HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu bulunduğu dosya üzerinden yapılan aylık tutukluluk hali değerlendirmesinde mahkeme heyeti oy birliği ile “Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamına” karar verdi.
Bu kez oy birliği ile karar alındı
Mahkeme Heyeti, 24 Haziran tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimlerden 5 gün sonra yaptığı aylık değerlendirmede Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamına şu görüşlerle karar verdi: “Tutuklu sanık Selahattin Demirtaş’ın üzerine atılı suçları işlediği iddiasına dair; olay tutanakları, değerlendirme ve tespit tutanakları, dijital verilere ilişkin çözüm tutanağı, görüntü ve çözüm tutanakları, teknik araçlarla izleme ve dinleme çözüm tutanakları ile tanık beyanına dayanan kuvvetli suç şüphesinin varlığı, iddianamedeki sevk maddelerine göre suçların 5271 sayılı CMK’nin 100/3-a maddesinde tutuklama nedeni olarak görülen katalog suçlardan olması sanığa isnat edilen suçların cezalarının alt ve üst sınırı, kovuşturma konusunda suçların yasada öngörülen alt ve üst sınırlar arasındaki ölçülülük bulunması, adli kontrol hükümlerine uymanın sanık iradesine bırakılması ve ceza miktarına göre bu aşamada sanık müdafi Av. Mahsuni Kahraman’ın 22/06/2018 tarihli tahliye talebinin reddi ile sanığın tutukluluk halinin devamına…”
Üye hakim demokratik toplum düzeninden vazgeçti!
Mahkeme heyeti, kararı oy birliği ile aldı. Oysa mahkemenin üye hakimi Cengiz Aydıner, Mayıs ayında dosya üzerinden yapılan değerlendirmede Demirtaş hakkında verilen “Tutukluluk halinin devamı” kararına itiraz ederek, karara 6 sayfalık şerh düşmüştü. Aydıner, şerh gerekçesinde seçme ve seçilme hakkına, AİHM’in bu konularda daha önce verdiği kararlara atıfta bulunarak, “Başvurucunun makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, yasama faaliyetlerine katılmasını engellemiştir. Başvurucunun milletvekili olduktan sonra tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve milletvekili olarak siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçümü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Baskı ile tutum mu değiştirdi?
Avukatlar, Cengiz Aydıner’in bir önceki karardaki tutumunu değiştirerek, “tutukluluk halinin devamı” yönünde karar vermesini, “Mahkemeler üzerindeki baskı ve bu baskılar sonucu yaşanan tutum değişikliği” olarak nitelendiriyor.