Amerikan emperyalizminin İsrail ile birlikte yeniden şekillendirmeye çalıştığı Ortadoğu’da gelişmeler bileşik kaplar gibi birbirini etkiliyor. İç politika-dış politika ayrımının kalmadığı, dış politikanın iç dizayn aparatına dönüştürüldüğü Saray rejiminde, Erdoğan-Bahçeli ikilisi de Ortadoğu’daki kırılmaların yol açtığı sarsıntıların hengamesinde bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyor. Son on beş gündeki iç cephe tahkimatı, tokalaşma, Öcalan çağrısı ve TUSAŞ saldırılarının toz bulutu içerisinde atılan adımların arka planındaki saiklere dair dillendirilen senaryoları iki başlıkta toparlayabiliriz.
1- Rejimin tahkimatı, Erdoğan’ın seçimi
Birincisi Kürt sorununun çözümü konusunda bir beklenti oluşturarak bunu anayasa değişikliği ve Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için kullanmak. Rejimin tahkimatı ve Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için hummalı bir çalışmaya girişildiği ortada. Bu plan için de içerideki ittifakın genişletilmesi, Kürtlerin desteği şart.
2- Kürt kartıyla bölgede alan tutmak
İkincisi Kürtler üzerinden Ortadoğu dehlizlerinde oluşacak boşluklardan yararlanmak. Erdoğan-Bahçeli’nin “iç cephe tahkimatı” için gerekçelendirdiği bölgedeki “sıcak gelişmeler”in merkezindeki Kürtlere dair İran, Irak, Suriye’deki gelişmeler Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. AKP-MHP ittifakı İsrail’in fitilini ateşlediği savaş sonrasında oluşacak yeni denklemde Kürtler üzerinden alan tutma arayışında.
Kürt cephesinde kim, nerede?
Peki, Ortadoğu sathı mahallinde Kürt cephesinde neler yaşanıyor? Kürtler nerede, ne yapıyor? “İsrail’in gözü Türkiye’de” söylemi üzerinden pişirilen senaryonun neresine düşüyor Kürtler?
Adım adım gidelim. Öncelikle Kürtler ve Kürt sorunu bir bütün değil. Coğrafya, sınırlar, ülkeler farklı olduğu kadar Kürtler de kendi içlerinde çok parçalı. Haliyle Kürtler denince bir bütünden bahsetmem mümkün değil. Misak-ı Milli sınırlarının diğer tarafında üç farklı yapılanma, hareket, güç var.
1- Irak: Bağımsız olmasalar da devletleşme sürecini tamamlamış olan Irak Kürtleri, Ankara ve ABD ile yakın bir işbirliğinde. Buna İsrail de dahil. Altı yıl sonra Pazar günü yapılan seçimde “ABD, Türkiye, İsrail” ittifakının desteklediği Barzani ailesinin KDP’si seçimi açık farkla kazandı. Ancak Irak Kürdistanı Bölgesi’ndeki Kürtler de çok parçalı. Süleymaniye merkezli KYB ile KDP arasında büyük bir kavga, hesaplaşma var. Bu kavgaya PKK de dâhil. PKK, KYB’nin yanında saf tutarken her iki aktör KDP’yi “ihanetçilikle” suçluyor. Gerekçe tabi, Erbil’in Ankara ile kurduğu yakın ilişki. KYB ise Tahran ile sıcak temas halinde.
2- Suriye: Sınırların güney yakasındaki “sıcak gelişmeler”in esas merkezinde Suriye’deki Kürtler yer alıyor. Fırat’ın doğusunu ABD desteğiyle kontrol eden Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ana aktör. SDG’nin temel omurgasını ise Kürt güçler oluşturuyor. Bunların en önemlisi ise YPG. Erbil ile krizler yaşayan Suriye Kürtleri Talabani kanadı tarafından yakından destekleniyor. SDG/PYD Ankara’nın kırmızı çizgisi. Diyalog kanalları açık olsa da Rojava Kürtleri Suriye yönetimi ile de arası problemli. Suriye’nin kuzeyine üç farklı harekât düzenleyen Türkiye’nin gözü bir dördüncü çıkarmada. Ancak bunun için Moskova ve Washington’dan yeşil yanmış değil.
3- İran: Ortadoğu denkleminin İran ayağı da bir hayli karışık. ABD ve İsrail’in hedefindeki İran’da silahlı Kürt yapıların varlığı Tahran’ın yumuşak karnı. PKK’nin bu ülkedeki kolu PJAK aktif olarak Zagros Dağları’nın diğer yakasında faaliyette. Erbil’e yakın silahlı Kürt yapılar, silahlarını indirmiş olsa da Kürt sorunu dış müdahalelere oldukça açık. Irak ile İran arasında 19 Mart 2023’te imzalanan güvenlik anlaşması ile Irak Kürt Bölgesi’nde faaliyet yürüten Rojhılatlı (İran) partilerin silahsızlandırılması kabul edildi. Bağdat, 19 Eylül 2023’te Kürt grupların silahsızlandırılarak sınırdan uzak bölgeye yerleştirildiğini açıkladı. Bu yapılar Komala Partisi ile İran Kürdistan Demokratik Partisi’nin (PDKI) gibi KDP ve KYB’ye yakın hareketlerdi. PJAK bu denklemin dışında kaldı. Tarihte ilk kez bir İran Cumhurbaşkanı üstelik seçilir seçilmez Erbil’e gitti. Mesud Pezeşkiyan’ın Irak Kürdistanı’na yaptığı ziyaret çok yönlü mesajlar içeriyordu.
∗∗∗
Senaryo içinde senaryo
Bölge sathı mahallinde Kürt mahallesinde manzara bu şekilde. Tüm parçalardaki Kürt yapılar pozisyon belirlemeye çalışırken Bahçeli-Erdoğan ikilisinin bölgesel denklemler üzerinden kurmaya çalıştığı oyuna dair çeşitli senaryolar dillendiriliyor.
1- Amaç Rojava’nın hamisi mi olmak?
Dolaşıma sokulan senaryoların en dikkat çekeni, Ankara’nın Amerika ile anlaşmalı şekilde Suriye Kürtlerinin hamiliğine soyunduğu yönünde.
2- İran’a karşı cephe mi açılacak?
İsrail’in Filistin ve Lübnan saldırılarının ardından oluşan yeni denklemde namluların yavaş yavaş İran’a döneceğine dair senaryolar oldukça yaygın. Buna göre “Direniş Ekseni”nin çökertilmesi sonrası, Kürtler ikna edilmeleri halinde İran’a karşı oluşturulacak cephede ön saflara yerleştirilecek. Burada PJAK faktörü devreye giriyor. Silah bırakmayan PJAK, İran’a karşı olası bir gerilimde öne sürülecek.
Erbil’den konuştuğumuz kaynaklar ABD’nin on yıllardır PKK’nin İran’la savaşmasını istediğini, ama bunu başaramadığını ancak yeni dönemde bu ısrarın devam edeceğini söyledi. ABD-İsrail şayet İran’a müdahale etse boşluğu dolduracak tek güç şu an için PJAK. Başka da örgüt kalmadı zaten. Pezeşkiyan’ın kendisi de geçenlerde itiraf etti; “Önünü almazsak Belucistan da Kürdistan da kurulur diye.”
Cepheler, hesaplar ve saflaşmalar
Birbirini zincirleme olarak etkileyen olaylar silsilesinin sarstığı Ortadoğu’nun puslu havasında neyin, neden olduğu ve nasıl şekilleneceğine dair belirsizlik söz konusu. Suriyeli gazeteci Sarkis Kassargian’a göre Türkiye’nin Bahçeli üzerinden yaptığı çıkış Suriye ve bu ülkedeki Kürtler tarafından da anlaşılabilmiş değil. Bahçeli’nin çağrı yaptığı dönemde SDG lideri Mazlum Abdi ile özel bir röportaj gerçekleştirdiğini söyleyen Kassargian, Abdi’nin kendisine Türkiye ve Suriye’nin kendilerine karşı anlaştıklarını, üzerlerine geleceklerini anlattığını söyledi.
Seçimler, çatışmalar, savaşlar, gerilimler. Ortadoğu’da aynı anda pek çok gelişme iç içe yaşanıyor. Birbirleriyle ilintili bu gelişmelerin nasıl sonuç üreteceği belirsiz. Görünen şey, aktörlerin oluşan yeni denklemde pozisyon almaya çalıştığı. Yaşananlar haliyle Türkiye üzerinde de basınç oluşturuyor. Erdoğan ve Bahçeli’ye “Kürt kartı”nı açtıran da bölgeden gelen dalgalar. Bahçeli’nin Meclis’in açıldığı günkü, “Bölgesel tehdit dalgaları kıyımıza vuruyor. Türk milleti birbirine sımsıkı sarılmakla mükelleftir” sözleri bu telaşın göstergesi.
Bugüne kadar Kürtler’in Suriye’de bir statü elde etmesine şiddetle karşı çıkan Ankara’nın, yeni denklemde bunun önüne geçemeyeceğinin ön kabulüyle süreci fırsata çevirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Bu denklemde Erdoğan’ın adaylığı “partiler üstü bir milli mesele” olarak kodlanarak tartışılmaz bir hale getirilmeye çalışılıyor. ‘İç cephe’ de haliyle “başkomutan” Erdoğan etrafında sağlamlaştırılacak. Saray’da oyun bitmez.
Bu yazı ilk olarak BirGün Gazetesi‘nde yayımlanmıştır.