Erdoğan güruhunun Efrin’e dönük işgal saldırganlığında binlerce sivil ve direnişçi katledilirken, yüzlerce ‘’ÖSO’’ çete üyesi ile bir o kadar da Türk ordu-polis gücü de öldü. Ne uğruna? İşgal karşıtı direnişçiler ve siviller kendi topraklarını, yaşamlarını korumak ve kendilerine dönük saldırganlığa karşı direnme hakkını kullandıkları için öldüler. Peki, işgalci Türk ordu-polisi ne için öldü? İşgal gerçekleştirme uğruna öldü. ‘’ÖSO’’ çetelerini saymazsak, doğrudan Türk asker-polisi resmi açıklamalara göre 50 civarında sayıda ölü verdi. Peki bu işgalle ve işgal uğruna verdiği bu asker-polis ölümleri karşısında ne kazandılar? Hiçbir şey. Orada kalamayacakları kesin. Oranın sonunda PYD-YPG’ye devredileceği açıkken, kısa vadede ya Esat rejimine ya da ‘’ÖSO’’ çetelerine devredilecektir. O halde Türk askeri neden öldü, ne kazandı? Koca bir hiç ve bir hiç uğruna… Neden işgal ettiler? Devletlerine-iktidarlarına dönük tehdidi önleyici tedbir kapsamında sınırlarının dışında önlemek adına! Peki, sınırlarının ötesine gittiğinde girdiğin sınırlara-devlete sen tehdit değil misin? Tehditsin ve seni istemediklerini beyan ettiler. Sen, devletin-sınırlarının güvenliği için başka devletin sınırlarına girmeyi kendine hak görüyorsan, sınırlarını ihlal ettiğin-işgal ettiğin devlet veya ulus açısından senin pozisyonun nedir? Sen de onlara tehditsin, çünkü doğrudan işgal ediyorsun ve başka devlet sınırlarına veya başka ulus topraklarına giriyorsun! Açık ki, hiçbir işgalin haklılığı olmadığı gibi, hiçbir işgal gerekçen de haklı ve geçerli değildir. Bütün bunlar toplamında, Erdoğan işgal zaferinin bir ‘’Pirus Zaferi’’ olduğu aşikârdır…
İşgalci Türk ordusu ortağı ‘’ÖSO’’ denen çetelerle birlikte Efrin’e girdi. Beklenen şehir direnişi-çatışması yaşanmadı. Görülen ve anlaşılan o ki, PYD-YPG güçleri Efrin’de bir kent savaşı yürütmeyi yararlı, isabetli veya gerekli görmeyerek geri çekildiler.
Bu geri çekilme veya işgalci gücün Efrin’e direnişle karşılaşmadan girme tablosunda dışarıdan-çıplak bakıldığında iki ihtimal görülüyor. Birinci ihtimal, diplomatik güç ya da diplomasi tuzağı masası işgal karşıtı direnişi geri çekti ya da erteletti. Ya da işgalci gücü daha ‘’içe’’ çekerek ‘’batağa’’ saplatıp boğmak üzere Efrin’e girişine olanak sağladı. İkinci ihtimal, her savaşta geçerli olduğu gibi, özellikle de büyük eşitsizlikler altında sürdürülen her savaşta (eşitsiz koşulların aleyhine olduğu taraf için) olağan olarak yenilgiler ve geri çekilmeler taktiği gündeme gelir, uygulanır…
Savaşta geçici olarak yenilmekten veya geri çekilme taktiğine başvurulduğundan dolayı kesinlikle morallerin bozulmaması gerekir. Morallerin bozulması geçici yenilginin derinleşmesine, gerekli olarak veya zorunlu görülerek uygulanan geri çekilme taktiğinin faydalı olmaktan çıkıp ters etki-karamsarlık yaymasına yol açabilir. Dahası, Efrin ‘’TC’’ devletine karşı ciddi bir direniş sergileyerek ağır darbeler vurmuştur. Dolayısıyla moralleri bozacak bir şey yoktur. Savaşta yenilmek olağandır. Geri çekilmek de olağandır. Hatta genellikle ileri atılımların basamağı ve kaynağıdır geri çekilme taktiği. Devrimci hareket mücadele tarihinde en az üç kere geçici-örgütsel yenilgi aldı. Ama her yenilgiden sonra, yenilginin tecrübeleriyle yeniden ayağa doğruldu… PKK 80 sonrası geri çekilmedi mi? Çekildi. 84’de tekrar ülkeye döndü ve bu dönüşü son derece etkili oldu. Nitekim bugünkü silahlı gücü bu çıkışıyla birlikte gelişen ve belki mümkün olan bir güçtür. Geri çekilmemiş olsaydı belki daha ağır yenilgiler alıp dağılma sürecine girebilir, toparlanamayabilirdi. En azından geri çekilme döneminde yaptığı hazırlık ve oluşturduğu birikimi edinemeyebilirdi… Ama geri çekilme taktiği uygulayarak hem güçlerinin darbe almasını önleyerek güçlerini korudu, hem de güçlerini eğitip hazırlayarak biriktirip daha güçlü geri döndü. Kısacası, Efrin’de geri çekilmek veya geçici yenilgi almak savaşta belirleyici bir gelişme veya tayin edici halka değildir. Ne savaş ne direniş ne de süreç bitmiş değildir! Direniş veya savaş Efrin’le sınırlı değil, Kürt coğrafyasının esasında geçerli olan bir süreçtir…
Tabi ki, Efrin’deki geri çekilme klasik olarak toparlanıp kısa vadede yeniden Efrin’e geri dönmek biçiminde bir geri çekilme değildir. Bu geri çekime başka yerde ortaya çıkma/başka yerde bu işgalci gücün karşısına çıkma ya da başka yerde vurmak biçiminde seyredebilir… Öte taraftan Efrin’in yerle bir edilip yaşanandan çok daha derin bir kıyımın yaşanmasını boşa çıkarmayı öngörebilir bu geri çekilme… Kürtlerin Erdoğan iktidar güruhuna ve işgalciliğine karşı savaşı bitmemiştir. Şimdi Efrin çatışmasında işgalcilik başarı sağlamış olabilir ama savaşın tümünde başarı kazanılmamıştır. Bu savaşın sonunda kaybedeni de Erdoğan güruhu olacaktır. Kibir ve küstahlıkla zafer havasına giren ırkçı Türk milliyetçiliği erken zafer ilan etmektedir. Daha son söz söylenmiş değildir.
Geri çekilmenin siyasi bir taktik olma ihtimali düşünüldüğünde, Efrin’de Suriye-Esat iktidarıyla karşı-karşıya gelme, Rusya ve İran ile sorunlar yaşama süreci gündeme gelecektir bu siyasi taktikle. Efrin’de kalması durumunda da, Efrin’i ‘’ÖSO’’ çetelerine teslim etme durumunda da ve hatta Efrin’i Esat’a teslim etmesi durumunda da, yani her halükarda Efrin’deki mevcut durum Erdoğan aleyhine işleyecek bir süreç ve sürecin başlaması anlamına gelmektedir…
Bakış Can