Çin’in Wuhan kentinden yayılarak tüm dünyada milyonlarca insanın ölümüne sebep olan yeni koronavirüs salgını sürecinde aile içi şiddet de artış gösterdi. Japonya da karantina sürecinde aile içi şiddetin yükseldiği ülkelerden biri oldu. 7 Nisan’da bölgesel ve 15 Nisan’da da ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal sürecinde erkek şiddeti vakalarındaki artış rakamalara da yansıdı. Yalnızca nisan ayında 13 binin üzerinde kadın ev içi şiddete maruz kaldığını bildirdi.
Bu sayı, geçen yılın aynı dönemine göre 1.3 kat daha fazla. Üstelik ev içi şiddetle ilgili tüm istatistiklerde olduğu gibi, şiddet vakaları, “aile meseleleri” söz konusu olduğunda yardım istemenin Japonya’da halen bir tabu olması nedeniyle çok daha az bildiriliyor.
‘Gölge pandemi’
BM Kadın Birimi Direktörü, koronavirüs karantinaları sonucunda kadına yönelik şiddette kaydedilen küresel ve ani artışı “gölge pandemi” olarak tanımladı.
Bu yıl, dünyanın dört bir yanında milyonlarca kadın ev içi şiddete maruz kaldığını bildirdi. Japonya, Hong Kong ve Güney Kore gibi Asya ülkelerinde ve bölgelerinde kadınların karşı karşıya kaldığı toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve sosyoekonomik eşitsizlikler, Covid-19’un en ağır sonuçları arasında.
Nisan ayında Japonya’da bir sosyal hizmet görevlisi internet üzerinde bir imza kampanyası başlattı. Tokyo valisine pandemi sürecinde evsizler ve ev içi şiddetten kaçan kişiler için acil sığınma evleri kurulması çağrısında bulunan dilekçeyi 30 binin üzerinde kişi imzaladı.
‘Korona boşanmaları’ ifadesi neleri örtüyor?
Bugünlerde Japonya sosyal medyasında, boşanmalardaki artışı ve çiftlerin karantina dönemindeki sıkıntılarını anlatmak için “korona boşanmaları” ifadesi kullanılıyor.
Ancak sorun sadece virüsün boşanmalara neden olması değil. Pandemi, toplumda yerleşik hale gelen toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorununu da gözler önüne seriyor