Artı Gerçek’e konuşan Demirel, yaşananları şöyle anlattı: “TAYAD olarak 16 Şubat günü halkın avukatlarının açlık grevinin 24. gününde, hukuksuzca tutuklanmalarına karşı Sakarya Caddesi’nde basın açıklaması yaptık, 3 kişiydik. Polisin müdahalesi oldu. Gözaltına alınırken bir polis tacizde bulundu, bu da görüntülendi.”
İşkencedir, haysiyetsizlik polise ait
Polis tacizini işkence olarak tanımlayan Demirel, “İşkence sadece fiziksel zarar değildir, bu da bir işkencedir” dedi ve şöyle devam etti:
“Polisin haysiyetsizce yaptığı muamelenin yarattığı utanç kesinlikle polise aittir. Bu utanç bana yüklenemez. Haysiyetsizleştirilen, itibarsızlaştırılan ben değilim, tacizci polistir. Toplumda böyle bir algı var; tecavüzcülerin, tacizcilerin, onursuzca muamele yapanların yarattığı utanç kadınlar üzerine yüklenmeye çalışılıyor. Bu utanç onlara aittir. Bu bilinci kazandığımızda biz kadınlar olarak kesinlikle utanmamalıyız. Bu eylemi ben tutsak arkadaşlarımız adına yapıyordum. Bunları düşündüğümde bizimle tacizci polisler arasında bir barikattır bu. Hiç utanç duymadım. Geri çekilmek, sinmek istemedim. Zaten aynı gün saat 18.00’da Yüksel Caddesi’nde yapılan eyleme de katıldım.”
Bir avukatın kendisi için “Keşke yüzünü gizleseydik, bir yaşantısı, itibarı var” dediğini aktaran Demirel, “Ben bunu kesinlikle reddediyorum. İtibarsızlaşmak söz konusu değil. Bu erkek egemen anlayışın kalıntıları. Maalesef taciz, tecavüze uğrayan kadınların adları duyulduğunda itibarsızlaşacak gibi algılanıyor. Öyle değil, itibarsızlaşan biz değiliz” diye konuştu.
İşkence yok söylemi yalan
Hükümetin hiçbir eleştiriye tahammülü olmadığını ifade eden Demirel, “İşkence yok söylemi yalan. Tutuklamalar, gözaltılar yetmiyor, insan onuruna aykırı, çaresizce, acizce yöntemlere başvuruyorlar” dedi.
Daha önce de “işimi geri istiyorum” eylemlerinde kadınlara yönelik birçok kez taciz yaşandığını ancak bunların kanıtlanamadığını belirten Demirel, kendisine yönelik tacizin kameralar tarafından görüntülendiğini ifade ederek, polis hakkında suç duyurusunda bulunacağını kaydetti.
Çok rahatsız etti
Demirel, şöyle devam etti: Taciz elbette genç bir kadın olarak beni çok rahatsız etti. Böyle insanların görevde olmaması lazım. Psikolojik etkisi çok daha büyük olabilirdi, ben güçlü durmaya çalıştım. Bu ülkede 80’lerde çok daha ağır işkencelere maruz kalanlar, işkencehanelerde ölen insanlar var. Onlara duyduğumuz saygı bizi daha güçlü hale getiriyor ama hakkını aramak isteyen, vicdani olarak buna katılmak isteyen başka genç kadınlar olabilir, iç dünyalarında ciddi travmalar yaratabilir. Böyle insanların iş başında kalmaması lazım. Arbede yaşandı, direndiler deniliyor. Bu bahane götürmeyecek bir şey. Çok açık bir taciz var. Hep yapıyorlardı, ama üstünü örtüyorlardı, burada üzeri örtülemeyecek.
AKP’nin başörtü siyaseti iki yüzlü
AKP’lilerin “benim başörtülü bacılarım” söylemlerini
hatırlatmamız üzerine ise Demirel, AKP’nin bu konuda iki yüzlü bir politika
izlediğini söyledi: AKP siyasi söylemlerini din üzerinden, başörtüsü üzerinden
geliştiriyor. 28 Şubat sürecinden sonra başörtülü kadınların çok daha rahat
yaşayabileceklerini söylüyor. Bunun güvencesini veren AKP hükümeti, 16 Şubat
günü bir başörtülü kadının eylemde gözaltına alınırken polis tarafından tacize
uğraması karşısında hiçbir ses çıkarmıyor. Maden başörütülü kadınlara böyle bir
güvence veriliyor, polisler tarafından yaşadığım tacize karşı da bir şey
yapmalı, polis hakkında işlem başlatmalı, açığa almalı, tutuklamalı. Bu
insanların sokakta dolaşmaması lazım. Buna fırsat verirse bugün kameralar
önünde çok rahat tacizde bulunan insanlar başka şeyler yapabilir, her yerde
kamera yok. AKP hükümeti samimi ise bunun gereğini yapmalı ama biz iki yüzlü
olduklarını biliyoruz.