Kızıltepe JİTEM davasının Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen bugünkü 19. duruşmasında mahkeme kararı açıkladı.
Savcı mütalaasına uyan mahkeme, sanıklar hakkında şu hükme vardı:
Emekli Albay Hasan Atilla Uğur ve dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu “örgüt kurma ve yönetme” suçundan beraat etti.
Diğer sanıklar Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ile dönemin köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir de Türk Ceza Kanunu’nun 314/2 maddesi uyarınca kendilerine isnat edilen “silahlı terör örgütüne üyelik” suçlamasından beraat etti.
Zorla kaybetme, cinayet, yargısız infaz suçlarıyla ilgili de davanın 20 yıllık zamanaşımının dolması nedeniyle düşmesine karar verildi.
“JİTEM’in varlığı savcı tarafından tespit edildi”
Bianet’de Ayça Söylemez’in haberine göre; duruşmaya Hafıza Merkezi’nden temsilciler, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, bazı sanıkların avukatları ile müdahil ailelerin avukatları katıldı. Başka suçtan tutuklu korucu Mehmet Salih Kılıçaslan da SEGBİS ile bağlandı.
10.00’da başlayacağı açıklanan ancak saat 11.21’de başlayan duruşmada öncelikle müdahil avukatlar kovuşturmanın genişletilmesi taleplerini mahkeme sundu.
Avukat Erdal Kuzu, farklı zamanlarda farklı yerlerde meydana gelen Yusuf Çakar ile Mehmet Ali Yiğit ve Abdulbaki Yiğit cinayetlerinin aynı silahla işlendiğini ancak mahkemenin bu cinayetler arasındaki bağlantıyı araştırmadığını belirtti:
“Cinayetler arasındaki bağlantı tesadüf değil. Araştırılmasını istiyoruz.”
Avukat Kuzu ayrıca şu taleplerde bulundu:
“İddianamede JİTEM adlı örgütün faaliyetleri açıkça ortaya koyuluyor ve Kızıltepe’de olanların buzdağının görünen yüzü olduğu cumhuriyet savcısı tarafından tespit ediliyor. Kutlu Savaş’ın JİTEM’in faaliyetlerine dair raporunun dosyaya getirtilmesini istiyoruz.
“Kuyulara cesetler ‘güvenlik bölgede’ atıldı”
“Kızıltepe Aysun köyündeki bir kuyudan farklı zamanlardan dört ceset çıkarıldı. İki cesetle ilgili yargılama bu mahkemede yapılıyor. Cesetlerden ikisi Abdurrahman Coşkun ve Abdurrahman Olcay’la ilgili ise Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. O dava halen sürüyor, dosyaların birleştirilmesini talep ediyoruz. Cinayetlerin arasındaki bağlantının da araştırılmasını istiyoruz.
“O bölgede üç ayrı köydeki kuyulardan cesetler çıkarıldı. O üç köy de 1993 ve 1999’da güvenlik gerekçesiyle zorla boşaltılmış köyler. Dolayısıyla giriş çıkışı güvenlik güçlerinin kontrolü altındaydı. Kuyulara cesetler, güvenlik güçlerinin kontrolü altındaki güvenli bölgede atıldı.”
“Devletin bize verdiği görevleri yaptık, dediler”
Erdal Kuzu o dönem görev yapan kaymakamın da dinlenmesini istedi ve şöyle devam etti:
“Birlik ailesi kapalı cezaevinin avlusundan kaçırılarak kaybedildi, bölgedeki görevli savcı tanık olarak dinlenmeli.”
Mahkeme birkaç dakikalık değerlendirmenin ardından tüm talepleri reddetti.
Avukat Kuzu ise son beyanında sanıkların iddianameye uygun şekilde cezalandırılmasını istediklerini ifade etti:
“İddianamedeki kanıtlarla devlet adına hareket eden JİTEM’in varlığı ve faaliyetleri belgelendi. Mahkemeden cesaretli bir tutum bekliyoruz. Zaten sanıklar da inkar etmedi, devletin bize verdiği görevleri yaptık, dediler.
“İddianame hazırlandığında zamanaşımı durdu”
Avukat Senem Doğanoğlu da suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’ya göre iddianame düzenlendiğinde zamanaşımının durmuş olduğunu, ayrıca görev başında suç işleyen failler açısından da zamanaşımının sözkonusu olamayacağını belirtti.
Doğanoğlu ayrıca, yargılama konusu eylemlerin insanlığa karşı suç olduğunu ve bu suçlama çerçevesinde zamanaşımının olmadığını ifade etti.
Sanık avukatları ise beyanlarında, zamanaşımından düşme mütalaasına da karşı çıkarak tüm suçlamalardan müvekkillerinin beraatını istedi. Mahkeme, verdiği aranın ardından kararını açıkladı.
Ne olmuştu?
Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 kişinin öldürülmesi ve zorla kaybedilmesine ilişkin dokuz kişiye dava açıldı.
Öldürülen veya kaybedilenlerin isimleri: Abdulvehap Yiğit, Süleyman Ünal, Mehmet Nuri Yiğit, Tacettin Yiğit, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat (Şemsettin) Yalçınkaya, Mehmet Emin Abak, Hıdır Öztürk, Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Şeyhmus Kaban, İzzettin Yiğit, Yusuf Çakar, Abdurrahman Öztürk, Mehmet Ali Yiğit ve Abdulbaki Yiğit.
Davanın sanıkları: Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu, Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, Başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılınçaslan ile İsmet Kandemir.
Bu sanıklar hakkında “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek, silahlı örgüte üye olmak ve tasarlayarak öldürmek” suçlarından 2014’te dava açıldı. Dava daha başlamadan güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya nakledildi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 Mart 2015’de görülen ilk duruşmada sanıklar Hasan Atilla Uğur ve Eşref Hatipoğlu’nun “rütbeleri nedeniyle” dosya, yargılama izni alınması için dönemin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) gönderildi.
HSYK “silahlı örgüt kurmak” ve “tasarlayarak insan öldürmek” suçlarının görev suçu olmadığına hükmetti, yargılamanın yapılabileceğine karar verdi.
Yargılamaya 15 Ocak 2016’da devam edildi. 27 Nisan 2016’daki duruşmada iddianame okundu, ertesi gün sanıklar ifade verdi ancak müşteki avukatlarının sorularını yanıtlamayacaklarını beyan ettiler.
Savcı Levent Savaş mütalaasında tutuklama ve adli kontrolün “gereği olmadığını” açıkladı. 24 Haziran 2016 tarihli duruşmaya kayıp yakınlarının avukatları mahkemeyi “adil yargılama yapılmadığı” gerekçesiyle protesto ederek katılmadı.