlerinde örgütün ölçülerini uygulaması olur. Dolayısıyla örgütlü mücadelede ne ilk örgütlü olan ne de “sonradan gelen” bir ayrıcalık edinmez. Aksine her gerçek komünist parti ve örgüt, kendini kurmasından itibaren her tür ayrıcalığı saflarından ve ilişkilerinden kapı dışarı etmekten yılmaz. O, bu niteliğiyle on bin yıllık sınıf örgütlerinden hiçbirine benzememe özelliğiyle özeldir ve özgündür. Böylece o, var olduğu her yerde hem örgüt içi yoldaşlık ilişkilerde hem de halkla ilişkilerinde hiçbir kişisel ayrıcalık olmaksızın örgüt birliğinin, yaşam birliğinin, demokratik birliğinin, düşünce ve eylem birliğinin mümkün olduğunu yaşamda gösterendir.

Daha işin başındayken kolektif üretim, kolektif mücadele, kolektif yaşam ile gösterdiği asıl şey ise, mülkiyetsiz, devletsiz, kurumuz ve ayrıcalıksız bir topumun mümkün olduğudur. Bunları mümkün kıldığı için ve mümkün kıldığı ölçüde komünisttir; bu nitelikleriyle donanıp yol alan her devrimci örgüt, yoldaşlığın ışıklı evi, kitlelerin yol gösterici feneridir….



Ocak 2025
PSÇPCCP
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031 

Daha Fazla Makale Haberler