”Bir varmış, bir yokmuş” diye başlar bütün masallar. Masal deyince olmamış ve olmayacak durumlar gelir çoğu insanın aklına. Oysa, masalların bu başlangıç cümlesinde hayatın akışıdır anlatılan. Başlar-biter, yeniden başlar-yeniden biter ve bu böyle sürüp gider sonsuza kadar… Hayat denen serüvenin özlü bir ifadesidir masalların ilk cümlesi. Bundan dolayı çok severim masalları. Ki iyinin ve kötünün kavgasını bana ilk öğreten de masallar olmuştur. Ve üstelik masalların çoğunda iyinin kazanması, iyi ve güzel için mücadele eden güzel insanlara umut verir, ki bu da ayrı bir güzelliğidir masalların…
Masallarla ilgili uzun uzun anlatıp okuyucuyu sıkmak istemem. Böyle bir başlangıç yapmamdaki asıl amaç, günümüz dünyasında, KOMÜNAR kimliğinden dolayı edebiyat eleştirmenlerince görmezden gelinen ve içten içe ”keşke komünar olmasaydı” dedikleri ama güzel insanlığın yakından tanığı ve sevdiği bir büyük masalcıyı tanımayan okuyucuya tanıtmaktır.
O’nun söylediklerini ve yazdıklarını bir masal tadıyla dinler ve okurum. O, yüreği insan ve doğa sevgisiyle dolu, güzelliğin ete-kemiğe bürünmüş güzel bir insan halidir…
Ben O’na YOLCU diyorum. Ama O, bir istasyondan bir istasyona giden kısa yol yolcularından değildir…
O bir yolcu hazırlamış kendini
uzun yollara
Her yolun bir sonu vardır derler
Ama sonsuzdur
O’nun yolu…
Yıkan-yapan
Yeniden yıkan
Yeniden yapanların yoludur
O’nun gittiği yol… Ve O kendini
bildi bileli bu yoldadır…
Yürür
Kararlı adımlarla Yoktur
Hiç kimseden korkusu Kırmış
Bütün zincirlerini Yoktur hiç bir
kara tabusu…
Işıl ışıl gözleri bulutsuz Bir bahar sabahının
güneşi gibi Bıkmadan anlatır
masallarını Çok sever O’nu
anlayanlar
Anlamayanlar küfreder.. Ama O aldırmaz küfürlere Yürür O’nun
muhteşem kervanı…
Doğa ananın dilini ve insanın acayip hallerini en iyi bilenlerdendir O…
Kurdun-kuşun, ağacın-ormanın, binbir çeşit çiçek, milyonlarca börtü-böceğin sevinciyle sevinen, bir maden ocağında yemi az yükü çok bir eşeğin,katırın, atın ve açlıktan mecalsiz düşmüş, rezil insanların tekmeleriyle inleyen bir sokak köpeğini gözlerindeki efkârı gören ,havanın, suyun, toprağın,ateşin, gecenin yıldızları ve günün parlak güneşinin diliyle konuşan ve yazandır O…
O’nu okuyanlar, dinleyenler ve anlayanlar bir Alem-i Ekber yolculuğuna çıkmış gibi hissederler kendilerini ve göğüs kafeslerini zorlayan heyecenlarla sarsılırlar. Hazların ve coşkuların zirvelerine taşır sizi… Öyle titiz ve öylesine bağlıdır ki inançlarına, bir karınca telaşı ve bir bal arısının ustalığıyla taşır heceleri, kelimeleri ve cümleleri kitaplarına ve o tadına doyum olmaz muhabbetlerine.. Sevdanın gönülleri mest eden efsunuyla taçlandırır paragraflarını….
Denizler, okyanuslar dolduran coşkun ırmaklar gibi, özgür şarkılarla akar yüreklerinize, yoldaş eder sizi doğaya ve güzel insanlık dünyası için dövüşen güzel insanlara…
Bazen ANKA’nın sırtında KAF dağına götürür sizi, görür ve öğrenirsiniz alemin bazı sırlarını, bazen da uçan bir halıyla dolaştırır sizi Alem-i Ekber’in sonsuzluğunda. İmkânsız düşlere atar sizi, ama satır aralarına gizlemiş olduğu çarelerle çaresiz bırakmaz O’nu anlayanları. Eğer O’nu anlamışsanız, O, demiri eritecek bir ateş sunmuştur size anlattıklarında ve yazdıklarında…
Ve O, bu aşağılık, iğrenç ATAERKİL dünyada LİLİT olmayı önerir bütün kadınlara. O Lilit ki, Adem’e biatı reddetmiş, Tanrıya kafa tutmuş ve Havva’ya yasak meyveyi yedirmiş akıllı ve asi bir kadındır…..
Bir ateş hırsızıdır O, tanrıların gazabından korkmayan PROMETHE gibi….
Kadim zamanlardan kopup gelmiş bir büyücü gibidir O, en görkemli sözleri bu yolcu taşır heybesinde…
Bütün mülkü, güzel insanlığın güzel dünyası için yüreğinde taşıdığı o güzel KOMÜN sevdasıdır…
Keşke
Bir mucize olsa da
Çıksam tanrı katına
Sonsuz ömürler bağışlardım Sana ve senin gibi
güzel insanlara
can yoldaşlara…
Bu bir lütuf değil Güzel insanlığın Güzel dünyası içindir Sen ve senin gibilerin Yüzü suyu hürmetine İnsandan umudunu
kesmedi dünya batmadı dünya…
Uzun uzun ömrün olsun
Sen çok yaşa sevgili yoldaşım
Ve yaşıyorsun, yaşayacaksın
Mazlum insanların
Ve KOMÜN yolcularının yüreklerinde
sonsuza kadar
Seni çok seviyoruz büyük ozan MUZAFFER ORUÇOĞLU
SEN BENİM KOMÜNAR HOMEROS’umsun…