Suruç katliamı davası firari sanıklar Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali yönünden sürüyor. Urfa merkez adliyesinde görülen davanın 6. duruşmasına Suruç Aileleri İnisiyatifi, Suruç katliamı yaralıları, tanıklarının yanı sıra Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekili Dilan Kunt Ayan, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Beycan Taşkıran, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Sevda Erdan Kılıç, Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu ve Avrupa’dan bir heyet takip etti.
‘Adalet mücadelesinin takipçisi olacağız’
İlk olarak Suruç katliamında yaralananlar söz aldı. 9 yıllık adalet mücadelesinde taleplerinin hep duvara çarptığını ifade eden Soner Çiçek, “Biz taleplerimizin ve davamızın peşini bırakmayacağız. Buna razı olmayacağız. Taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz” dedi.
Katliamda oğlu Çağdaş’ı kaybeden ve kendisi de yaralanan Feti Aydın, hayatta kalmasının sebeplerinden birinin adalet mücadelesi olduğunu belirtti. “En güzel çiçeklerimizi koparıp attılar ama şunu bilsinler, o çiçeklerimiz yeniden filizlenecek” diyen Aydın, yaşadıkça adalet mücadelesinin takipçisi olacaklarının altını çizdi. Adaletin herkese lazım olduğunu vurgulayan Aydın, herkes için adalet mücadelesi yürüttüklerinin altını çizdi. 9 yıldır yürüttükleri adalet mücadelesi sebebiyle kendilerine davalar açıldığını ifade eden Aydın, “Burada sanık yok, biz sanık görüldük. Yüzde 50 kusurlu tespit edildik. Biz ne kusur işledik” diye tepki gösterdi. Ortada çok sayıda delil olduğunu ancak bu delillerin dikkate alınmadığını vurgulayan Aydın, dosyada kayıp olan kamera görüntülerine dikkat çekti.
Uğur Özkan’ın babası Mehmet Özkan, hiç kimseden bir şey istemediklerini, sadece adalet talep ettiklerini söyledi. Özkan ayrıca, geçen duruşmada mahkeme heyetinin sanıklara teşekkür etmesine de tepki gösterdi.
‘İstediğimiz şey gerçeklerin açığa çıkması’
Suruç katliamında yaralananlardan Polen Ekoloji Enstitüsü Eş Sözcüsü Onur Yılmaz, Suruç katliamından aylar sonra Ankara 10 Ekim Gar katliamına da tanıklık ettiğini ifade ederek, aradaki bağlantıların ve sorumluların çok bariz olduğunu vurguladı. İstedikleri şeyin gerçeğin söylenmesi olduğunu dile getiren Yılmaz, dayanışmayla adaleti sağlayacaklarını söyledi ve “Davanın kabul edilmeyen talepleri her zaman bizim mücadelemizin parçası olacak” dedi.
‘Toplumsal barışı hedef alıyor’
Avukat Sevda Çelik Özbingöl, Suruç katliamı davasında toplumsal bir adalet beklentisi olduğunu vurgulayarak, formaliteyi geçmeyen yargılamalara tanıklık ettiklerini söyledi. Suruç katliamındaki saldırının toplumsal barışı ve halkların kardeşliğini hedef aldığını ifade eden Özbingöl, dosyada etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmediğini belirtti.
Dosyada 3 sanık olduğunu ifade eden Özbingöl, bu kadar organize bir suçun 3 kişiyle ilişkilenmesinin imkansız olduğunu vurguladı. Olay gününe ait 5 saatlik kamera kaydının hala kayıp olduğunu ifade eden Özbingöl, polislerin görevini yapmadığına dönük davalarda göstermelik cezalar verildiğini ifade etti.
‘Deliller dikkate alınmıyor’
Avukat Erkan Sabri Ünivar, bu yargılamanın amacının adaleti sağlamak olduğunu ve bunun da yolunun maddi gerçeği açığa çıkarmaktan geçtiğini ifade ederek, 9 yılda pek çok delil topladıklarını ancak bu delillerin dikkate alınmadığını kaydetti.
Toplanmayan delillerin toplanmasını, firari sanıkların yakalanmaya çalışılmasını, sanık olarak adı geçmeyen faillerin tespit edilip yargılanmasını isteyen Ünivar, dosyanın ağır aksak ilerlediğini ve 6 ayda bir duruşma yapıldığını, müzekkerelerin cevabının çok geç geldiğini vurguladı.
‘Firari sanıkların Suriye’de olduğu bellidir’
Firari sanıklar İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin Suriye’de olduklarının belli olduğunu ifade eden Ünivar, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Suriye’deki BM, NATO gibi kurumlarla yazışılarak sorulmasını istedi. Ünivar ayrıca, MİT’ten de bu konuda bilgi talep edilmesini istedi.
Sanıkların kullandığı tespit edilen motosikletlerle ilgili istihbarat raporları için müzekkere yazılmasını isteyen Ünivar, dosyaya gelen müfettiş raporunun eklerinin de gönderilmesini talep etti. Dosyanın bazı sanıkları hakkında verilen iletişim, müdahale, tedbir kararları, tape kayıtları, istihbarat raporlarının bir kısmının dosyaya getirildiğini belirten Ünivar, bu raporların tamamının dosyaya getirilmesini istedi.
Avukat Abdullah Öncel, dosyanın Deniz Büyükçelebi, İlhami Bali ve Yakup Şahin eksenine sıkıştırıldığını ifade ederek, bu katliamla siyasi iktidarın DAİŞ’e dair politikaları arasında bir neden sonuç ilişkisi olduğunu vurguladı. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Ben konuşursam yer yerinden oynar” sözlerini hatırlatan Öncel, Davutoğlu’nun çağrılarak beyanlarına başvurulmasını istedi.
‘İnsanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilsin’
Avukat Serdil İzol, katliam günü olay yerinde bulunan ve üzerinden DAİŞ bayrakları çıkan, DAİŞ’le bağlantılı olduğu Diyanet raporlarınca da ortaya koyan Abdullah Ömer Arslan hakkında hiçbir işlem yapılmamasına tepki gösterdi. İzol ayrıca Yakup Şahin’in bu davada da beyanlarına başvurulmasını istedi. Kamera kayıtlarındaki kayıp görüntüler hakkında yetkililere ilişkin suç duyurusunda bulunulmasını isteyen İzol, dosyaya İçişleri ve Adalet bakanlıklarının dahil olmamasının da devlet erkinin bakış açısını yansıttığını vurguladı.
İzol, aynı zamanda katliamın insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilmesini istedi.
Avukat Sezin Uçar, firari sanıklar İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin Suriye’de olduğunun bilinmesine rağmen 2 yıldır hala bir girişimde bulunulmadığını ifade etti. Uçar, firari sanıkların getirilmesini, ek müfettiş raporlarının dosyaya eklenmesini, Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesini istedi.
Dava 5 Kasım’a ertelendi
Mahkeme, firari sanıklar İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin akıbetine ilişkin Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına, sanıklar adına kayıtlı motosikletlere ilişkin ilgili birimlerden sorgulama yapılmasına ve diğer taleplerin reddine karar vererek duruşmayı 5 Kasım saat 09.00’a erteledi.
Kaynak: Etkin Haber Ajansı( ETHA)