İlk taş devri arkeolojik alanlarındaki araştırmacılar tarafından yapılan analizler, taş aletlerin insan soyunun önemli bir parçası olmadan önce, birçok şekilde ve birçok kez icat edilmiş olabileceğini ileri sürüyor.
Bokol Dora 1 ya da BD 1 olarak bilinen kazı alanı, kuzeydoğu Etiyopya’nın Afar bölgesindeki Ledi-Geraru’da bulunan, Homo cinsimizle bağdaşlaştırılan en eski fosilin 2013 yılındaki keşfine yakın bir bölgede. Bir çene kemiği olan bu fosil, yaklaşık 2,78 milyon yıl öncesine, o zamanki en eski taş aletlerden 200.000 yıl daha önceye uzanıyor. Ledi-Geraru ekibi, son beş yıldır cinsimizin kökenleri ile sistematik taş aleti üretiminin kökenleri arasında bir bağlantı olup olmadığını bulmak için çalışıyor.
Araştırmada jeolog Christopher Campisano’nun dik, aşınmış bir yamacın tortularından çıkan keskin kenarlı taş aletleri fark etmesi çalışmayı bir adım daha ileriye taşıdı. Campisano, “İlk başta yüzeyde birkaç arkeolojik eser bulduk fakat hangi tortuya ait olduklarını anlamadık. Ama küçük bir uçurumun kenarından baktığımda, çamurtaşı yüzeyindeki taşları gördüm. Kaya çekicimi kullanarak yukarı doğru çıktım ve gözükmeye başlayan iki güzel taş buldum.”
Bir hayvan kemiği katmanı ve taş bıçakları yapan ve kullanan atalarımızın en eski kanıtlarını temsil eden yüzlerce küçük, taş parçası keşfedilmeden önce, metrelerce tortuyu elle kazımak birkaç yıl aldı. Bu nedenle bu arkeolojik alan, insanların nasıl ve ne zaman taş aletler kullanmaya başladığı hakkında çok fazla bilgi içeriyor.
Bu arkeolojik eserlerin korunabilmesinin nedeni aslında bir su kaynağına yakın gömülmüş olmaları.
Jeoarkeolog Vera Aldeias, “Mikroskop altında tortuları incelediğimizde, alanın yalnızca çok kısa bir süreliğine korunmasız kaldığını gördük. Bu araçlar, bir su kaynağının kenarına ilk insanlar tarafından bırakılmış ve daha sonra hızlı bir şekilde gömülmüş. Alan daha sonra milyonlarca yıl bu şekilde kalmış.” diyor.
Alanın ekolojisi üzerine çalışan Kaye Reed, bu aletlerle birlikte bulunan hayvanların, en eski Homo fosilleri ile sadece birkaç kilometre uzakta bulunan hayvanların benzediğini belirtti.
Reed, “Bu taş aletleri yapan ilk insanların, ‘Lucy’den tamamen farklı bir yaşam alanları vardı. Lucy, yeni BD 1 alanının yaklaşık 45 kilometre güneybatısında, Hadar, Etiyopya bölgesinde keşfedilen Australopithecus afarensis adı verilen eski bir hominin türünün takma adıydı. Habitat, çalılıklı, seyrek ağaçlı bir alandan, nehir kenarında orman olan ve az sayıda ağaçlı bir alana dönüştü. Fosil zürafalar bile ot yiyorlardı!”
Kenya’daki “Lomekwian” olarak adlandırılan eski “vurmalı” taş aletlerin keşfi 3,3 milyon yıl öncesine dayanıyor ve Etiyopya’da kesilmiş kemikler atalarımızın alet yapmadaki ve kullanmadaki uzun tarihini gösteriyor. Bununla birlikte, son zamanlarda şempanzeler ve maymunlar tarafından yapılan aletlerin keşfi, insan kökenini “teknolojik maymun” olarak savunan fikirlere meydan okudu.
BD 1 alanında çalışan arkeologlar, yeni taş alet keşiflerinin giderek daha karmaşık bir hale dönüşen bu tabloya nasıl uyduğunu merak ettiler. Buldukları şey, Tanzanya’daki Olduvai Boğazından bulgular bulduktan sonra adlandırılan bir teknoloji olan “Oldowan”a atfedilen bu yeni bulunan aletlerin yalnızca en eski kalıntılar olması değil, aynı zamanda şempanzeler, maymunlar ve hatta daha önceki insanlar tarafından yapılan aletlerden de farklıydı olmasıydı.
Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nde çalışan Will Archer, “Lomekwian’dan bu en eski Oldowan aletlerine kadar evrim belirtileri görmeyi bekliyorduk. Fakat numuneleri yakından incelediğimizde, eski arkeolojik alanlardan bilinenlerle ya da modern primatların yaptığı aletlerle çok az bağlantısı olduğunu gördük.” diyor.
En büyük fark atalarımızın sistematik olarak daha küçük keskin kenarlı aletleri daha büyük yuvarlakça maden parçalarından ayırabilme kabiliyeti gibi görünüyor. Şempanzeler ve maymunlar genellikle, 3,3 milyon yıllık Lomekwian aletlerinde de olduğu gibi, fındık ve kabuklu deniz ürünleri gibi yiyecekler kesmek ve ezmek için vurmalı taş aletler kullanır.
Fakat 2,6 milyon yıl önce bir takım şeyler değişti ve atalarımız alet yapmak için taşların kenarlarını yontma konusunda daha bilgili ve yetenekli hale geldi. BD 1’deki arkeolojik eserler bu değişimi yansıtıyor.
Alet yapımındaki bu değişim, atalarımızın dişlerinin değişmeye başladığı zamana denk geliyor. Bu, Ledi-Geraru’dan Homo çenesinde görülebilir. Atalarımız, taş aletler kullanarak yemekten önce gıdaları işlemeye başladıkça, dişlerinin boyutlarının küçülmeye başladığını görüyoruz. Teknolojimiz ve biyolojimiz, 2,6 milyon yıl önce bile iç içe geçmiş durumdaydı.
Daha önceki taş alet teknolojisi hakkında net bilgilerin olmaması, alet kullanımının geçmişte birçok kez icat edildiğini gösteriyor.
Arkeolog David Braun, “Dünyadaki primat türlerinin her zaman yeni kaynaklar ve yiyecek ararken taş alet kullandıklarını göz önüne alırsak, Afrika’da pek çok farklı insanın, kaynakları kullanmak için taş aletleri kullanmanın yeni yollarını aramaları çok olası görünüyor. Eğer tahminlerimiz doğruysa, 2,6 milyon yılından sonra eserlerinin biçiminde bir tür devamlılık bulmayı bekliyoruz. Bunun için de daha fazla arkeolojik alan keşfetmemiz gerekiyor.”
2,6 milyon yıl önce, insanların günlük yaşamının bir parçası olarak aletlerin kullanımında uzun vadeli bir yatırım olduğu görülüyor.(arkeofili sitesinden doğrudan alınmıştır)