Bizimle iletişime geçin

Editörün Seçtikleri

Asya’da eski bir sesle yükselen mücadele: Naksalit Hareket

Son kırk yılda belli başlı geri çekilme anları dışında Naksalit Hareket saldırıyor, devlet savunuyor. Devrimci bir yapının saldırı halini uzun yıllar sürdürebilmesi açısından Naksalit Hareket tepede gözüküyor

“İnsanların çözüm bulamadığı konularda devreye giriyoruz. İnsanların yönetime güveni kalmadığı için, köylüler bize günlük problemleriyle geliyorlar. Köylerde kamplar örgütlüyoruz, köylüler şikâyetlerini dile getirebiliyorlar. Köylülere ilgiyle ve nezaketle yaklaşıyoruz, bu yüzden de bizi sevip koruyorlar. Kadınların kurtuluşu için de çalışıyoruz. Kocaları, aileleri ya da üvey babaları tarafından işkenceye uğrayan birçok kadın var. Hareketimiz özellikle kadınların kurtuluşuna daha bir önem veriyor.” Kishenji

Soğuk savaş sürecinin bitmesinin ardından kapitalizmin küreselleşmesi, mücadele teorilerini şekillendiren yeni toplumsal hareketlere sebep oldu. Çevre, etnisite, mezhep ve cinsel kimlik üzerinden örgütlenen yığınlar devrimciliğin sürdürülebilmesinde temel dayanak haline geldiler. Devrimciliğin görünen yüzünün biçim değiştirmesi, eylem tarzlarına olduğu kadar kullanılan dile de etkide bulundu. Dil, eskiden kullanılan Leninist momenti yetersiz buldu, eyleme ayak uydurdu ve post-modernleşti. Eskiye ait olan her şeye “modernizm” etiketi yapıştırıldı. Temel savım, eski ve yeni ayırt etmeksizin devrimciliğin her tür dilsel gösterge aracılığı ile mümkün olduğu, belirleyenin söz değil de eylem olduğu iddiasıdır. Yazıda, bir süredir yüzünü Avrupa akademik tartışmalarına dönmüş Türkiye’de az bilinen, eski bir dile sahip Naksalit Hareket’ten ve onların şiddet pratiğinden bahsedilecek.

Hindistan tarihinin aydınlanmacı tarih yazımıyla anlaşılamayacağı ilk bakışta dikkati çekiyor. Böylesine büyük bir medeniyette, günümüze kadar süzülen farklı mitolojilerin, dinlerin, sınıfsal katmanların ve bu nedenle oluşmuş isyanların alternatif tarih yazımıyla dahi yorumlanması güç. “Bütün Antika medeniyetlerde, barbar aşısı geldikçe, kadim medeniyet sürülerinin üzerine Fâtih olarak çıkmış bir avuç barbar akıncı, medenileşe medenileşe insan kastları halinde donakaldı. Hindistan gibi barbar akınlarına çokça kapalı ülkelerde Kastlar zamanımıza dek sürdü.” (H. Kıvılcımlı)

Onlarınki ayrı bir tarih: Akademik medeniyet çizelgesine uymuyor. Bugün Hindistan denilen coğrafyada ilkel çağlara dair rastlanan ilk iz, günümüzden yaklaşık sekiz bin yıl öncesine ait Belucistan’daki neolitik yerleşimler.  Beş bin yıl önce ise, İndus medeniyeti dikkati çekiyor. İ.Ö. 1000 yılında demir keşfediliyor. İ.Ö. 400’lü yıllarda ise boyalı gri çanak-çömleklere rastlanıyor. Yüzyıllar boyunca keskin bir kast sisteminin belirleyici olduğu Hint-Yunan İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu, Şatahana krallığı, Hun Saldırıları, Arap saldırıları, Hint-Türk İmparatorluğu, İngiliz Sömürgeciliği, Bölünme ve Bağımsızlık(1947), Yeşil Devrim, Cumhuriyet başlıkları…

Şimdilerde Hindistan denince iki kelime akla geliyor: Yoksulluk ve kalabalık… Nüfusu bir milyar iki yüz bini aşmış durumda ve nüfusun %77’si açlık sınırının altında yer alıyor. Öylesine bir açlık ki, “Gerçek açlık. Günde üç öğün yemeğe asla sahip olmamak. Yoksulluk, onlara verecek pirinç, bakliyat ya da bir parça ekmek olmadığı için uyumak isteyen çocuklarınızın ağlamasını duymaktır. Yoksulluk barınacak yerinizin olmamasıdır. (…) Yoksulluk hasta olup doktora gidecek parası olmamaktır. Yoksulluk çocuğunuzu okula gönderememek ve okuma yazma bilmemektir. Yoksulluk bir işinizin olmamasıdır, güvencesizlik ve gelecekten endişe etmektir. Yoksulluk günübirlik yaşamaktır. Yoksulluk çocuğunuzun yeterli beslenememekten ya da pis sulardan ishale yakalanmasından dolayı anlamsız, boşu boşuna ölmesini izlemektir. Yoksulluk güçsüzlüktür, temsil edilmemektir, özgür olmamaktır. Yoksulluk, sizi siz olduğunuz için aşağılayanlardan kaçmaktır.” (M. Thekaekara)

Ancak yakın tarih boyunca Hindistan’ın yoksulları (en alt tabaka olan yerliler -Adivasiler ve Dalitler) bu güçsüzlüğü ezilenlerin örgütlü bir isyanına dönüştürmeyi başarabildiler. Ciddi bir isyan geleneği var Asya’nın güney ucunda. 19. yüzyılda İngilizleri Hindistan’dan kovma amacıyla başlatılan ve Vahhabi düşüncesinden etkilenen İslamcı hareket, 1855 yılında Santhal halkının üst kastlara yönelik isyanı, 1921’de Moplah’ta Müslümanların Hindulara karşı ayaklanması, 1946-1951 yılında, etkisi günümüze kadar süren ve komünistlerin öncülüğünde gerçekleşen Telangana silahlı köylü ayaklanması var. Naksalit Hareket, kabile örgütlenmesine dayalı, etnik-dini unsurların temel olduğu böylesine geniş bir isyan geleneğine yaslanıyor.

Naksalit Hareket’in kendine has kimliği

Etnisite, azınlık, yerellik, cinsel tercih ve mezhepsel-dini kimlik üzerinden yürütülen mücadele teorik olarak kısa vadelidir. Bütünsel bir doktrine dayalı mücadele biçimlerini uzun vadeli saymak uygun olacaktır. Birbirinden ayrı olan her iki sahanın, zaman zaman kazandıkları pratik-politik üstünlüğü teorik üstünlüğe çevirmek istedikleri bir gerçek. Eylemin, söze olan hâkimiyetini vurgulamak gerek. Mücadele eden bir yerellik karşısında kof bir bütünlükçü doktrin, mücadele eden bir bütünlük karşısında yine kof bir yerellik… Naksalit Hareket, yerel kimliklerin yerel mücadelesini bütünlükçü bir doktrin hedefini de gözeterek kurma başarısını gösterebilmiş.

Son kırk yılda belli başlı geri çekilme anları dışında Naksalit Hareket saldırıyor, devlet savunuyor. Devrimci bir yapının saldırı halini uzun yıllar sürdürebilmesi açısından Naksalit Hareket tepede gözüküyor. Post-Sovyetik dönemde ezilenlerin kendiliğinden hareketleri, örneğin İslamcı hareketler, Arap Baharı, küreselleşme karşıtı cepheler ve komünalist otonom mücadele pratiği, politika-içi bir konum alarak somutlaşmayı başardılar. Buna rağmen Arap baharı sonrasında, Ortadoğu coğrafyasında emperyal güçlerin programlı yöntemleriyle, hem ezilen hareketlerinin içeriği değişti hem de bu kendiliğindenlik paradoks olarak devletin merkezliğini yeniden biçimlendirme veya güçlendirme riskini doğurdu. FARC, ETA, EZLN gibi geleneksel örgütler savunmadalar veya çözülecek kadar küçüldüler. Özgün bir deneyim olarak Brezilya topraksız köylüleri, Şili’deki öğrenci hareketleri ise iktidar deneyimi olmadan, devletin egemenlik alanını somut biçimde daraltıyorlar.

Naksalit Hareket ise muhatabı olan Hindistan Devleti’nin hamlelerini boşa çıkarma aşamasını çoktan geçmiş durumda. Devlet, Naksalit Hareket’in hamlelerini karşılamakta zorlanıyor. Kuruluş anlarından itibaren Hindistan Maoistlerinin toprak, yaşam ve hak talepleri sürekli iktidarı ele geçirme merkezli oldu. Ortadoğu coğrafyasının çok parçalı ve çok merkezli iktidar hedefleri dışında (Kürt Hareketi ve Rojava istisnasıyla) devrimci yapılar mekân ve hak talebi ile varlık buluyorlar. Ya bir kurtarılmış bölge ilan ediliyor; ya da devlete karşı bir kazanım. Şüphesiz bu mücadele biçimlerinin değeri yüksektir. Ancak iktidar talebi, iktidar başarısı ve ezilenlerin somut iktidarı altında taleplerin tesisi ayrıcalıklı öneme sahiptir. Başarma niyeti olanlarla başaranlar arasındaki ayrımın hakkı teslim edilmelidir. Naksalit Hareket, gücü, doktrini ve etki alanı bakımından dünyada özgün bir yerdedir.

Naksalit Hareket (Hindistan Komünist Partisi-Maoist / HKP-Maoist) Hindistan topraklarında kapitalizmin girme ihtimali zor olan ve “Kızıl Koridor” olarak da adlandırılan bakir ormanlık bölgelerde aktif olan bir örgüt. Kırsal alanların %45’inde ve 604 yerleşim yerinin 160’ında, 15.000 silahlı militan ve 50.000 kadro ile de facto iktidar olan bir hareket. Militan ve sempatizanların çoğunluğunu yoksulun yoksulu denebilecek Dalitler ve Adivasiler oluşturuyor. Kısa vade-uzun vade antagonizması militanların sınıfsal konumuna bakıldığında bir problematik haline dönüşebilir. “Şu an Dardakaranya’da partinin tabanı büyük ölçüde Dalitlerden ve Adivasilerden oluşuyor. Bu kesimler artık ayaklanmışlardır, doğru; ancak bu, ülke nüfusunun yalnızca %25’idir. Eğer başarısız olacak olurlarsa, eğer parti bu bölgenin dışındaki kitleleri örgütleyerek ayaklanmayı gerçek anlamda ki bir devrime dönüştürmeyi başaramayacak olursa, o halde bu %25, geçmişte başka ülkelerdeki kardeşlerinin kaderini pekâlâ da paylaşabilir. İmha her zaman için gerçekliğini koruyan bir olasılıktır.” (J. Myrdal) Sri Lanka’daki Tamil Kaplanlarının akıbetini her daim hatırlamak gerek; devlet de başarabilir, devrimciler de…

Engebeli bir tarih

Hareketin kökeni Mayıs 1967’de “topraksız köylülere toprak” sloganıyla, yürürlüğe sokulmaya çalışılan bir toprak yasasını protesto eden Naksalbari (Batı Bengal’de bir köy) köylülerinin bir toprak sahibinin evine baskın düzenlemesine dayanıyor. Hindistan Komünist Partisi- Marksist (HKP-Marksist) örgütüne bağlılığını ilan eden köylülere kolluk güçlerinin saldırması ve 11 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından, Charu Mazumdar liderliğinde ve 8 maddelik manifestosuyla sonrasından ardı kesilmeyecek bir ayaklanma başlıyor. Mao Zedong’un da ideolojik desteğini alan grup “yoksulun da yoksulu” olarak niteledikleri halk kitleleri arasında örgütlenmeye devam ediyor. Hindistan Komünist Partisi-Marksist/Leninist (HKP-ML) Naksalit grupların toparlandığı bir örgütlenme oluyor.

Hindistan Komünist Partisi ve bölünmeler

Hindistan Komünist Partisi‘nin ideolojik değişimini ve bu değişime eşlik eden fraksiyonları incelemek gerekmektedir. Hindistan komünizmi 20. Yüzyılın toplumsal devrimlerinden ve özellikle de Çin Devriminden oldukça etkilenmiştir. İdeolojik bölünmelerin neredeyse tamamı Çin’deki gibi bir devrimin nasıl başarılabileceği ve bu yolda atılacak adımların niteliği dolayısıyla olmuştur. Elbette ki etkilenme, dışsal bir faktörün yerele nasıl etki edebileceği konusundaki teorik akıl yürütmelerden ibaret değildir. Çin Devrimi’ne temel teşkil eden köylü ve alt tabaka ayaklanmaları, Hindistan köylülerinde pratik açıdan da uyarıcı bir potansiyele sahip olmuştur.

Her hareketin, nihai hedeflerine ulaşmasa da bir öncülü vardır. Naksalit Hareket’in Hindistan topraklarındaki esin kaynağı da Telangana İsyanı’dır. 1946 yılında, Telangana bölgesindeki feodal lordların haksız ve yüksek vergilendirmelerine karşı köylülerin silahlı ayaklanması baş gösterir. 1925 yılında Sovyet çizgisinde kurulmuş HKP militanları, isyanda aktif bir rol üstlenirler. Feodal lordlara karşı 3000 köyde etkili olmuş isyan, 1948-1949 yıllarından itibaren bölge yöneticisi konumundaki Nizam’lara karşı bir ayaklanma haline gelmeye başlar. Oysaki Nizam’ların feodal lordlar üzerindeki etkisi çok zayıftır. Telangana’daki isyanın hem Nizam’lara hem de feodal lordlara karşı iki aşamalı hale gelmesi Hindistan komünistlerinin ve HKP‘nin başarısıdır. İsyan 1951 yılına kadar devam etmiştir. Yüksek vergilendirmeler ve lordların köylü üzerindeki baskıcı tutumu kısmen azaltılmıştır. 1952 yılındaki seçimlerde, Komünist Parti Andra Pradesh’te çoğunluğu elde etmiş ve toprak ve mülkiyet konusunda demokratik reformlara öncülük yapmıştır.

Telangana isyanının aynı anda devlet mekanizması ve feodaliteye karşı ikili karakterdeki karşıtlığı, elde edilen kazanımlar ve HKP‘nin legal alanda yüklendiği misyona benzer aralıkta başarılı olan Çin devriminin büyüleyici etkisi de eklenince üç farklı çizgi doğmuştur.

Ranadive öncülüğündeki ekip, Çin devriminin önemini reddetmiş, demokratik ve sosyalist devrimin aşamalı değil eşzamanlı olması gerektiğini savunmuştur. Mao ve Tito’ya sert eleştiriler yönelten grup Stalinci ve Sovyet yanlısı bir yol izlemişlerdir. Andra Secreteriat adındaki bir grup ise organik olarak Çin Komünist Partisi‘ne bağlı olduğu gibi, Hindistan toplumunun kurtuluşunun uzamış halk savaşı sloganıyla Maoist bir çizgide olduğunu savunmuştur. Ajay Ghrash etrafında toplanan üçüncü grup ise, parlamenter demokrasiyi takip etmiştir.

1957 yılında yoksul köylüler, HKP öncülüğünde Kerala’da kısa bir iktidar deneyimi de yaşamışlardır. Elde edilen başarılar yoksul halk kitlelerini daha da radikalleştirmiş ve devrimci bir örgüt modeli ihtiyacı doğmuştur. 1964 yılında, Hindistan-Çin savaşını takiben HKP, kapitalist olmayan yola barışçıl bir geçiş çizgisini savunduğunu açıkça ilan etmiştir. Bunun üzerine Leninist-Maoist hatta merkezi bir örgütlenmeyi ve militan eylemliliği savunan Hindistan Komünist Partisi-Marksist kurulur. 1967 yılındaki Naksalit isyanında örgütlenmesini genişleten HKP-Marksist 72 gün boyunca isyanı Batı Bengal, Bihar, Orissa, Andra Pradesh, Tamil Nadu, Kerala ve Kashmir’e kadar genişletir. HKP-Marksist dışında kalan komünistleri de kapsayan geniş bir örgütlenme modeli ihtiyacı doğar ve Mayıs 1968Hindistan Komünistleri Koordinasyon Komitesi (HKKK) kurulur. Komitenin üzerinde konsensüs sağladığı iki temel madde, silahlı mücadeleyi genişletmek ve seçimlere katılmayı reddetmek ilkesidir. Ancak silahlı mücadelenin nasıl yürütüleceği konusunda birtakım anlaşmazlıklar ortaya çıkar. Kanhai Chatterjee, kitle ajitasyonu yapılmadan ve geniş halk yığınlarına ulaşılmadan sınıf düşmanlarının yok edilemeyeceğini savunur ve Maoist Komünist Merkez (MKM) kurulur. Geride kalan HKKK üyeleri tarafından, 1969 yılında Lenin’in doğum günü olan 22 Nisan’da, Kanu Sanyal başkanlığında Hindistan Komünist Partisi/Marksist-Leninist ilan edilir. 1970 yılında yapılan kongrede Charu Mazumdar genel sekreter seçilir. Bireysel terörizmin reddini savunan ve parti içerisinde ciddi bölünmelere yol açan ilk başkan Kanu Sanyal ise sonraki yıllarda reformist bir çizgiye sapmıştır.

Naksalit Hareket’in kökeni ve gelişimi

Naksalit Hareket’e temel teşkil eden Naksalbari Köyü stratejik bir yerdedir. Siliguri koridorunun yakınına bulunan köyün kuzeyinde Bhutan, batısında Nepal, doğusunda ise Bangladesh bulunmaktadır. Bazı analistler, Naksalbari Köyü’nün stratejik konumunu nedeniyle köye kolayca ulaşan dış yardımlar sayesinde isyanın büyüdüğünü iddia etmektedirler. Diğer kaynaklar ise, hareketin tamamıyla yerel kaynaklara dayandığını savunmaktadır.

Bu aşamada Hindistan solunda, Çin devriminin de teorik etkisiyle kitle hareketi/öncü savaş tartışması başlar. Mazumdar’a göre büyük kitle hareketleri gereksizdir ve Maoist doktrine uygun olarak şehirler, etrafındaki kırsal bölgelerden kuşatılmalıdır. Zaten devrim için gerekli olan ekonomi politik altyapı hazırdır ve ihtiyaç olan şey yalnızca bir kıvılcımdır. O kıvılcımı alevlendirecek olan da, kırlarda yoksul köylüyü sömüren toprak sahiplerinin ve zenginlerin öldürülmesidir.

Naksalit Hareket’in kuruluş evresi böylesi bir küçük grup/bireysel öncü militanlığına dayanmaktadır. Kuruluş aşamasındaki liderler, basın bildirilerinde ve yazılarında geniş kitle örgütlerini gereksiz bulduklarını defalarca kez tekrarlamışlardır. Naksalit Hareket, 1967-1972 yılları arasında öncü savaş mantığıyla ciddi bir başarı kazanmıştır. Batı Bengal, Bihar, Andra Pradesh’te devlet güçlerini aşan ve yenilgiye uğratan sıçramalar göze çarpmaktadır.

1972’de Charu Mazumdar’ın öldürülmesinin ardından, Naksalit gruplar yaklaşık 30 ayrı fraksiyona ayrılmış ve eş zamanlı gelişen sosyal olayların gerisinde kalmıştır. 2004 yılında Maoist Komünist Merkez (MKM) ve Halkın Savaşçıları Grubu(HSG) adları altında birçok Naksalit grup yeniden toparlanmış ve Hindistan Komünist Partisi-Maoist adına evrimleşecek süreci oluşturmuşlardır.

2004 yılında somut bir örgüte dönüşen birlik sürecinin temeli 1991 yılında atılmıştır. HSG‘nin lideri Ganapathy lakaplı Mupalla Lakshmana Rao, devrime gidecek başarılı bir yolun birlikten geçtiğini sürekli ifade etmiştir. Ganapathy, kendisine en yakın ideoloji ve pratiği sergilen Hindistan Komünist Partisi -Marksist Leninist(HKP-ML) içindeki etkin fraksiyonla 1998 yılında birleşme kararı aldı. İsim olarak ise HKP/ML-HSG adını kullandılar. 2004 yılında, aslında kökeni 1972’de Mazumdar’ın ölümünden sonra başlayan tartışmalarda en uzakta yer alan MKM‘in de birliğe katılmasıyla geniş çaplı bir Maoist örgütlenme başarıya ulaşmış oldu ve günümüze kadar etkinliği devam eden HKP-Maoist örgütünün kuruluşu tamamlandı.

HKP-Maoist, bir önceki başbakan Singh tarafından Hindistan’ın ulusal güvenliğini tehdit eden en büyük iç unsur olarak nitelendirilmektedir. Yeni başbakan Modi ise, Naksalitler üzerindeki üçüncü dalga Yeşil Av operasyonunu büyük bir faşist gösteri halinde sürdürmektedir.

Naksalit Hareket’in büyüme mekanizması

HKP-Maoist, strateji olarak bireysel veya küçük grup militanlığını reddetmeden bir kitle örgütü olmayı benimsemiştir. Aslında 1967 yılından günümüze kadar ulaşan süreçte, böylesi bir militan devrimciliğin bazen küçük bazen de büyük politik örgütler altında tükenmeden ve benzer bir ideolojik formasyonla sürmesinin sosyoekonomik sebeplerini incelemek gerekiyor.

Hindistan halen kast sisteminin, yoksulluğun, eşitsiz sağlık hizmetinin ve genel anlamda feodal uygulamaların hüküm sürdüğü bir ülkedir. Günümüzde bile, geleneksel olarak küçük çiftçiden gelirinin %52’sini toprak sahibine vermesi beklenmektedir. HKP-Maoist merkez komitesi, 9. Kongresinde, Hindistan’ın yapısını kast sistemi ile içli dışlı olmuş spesifik bir yarı-feodal sistem olarak tespit etmiştir. Örnek vermek gerekirse, Adivasilerin torak sahiplerinin ve sermayedarların içmesi için hazırlanan su depolarından su içmesi yasaktır. Adivasiler herhangi bir ufak hırsızlık olayında idam ile cezalandırılabilirken, Adivasilere karşı işlenen suçlar kayıt altına bile alınmamaktadır.

Bazı kaynaklarda ise Naksalit Hareket’in büyümesinin nedeni olarak yoksulların ve ezilen tabakaların belirli ve dışa kapalı bir coğrafi konumda kümelenmiş olduklarının öneminden bahsedilmektedir. Seksen milyona ulaşan kırsal nüfusun on beş milyonunu oluşturan Adivasiler, kuzey-batı Hindistan’da yaşamaktadır. Şehir merkezinde yaşayan Adivasi sayısı çok azdır. Yoksul ve evsiz olan diğer ezilen tabakalar da kuzey-doğu bölgesine doğru yoğunlaşmışlardır.

Naksalit Hareketi bir arada tutan başka bir faktör ise Adivasilerin yaşadığı toprakların zengin mineral deposu olması dolayısıyla devletin iştahını kabartmasıdır. Adivasi ve Dalitlerin şehirlerde yaşaması zaten mümkün değilken baskıcı yasalar nedeniyle kırsal bölgelerde bile hayat alanı bulmakta zorlanmaktadırlar. O topraklara sürekli maden ocakları yapılmaya çalışılması bir direniş hattına sebep olmuştur. Naksalit Hareket’in eylemleri incelendiğinde maden ocaklarına karşı yapılan saldırılar önemli yer tutmaktadır. Hindistan ekonomisi son 30 yılda ciddi bir endüstri hamlesi yapmış ve ülke ekonomisi enerji kaynaklarına bağımlı hale gelmiştir. Naksalit Hareket’in aktif olduğu bölgenin zengin enerji kayakları, tren yolları ve minik ölçekli işletmeler üzerinde olması devletin faşist saldırılarını daha da artırmaktadır. Devletin Naksalit saldırılardan dolayı ekonomik kaybının 475 milyon dolar olduğu iddia edilmektedir. Naksalit saldırılar devleti iş yapamaz ve basiretsiz bir konumda göstermektedir.

Naksalit Hareket’in eylem biçimi

Naksalit Hareket’in strateji ve taktiklerinde kuruluşundan bugüne önemli değişimlerin olduğu daha önce ifade edilmişti. Charu Mazumdar, devrim için gerekli ekonomik ve siyasi altyapının hazır olduğunu düşünüyordu. Kitleler de devrime hazırdı. Dolayısıyla geniş bir kitle örgütü yerine bireysel militan eylemlerin hem gerekli hem de yeterli olduğunu savundu.

Naksalit Hareketle ilgili olarak, onların ateşli silah kullanmadığından sıkça söz edilmektedir. Balta, bıçak ve kılıç en çok tercih edilen silahlardır. Mazumdar, kitlelerden kopmamak için böyle bir yolu tercih etmiştir. Oysaki kuruluş aşamasında dahi ateşli silah kullanılması tamamıyla yasak değildi. Düşmandan, komprador burjuvazi ve toprak ağalarından ele geçirilen ateşli silahların kullanımı serbestti. Yalnızca parti yöneticilerine, doğrudan ateşli silah kullanma noktasında ayrıcalık tanınmıştır. Mazumdar’ın ölümünden sonra Hint Maocularının bir kısmı kitle hareketine yöneldi; diğerleri ise bireysel veya küçük grup eylemciliğinde ısrar ettiler. Her iki grup da Mazumdar’ın aksine ateşli silah kullanımını serbest bırakmıştır.

HKP-Maoist örgütüne temel teşkil eden 2004 tarihli birlik konferansı belgelerinde, Mazumdar’ın aksine aşamalı devrim anlayışı benimsendi. Emperyalist, feodal ve işbirlikçi bürokratlar ve burjuvalara karşı öncelikle Yeni Demokratik Devrim başarılacak, sonrasında ise işçi sınıfı önderliğinde sosyalizm inşası hedeflenecektir. Yeni Demokratik Devrim için gereken mücadele pratiği ise “Uzun Halk Savaşı” olarak formüle edilmiştir. Gerilla taktiklerinin ve militan eylemliliklerin ancak halk savaşı programına uygun düştüğü takdirde savunulacağı belirtilmiştir.

Naksalit Hareket’in klasik Marksist ekonomi-politik doktrinde yer alan emek-gücü satan ve bu sayede isyana hazırlanan proleter bir sınıfa dayanmadığı kesin. Etnik, tarihi ve coğrafi bir sömürü altındaki ezilen toplulukların bayrağına “Marksizm” yazmasında hiçbir sakınca yoktur. Aksine, Paris Komünü’nden Rojava’ya, yüz elli yıldır genişleyen devrimci halka, Marksizm içerisinde de türeme imkanı bulan ve bilimi doğrudan politikaya havale eden pragmatik, dar pozitivist akımları mahkum etmiştir.

İçerisinde işçi hareketine dair pek bir yapılanma bulunmayan ve yakın gelecekte de bulunma ihtimali gözükmeyen Naksalitler devlet otoritesini silahlı mücadeleleriyle sürekli sarsmaktadır. İktidar hedefleri vardır. Böyle bir hareketin programına aşamalı devrim teorisini koyması ve işçi sınıfı önderliğini hedefe oturtması garip bir ironidir. Marksizmin aydınlanmacı dar yorumunun, praksiste zayıf ama ideolojide güçlü etkisi var. Eyleyenler, eylemeyenlerin umutsuz programını kullanıyor!

Umut, Naksalitlerin programında değil; Adivasilerin ve Dalitlerin yaşadığı ormanı korumak için maden ocağına saldırdığı silahındadır.

HKP-Maoist örgütünün silahlı kanadının adı Halk Gerilla Kurtuluş Ordusu‘dur. Bilinen en büyük parçası ve hatta temeli sayılabilecek çekirdek kolu Halkın Militanları olarak isimlendirilmektedir. Halkın Militanları eylemleri çoğu zaman kalabalık birlikler halindedir. Yöneticiler de aktif olarak eylemlere katılmaktadır.

Naksalit Hareket’in 1967’den bu yana değiştirmediği bir takım temel mücadele biçimi var:

  1. Kapitalizmin kırsal alanlara kurmak istediği maden ocağı, telefon santrali, petrol hattı ve küçük fabrika sayılabilecek işletmeleri çevreleyerek çalışamaz hale getirmek ve yakıp parçalamak,
  2. Büyük toprak sahiplerini ve patronları öldürmek ve mallarını halka dağıtmak,
  3. Güvenlik güçlerinin silahlarını ele geçirmek ve eylemlerde bu silahları kullanmak,
  4. İktidar oldukları köylerin güvenliğini silahlı birliklerle sağlamak,
  5. Silahlı birlikleri düzenli ordu mantığı ile lokal alanlara dağıtmak.

Naksalit Hareket’in gücünü ifade etmesi bakımından bir takım istatistiki bilgiler vermek gerekiyor. Son on yılda Naksalitler; yaklaşık 15.000 silahlı eylem gerçekleştirmiştir. Son beş yılda(2011-2016) çoğunluğu devletin kolluk güçlerinden olmak üzere hayatını kaybeden kişi sayısı ise 6869 (2816 sivil, 1785 güvenlik personeli ve 2268 Maoist). Devlet raporlarında Naksalit Hareket’in büyümesindeki en önemli faktör olarak devletin kırsal alana sosyal hizmet götürememesi ve hareketin medyayı iyi kullanması gösteriliyor. Hareketin en büyük handikapları arasında ise sıtma ile yeterince mücadele edememesi iddia ediliyor.

Kırsal kesimin yoksulları arasında ses getiren, kitleleri kurtuluş umuduyla örgüte yönelten etmenler yalnızca ideolojik tutum ve tarihi miras değil. Son 10 yılda Naksalbari Hareketi dünyada eşi benzeri bulması zor eylemlere imza attı. Modern siyaset biliminin çoğunlukla halk ile örgüt arasındaki bağı azalttığı iddia edilen eylemlilik türü, Naksalit Hareketi yoksullarla daha da yakınlaştırdı. Örnekler vermek gerekirse,

  • Örgütün yeniden toparlanma aşamasına girdiği 2005 yılında, Chattisgarh’ta Maoistler patron ve toprak ağalarını alıkoyma eylemi başlattılar; bu eylemliliği durdurmak isteyen polis 300 köylüyü katletti ve Dantewada semti Naksalit Hareket’e katıldı. Parti düzenlediği bir saldırı sonucunda 50 polis öldürüldü. Devlet, 50.000 köylüyü Naksalit Hareket’e destek verdiği gerekçesiyle sürgüne yolladı.
  • 2005 yılında Maoistleri protesto eden toprak sahipleri gösterisine saldırı düzenlendi ve 25 toprak sahibi öldürüldü.
  • 2007 yılında Bijapur’da polis kampına saldırı düzenlenen Naksalit saldırısında 55 polis hayatını kaybetti.
  • 2008 yılında Odisha kent merkezine 100 km yakınında yer alan Polis Eğitim Merkezine 500 silahlı militan ile düzenlenen baskında 14 polis ve bir sivil hayatını kaybetti. Devlet güçleri, HKP-Maoistreddetse de 50 Naksalitin hayatını kaybettiğini iddia etti.
  • 2010 yılında Dantewada semtindeki petrol hattında faaliyet gösteren şirkete düzenlenen ve 500 militanın katıldığı saldırıda 75 şirket personeli ve bir polis hayatını kaybetti.
  • 2013 yılında seyahat halindeyken kurulan bir pusuyla, üç Kongre Partisi üst düzey yöneticisinin bulunduğu 31 bürokrat ve güvenlik görevlisi öldürüldü.
  • 2014 yılında, kırsal alanda Salva Judumiçin çalışan atlı polis birliklerine düzenlenen saldırılarda 29 polis öldürüldü.
  • 2017 yılında, Sukma hamlesi olarak isimlendirilen bir saldırıda, 300 gerilladan oluşan Naksalit grubu, 99 kişiden oluşan bir güvenlik gücü konvoyuna saldırdı ve 25 emniyet görevlisi hayatını kaybetti.

Şiddet dışı pratikler

Naksalitlerin halkı etkileme gücü yalnızca şiddet eylemlerinde yatmıyor. 2009 yılındaki bir eylem, örgütün can kaybına yol açmadan da geniş kitleleri etkileme gücü olduğunu düşündürüyor. 2009 Mayıs ayında Batı Bengal’de 1000 kişilik HKP-Maoist üyesi eylemci yalnızca çekiç, balta ve kürek kullanarak Midnapore bölgesinde yer alan hükümet binasını, üç saat içinde yerlebir ediyor. Hükümet binasının güvenliğinden sorumlu olan polis memurunun ifadesine göre, sabah saatlerinde bir grup Naksalit militan çevre köylerle temasa geçiyor, yarım saat ardından 5000 köylü hükümet binasına ulaşıyor ve akşam saatlerinde içerisine girilebilecek bir bina kalmıyor.

Örgütün finansmanı temel olarak bağışlara ve kitlesel yardımlara bağlı. Hasat mevsiminde kapı kapı dolaşılıp kentalla pirinç toplanıyor, pirinç veremeyenden pişirilmiş yiyecek alınıyor. Büyük kampların olduğu yerlerde tarımı ve mutfak işini bizzat örgüt yapıyor. Yozlaşmış derebeylerinden ceza ile alınan mülk ve hayvanlar ile zengin köylülere koyulan vergi de parasal kaynağın önemli bir kısmını oluşturuyor.

Paralel iktidar örgütlenmeleri Jan Adalat (Yaşam Alanları) adı verilen “Kangroo” bölgelerinde yürütülüyor. Halk hükümetinin kontrolündeki bu alanlar, hem halk mahkemesi işlevi görüyor hem de yoksulların sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını karşılıyor. Naksalitlerin tifo ve sıtmaya karşı mücadelesi, aşılama pratikleri ve kadın tecavüzüne karşı eylemleri kırsal bölge ezilenlerinin örgüte olan güvenini daha da arttırıyor. Kadınlar, Halk Kurtuluş Gerilla Ordusu‘nun %50’sinden fazlasını oluşturuyor. Askeri eğitim kadın ve erkek gerillalara aynı şekilde veriliyor. Silah ve teçhizat sağlamak için yapılan karakol baskınlarına, maden ocağı eylemlerine, büyük saldırılara ve savunma hamlelerine kadın gerillalar aktif biçimde katılıyorlar. Chhattisgarh Emniyet Müdürü bir baskında Maoistlerin üç gruba ayrıldığını, en önde kadın komutanlardan oluşan grubun, onların arkasında siyah üniformalı çoğu kadın savaşçıdan oluşan destek birliklerinin ve en arkada da acemi birliklerinin yer aldığını belirtiyor.

HKP-Maoist’in diğer Naksalit gruplardan ve sosyalist örgütlerden aldığı en sık eleştiri; okullara zarar vermeleri, çocukların okullara gitmelerini engellemeleri ve çocukları silâhaltına almaları. Hatta bu başlıklar, Hindistan’ın ikinci büyük illegal örgütü olan Halkın Kurtuluşu Örgütü‘nün temel dayanaklarını oluşturuyor. 2007 yılında kurulan ve 7000 militana sahip bu örgütün, eski bir asker olan 33 yaşındaki lideri Dinesh Gope, HKP-Maoistile aynı ideolojide olduklarını; ancak pratik işleyişte onlara ciddi eleştirileri olduğunu söylemektedir. Tüm bu eleştirilere rağmen, devlet kayıtlarında bile çocukların okullardan alıkonulduğuna dair bir belgeye rastlamak zordur. HKP-Maoist örgütü de suçlamaları kabul etmemektedir.

Günlük yaşam, lider kadrosu da dâhil gerilla hayatının zorluklarıyla dolu. Bir röportajında Kishenji şunları söylüyor: “Sürekli hareket halindeyiz ve sırtımızda 15 kg’lik silah, mühimmat ve su… Bir keresinde -yedi yıl önceydi- 24 saat boyunca hiç mola vermeksizin 116 km yürüdüğümü hatırlıyorum. Çok az uyurum. Dört saati geçmez. Bazen yalnızca günde 10 dakika kadar. Fakat vücudumuz bu disipline alıştığından sorun olmuyor. Gece kaçta yatarsam yatayım sabah beşte muhakkak ayakta olurum. Beslenme konusunda ise, ne bulursak yiyoruz. Pirincin yanında haşlanmış patates ve yeşil biber yemeyi seviyoruz. Fakat bazen bunları tedarik etmek zor olabiliyor. Mangoya bayılıyorum. Yaşadığımız ormanda bolca bulunan yabani meyveleri çok seviyorum.”

Naksalit Hareket içerisinde gerek yaşam tarzlarıyla gerek ideolojik önderlik vasıflarıyla filozof-tiran olmayı başarmış lider tipleri de mevcut. Charu Mazumdar’ın ölümü ardından kendini yeniden üretebilen bir yönetici kadrosu var. Parti basın sözcüsü Azad, genel sekreter Ganapathy, politbüro üyesi Kishenji gibi isimler, etkileyici yaşam öyküleri olan liderlerden sadece bir kaçı.

Güncel sorunlar

Kishenji, Azad, Ganapathy gibi karizmatik liderler ile merkez kadrosundaki öncü isimlerin öldürülmesinden ve Yeşil Av (Salva Judum) operasyonun hızla devam etmesinden dolayı son birkaç yılda eylemlerde ve etki alanında ciddi gerileme yaşandı. Hâlihazırda, paramiliter güçlerin de yoğun olarak katıldığı, her gün örgüt üyesi veya destekçinin faili meçhul biçimde katledildiği Salva Judum’un üçüncü dalgası yürütülmektedir.

Naksalitlerin etkili olduğu bölge toplamında değişim yaşanmazken, paralel iktidarı kurdukları alanlarda önemli kayıp oldu. 2005 yılında 62 bölge Naksalitlerin yoğun hâkimiyeti altındayken; 2015 yılında yalnızca 22 bölgede paralel örgütlenme inşa edilebildi. Maoistler, yeniden toparlanmak için güvenlik güçlerinin denetleyemediği “kritik boşluklar” olarak tanımlanan güvenli bölgelerde örgütlenme faaliyetlerini arttırıyorlar.

***

Naksalit Hareket, birkaç filme konu olması ve Arundhati Roy’un romanlarının temasını oluşturması dışında, Türkiye’de pek bilinmiyor. Hindistan’ın, HKP-Maoist‘e karşı paramiliter yapıları kullanarak başlattığı Yeşil Av operasyonu kırsal bölgede bir devlet terörü edasıyla ilerliyor. Naksalit Hareket, sosyoekonomik, ideolojik ve eylemlilik temeliyle ayrıntılı bir değerlendirmeyi hak ediyor.

20 yy. devrimciliğinin son halkası olan Mao’nun güncel yoldaşlarına kulak kabartmak gerekiyor. Marx bir kez daha haksız çıkacak, Lenin yine haklı çıkacak gibi! Devrim doğudan geliyor!

*Ali Tekin tarafından kaleme alınan yazı ilk olarak Umut Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.

Kaynaklar:

  1. İlkel Sosyalizmden Kapitalizme İlk Geçiş: İngiltere, Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Tarihsel Maddecilik Yayınları, 1965
  2. Hindistan Tarihi, Hermsnn Kulke-Dietmar Rothermund, İmge Kitapevi, Ağustos 2001
  3. Sefalet ve Çelişkiler Ummanı Hindistan, İlkay Meriç, Marksist Tutum Sayı 49 içinde Gazeteci Mari Marcel Thekaekara’dan aktarma
  4. Hindistan Üzerinde Kızıl Yıldız, Jan Myrdal, Patika Kitap, 2013
  5. CC 4th Meet Resolution 2013, SATP
  6. Charu Mazumdar on the Naxalbari Road, a World to Win 1987/9
  7. Naxalism – A Drag on India’s Quest for Great Power Status, Commodore Saboor Zaman, Pakistan Navy, October 2012
  8. Naxal Movement in India: A Profile, Rajat Kujur, September 2008
  9. Naxalism The Retreat of Civil Governanca, Ajai Sahni, 2014
  10. Genesis and Growth of Naxalite Movement İn India, Asghar Ali Shad, 2011
  11. The Rising: Naxalbari to Now, Amrith Lal, 2004
  12. The Final Battke of Sabyasachi Panda, Rahul Pandita, 2013
  13. http://www.satp.org/satporgtp/countries/india/maoist/documents/papers/index.html
  14. Solun Doğusu Dergisi ( 2013 yılından beri internet sitesine erişim sağlanamıyor)
  15. İsyandan. org

 



Aralık 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031 

Daha Fazla Editörün Seçtikleri Haberler