Milliyetçilik nasıl da güçlendi. Bir ulusun çıkarlarını ve değerlerini, diger ulusların çıkarlarından ve değerlerinden üstün tutmak. Milliyetçilik öz olarak budur. Kapitalist mülk sahibinin anlayışıdır. Malım batacağına Dünya batsın. Bu, bugünkü küresel tekellerin anlayışıdır aynı zamanda. Ben batacağıma Dünya batsın.İki büyük Dünya savaşının temelinde yatan anlayıştır bu. Küresel tekeller, yerel ekonomileri, kendi ekonomilerine zorla katıyorlar. Dünyayı kendilerinin egemen olduğu birleşik tek bir Dünya pazarına dönüştürüyor, kendi dillerini ve kültürünü bu pazara dayatıyorlar. Yokolma ve savunma psikozu içine giren uluslar, kendi egemen değerlerine, milliyetçiliğe ve dine sarılıyorlar. Bu uluslar, bu değerlerle küresel tekellerin karşısında başarı kazanma, tutunma şansına sahip değiller. Kendi ulusal çıkarlarını ve değerlerini, diger ulusların çıkarlarından ve değerlerinden üstün gören milliyetçiliğin, Dünya insanlarını, küresel tekellerin karşısında birleştirme, onu umut vadeden modern, küresel bir güce dönüştürme şansı ve yeteneği yoktur. Küresel bir güce ve anlayışa ancak, ondan daha ileri bir küresel güç ve anlayışla karşı konulabilir. Bu güç bellidir: Dünya işçi sınıfı.Her küresel tekel merkezi, kendi çıkarlarını, dilini ve değerlerini, bir başka küresel tekel merkezinin, çıkarlarından, dilinden ve değerlerinden üstün görür. Buna küresel tekel milliyetçiliği de diyebilirsiniz. Bunların dünya savaşı programlarının temelinde bu anlayış yatar. Sermayenin kendini dünya çapında yeniden üretememesi mi, Dünya savaşı mı? Soruyu böyle sorar ve cevabı verir: Dünya savaşı. İnsanın ve doğanın görülmemiş boyutlarda yıkımının temelinde bu anlayış yatmaktadır. Bu güç ve bu anlayışla, Dünya çapında hesaplaşabilecek, Dünyanın ruhsuz kalabalığını, tarihi korkutan, o umutsuz, ürkütücü kalabalığını birleştirip, geleceğe, büyük derinliğe taşıyabilecek bir tek güç vardır: Dünya işçi sınıfı. Kurtarıcının, kurtarıcılık misyonundan sıyrılarak, her insanı bir kurtarıcı olarak görmesi şartıyla mümkün olacaktır bu. Bu sınıfın programını tepeleyip geçen bir başka program bugüne kadar çıkmadı. Nedir bu program? Tüm biçimleriyle mülkiyete hayır; parçalanmışlığa, ulusa hayır; devlete ve aileye hayır; baskıya ve özgürlüğe hayır. Hayırlı hayır’lardan oluşan bu programın yaratıcısı tek modern, gerçek, küresel güçtür ve tüm yerel zenginliklerin, dillerin ve kültürlerin, birbirlerini özgürlük ortamında, derinlemesine özümleyerek, tek bir Dünya zenginliğine, Dünya diline ve kültürüne dönüşmesinden yanadır.Ekranlar çoğaldı. İnsan, erişilmezle, uzak bir insanla şimdi daha kolay ilişki kurabiliyor. İnsanın dinleme, tercih yapma ve konuşma olanakları arttı. İnsanı insana bağlayan damarlar açıldıkça, insan açılacak. Milliyetçiliğin ve dinin yükselişine rağmen, ilerlemenin genel seyri, enternasyonalizme doğrudur. Haksız savaşlara duyulan tepkinin çapı, bunu doğruluyor. İnsan parçalanıyor, aykırılaşıyor, giderek zor yönetilen, yönetmeyi ve yönetilmeyi, daha az seven bir yaratık haline geliyor. Kolay yönetilen insan, geri insandır. İnsan, geçmişinde hiç bu denli nefret etmemişti zorunlu çalışmadan. İnsanda kendine yaslanma ve kedini okuma eğilimi, geçmişe nazaran gelişti. İçinde bulunduğumuz dönemin yükselişleri ne olursa olsun, genel tarihsel ilerleyiş, insanın darlıktan, yerellikten, dinden, ulusal kimlikten ve milliyetçilikten kurtuluşu yönündedir.Evet, bugün yeryüzünde iki ciddi küresel güç var. Küresel tekeller ve işçi sınıfı. Tarih, müzelere doğru ilerlemiyor. İnsanlar, uçaktan inip kağnı arabasına binmiyor. Tarih, her yeni buluşa, yeni bir müze yaparak ilerliyor. Tarihin karşısında tutunamayan komünizm değil, milliyetçilik ve dindir. Mülkiyetin, devletin ve ailenin yüz yıl önceki durumunu bugünkü durumla kıyaslayın bakalım. Gelecekte, tek başına hiç kimsenin sahip olamayacağı, merkezileşmiş, büyük, küresel mülkiyetler çıktı ortaya ve bu merkezileşme, küçük ve orta mülkiyetin aleyhine devam edecektir. Hayat, sanayinin geliştiği bölgelerde, devletler topluluğunun oluşmaya başlayacağının ve her yerel devletin, bu topluluğun küçültülmüş, basit bir karakoluna dönüşeceğinin işaretlerini veriyor. Aile tutunamıyor, dağılıyor. Komünizmin maddi temelleri oluşuyor. Ve küresel kapitalist tekel, büyük korkusunu, Dünya çapında, kulakları sağır edercesine bağırarak açığa vuruyor:“Komünizm öldü!”Ne kadar bağırırsa bağırsın, kaybedecek. İnsanı ve doğayı yıkarak ilerleme mantığına sahip olduğu için kaybedecek. Herkesi tepeleyip geçen o bencil ‘Ben’ini, varoluşunu, zenginleşme şartını, bilme ve yaratma şartına bağladığı için kaybedecek. Yerel ile evrensel, pragmatik ile bütünselleştirici ya da engin düşünce arasındaki kavga sürüyor. Dünya, şimdiye kadar dış gerçekliği kendi arzularına benzetme eylemiyle yıkan kahramanlara tanık oldu, gelişmeler, dış ve iç gerçekliğe, kitlenin yıkıcı ateşiyle, engin ve özgür dünyasıyla yüklenilecek günlerin şartlarını hazırlıyor. Başta din olmak üzere tüm geri ideolojiler, varlık şartlarını, kitlesel itaata, mamut çağından kalmış, tarih öncesi insanın korkuya dayanan muhteşem boyun eğişine bağlarlar. Tarih, geçmişin tüm sosyalist uygulamalarını bile derinlemesine etkileyen bu geri ideolojilerin maddi temellerini, varlık şartlarını zayıflatarak ilerliyor. Gerçek yıkıcıların gücünü gösteriyor bu.
“Bu yazı muzafferorucoglu.net sitesinden alınmıştır”