Sahip olduğu doğal zenginlik kaynakları, tarımsal ve hayvansal üretim bakımından bölgenin en güçlü ülkelerinden biri olarak bilinen İran, devletin politikaları ve ambargodan ötürü ekonomik, sosyal ve toplumsal sorunlar yaşıyor.
İran’da yoksulluk gittikçe artıyor. Önümüzdeki süreçte daha da artacağı belirtilirken, yoksulluk sınırının ise bölge ülkelerinin gerisine düşmesi bekleniyor. Önümüzdeki aylarda halkın günlük yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamakta bile çok zorlanacağı öngörülüyor. Bu da İran’daki orta sınıfın ortadan kalkacağı ve yoksulların daha da artacağı anlamına geliyor.
Verilerle kara tablo
İran Meclisi Araştırma Merkezi’nin başkent Tahran’ı baz alarak yaptığı araştırmaya göre yoksulluk sınırı, geçen yılın yaz aylarına göre yaklaşık 2 milyon 730 bin tümen (200 Dolar civarı). Bu oran yine geçen yılın bahar aylarına göre yüzde 11 ve İran’ın diğer bölgelerine göre yüzde 13’lük artış anlamına geliyor. Söz konusu merkezin yayımladığı ikinci rapora göre ise İran’daki yoksulluk artacak; bu kışın sonuna doğru fiyatlarda yüzde 40-50’lik bir artış olacak. Tahran’da yaşayan 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı, 2018 bahar ve yaz aylarında 300 bin tümen arttı. Buna göre 2018’deki yoksulluk, son 4 yıla göre artmış durumda.
Bazı bağımsız kurum, sendika ve ekonomistlerin araştırma ve verilerine göre ise durumun vehameti, bu resmi verilerin de ötesinde. Öğretim üyesi Hasan Raxgir, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 4 milyon tümen, yani İran’ın geneline göre yüzde 33’e tekabül ettiğini söylüyor. IMF enflasyon oranını yüzde 35 olarak öngördü. Her ay yüzde 50’lik bir fiyat artışı yaşanıyor. Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Ekonomi Profesörü Steve Hanke, fiyat artışlarının tahminlerin ötesinde olabileceğini belirtiyor. Bu ayki fiyat artışlarının geçen aylara göre oranı, yurttaşların durumunu açıkça ortaya koyuyor. Bu sürecin toplumsal ve kültürel olarak uzun vadeli bir yıkıma yol açacağı biliniyor.
Daha çok rojhilat’ı vuruyor
Rojhilatê Kurdistan’daki yoksulluk, İran’ın diğer bölgelerine göre fazla. Klasik tarım ve bahçecilik, bölgeye yönelik herhangi bir hizmetin olmaması, eski ekonomik yöntemlere başvurulması ve kolberliğe dayalı geçim, Doğu Kürdistan’daki yoksulluğu büyütüyor.
Bu durum, Kirmaşan ve İlam kentlerinde daha hızlı. Devletin verilerine göre 2016’dan sonra bu kentlerde halkın yüzde 20’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor ve iş oranı yüzde 7,35’ti. Bu da İran’ın diğer kentlerine göre en yüksek orandır. Kirmaşan’daki işsizlik büyük bir yoksulluğun göstergesi. 2 milyonluk nüfusun sadece 440 bini iş sahibi ve bunlardan 82 bin kişi geçici bir işte çalışabiliyor.
Kirmaşan’da 68 bin aile muhtaç
Konuya ilişkin 2017’de bir rapor yayımlayan Kirmaşan Yardım Komitesi yöneticisi Hisên Xidir Weysî, kentte 68 bin ailenin yardıma muhtaç olduğunu belirtti. Kirmaşan’daki halkın ihtiyaçları ve yoksulluğuna ilişkin şunlar belirtiliyor: 2016’da 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı bir milyon 365 bin tümendi, şimdi ise 2 milyon 300 bin tümendir.
İran Meclis Araştırma Merkezi’ne göre; 2018’de Doğu Kürdistan kentlerinde işsizlik sürekli artış trendinde. Kirmaşan’da bu oran Mart 2018’de 10,9 ile rekor kırmıştı. Ardından Çwarmihal, Bextiyarî, Îlam, Loristan ve Kuzey Xorasan gelmekte. Kirmaşan’da işsizlik oranı her ay yüzde 2,2 artıyor. Bu da kentte her ay yüzde 2,2’lik fiyat artışının olduğunu gösteriyor. İran’ın genelinde ise fiyat artışları aylık 1,3 oranında.
Urmiye örneği de göstergedir
Urmiye’de de durum farklı değil. Yeni valinin atanmasından önce Azeri kentlerine ayrılan bütçe, Güney İran’ın Kürt kentlerine göre daha fazlaydı. Fakat yeni vali, 40 yıllık sisteme karşı yaptığı hamleyle bu kentlere eşit bütçe dağıttı. Buna rağmen Urmiye’de toplumsal anlamda yoksulluk sona ermedi. Söz konusu araştırma merkezinin verilerine göre her 5 aileden biri yoksul. 643 bin nüfusa sahip Urmiye’de, 175 bin kişi yoksulluk sınırında. Kazançları günlük ihtiyaçlarına yetmemektedir. 21 Mart 2017’den 20 Mart 2018’e kadar Urmiye’de işsizlik oranı yüzde 2,3 artmış durumda.
Kentte, 1995’de 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 1 milyon 110 bin tümen olarak açıklanmıştı. Bu yıl ise bir milyon 630 bin tümene ulaşmış durumda. Bu da bir işçinin aldığı ücretten 500 bin tümen daha fazladır.
Yoksulluğun toplumsal tezahürleri
Son 2 yıllık verilere göre Îlam, Kirmaşan ve Loristan’da İran’ın geneline oranla intiharlar artmış durumda. Başlıca nedenleri ise yoksulluk ve işsizlik. Doğu Kürdistan’daki yoksulluk, boşanmaların da en büyük nedenlerindendir. Îlam, yüzde 23’lük oranla boşanmaların en yüksek olduğu kent.
Ekonomik kriz, siyasi, kültürel ve toplumsal açıdan da etkisini derinleştiriyor. Merivan’daki Paşmax Sınır Kapısı’ndaki gelirin büyük bir bölümü Tahran ve Kum kentlerinin yenilenmesi için harcanırken, Piranşar’daki Haci Umran Sınır Kapısı’nın geliri Meşhed kentine aktarılıyor. Bunun gibi çok sayıda örneğe rastlamak mümkün. Doğu Kürdistan’da büyük bir toplumsal kesim olan kolberler ise geçimlerini sağlamak için çok zorlu şartlarda çalışmak zorunda kalıyor.
Rejimin ekonomi kastı
Sosyal Güvenlik ve Refah Bakanlığının yoksulluk ve eşitsizliğe ilişkin 2014’te hazırladığı rapora göre, İran halkının yüzde 35’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu ekonominin geldiği tehlikeli durumu gözler önüne seriyor. Irak ile savaşın sonlanmasının ardından, İran kendi ekonomisi için bir politika belirlemeye başladı. Buna göre, devlet içindeki gruplar, devrim sonrası kurulan silahlı kuvvetler, Mustezefan (İran İslam Cumhuriyeti devletine düşman kurum ve kuruluşların mal ve mülklerin ele koyup bunları yoksullara dağıtan kuruluş), vb. kurum ve kuruluşlar ekonomi alanına dahil edildi. Kalkınma Yasası’nın 9. maddesine göre, bu kurum ve kuruluşlara ekonomi alanda yer verildi. Yine anayasasının 147. maddesine göre Savunma Bakanlığı kalkınma projelerine destek ve katkı sunabilir. Bu kanuna göre ekonomiye katkısı olmak şartıyla devlete bağlı kişi ve şirketlere her türlü yolsuzluk ve hırsızlığın önü açıldı.
Özelleştirme niyetine peşkeş
Özelleştirmeyle birlikte siyasi ve ekonomik anlamda İran’da toplumsal yıkım daha da arttı. İran Meclisi Araştırma Merkezi’nin 2000’deki raporuna göre 1990’dan 1999 kadar yetkili kurum ve örgütler için yüzde 63’lük bir özelleştirme kabul edildi. Özelleştirme kapsamında devletin birçok kurumu şirketlere devredildi. Fakat bu şirket sahiplerinin çoğu, devletin üst düzey bürokrasisinde yer alan kişilerdi. Özelleştirilen Elmehdi Alüminyum Fabrikası, Heft Tepe Şeker Fabrikası ve Kirmanşan’daki Rafineri iflas etmiş, buradaki işçiler ve aileleri mağdur bir durumdalar.
İktidar ve bürokraside aktif ve rol sahibi kişiler, usulsüz ekonominin temelini oluşturmada hala aktiftirler. Bütçenin yüzde 18’i özel idareye, kalanı da askeri ve resmi devlet kurum-kuruluşlarına ayrılmış durumda. Devletin resmi raporlarına göre Sina Bank, Kum kentindeki enerji ve elektrik şirketi ve diğer çok sayıdaki şirket Mustezefan Holding’e devredilmiş. İran’da bazı büyük bankalar, askeri kuruluşların kontrolü ve denetimde bulunmakta. Şeker, mermer ve çok sayıda ürünün ihracatına el konulması bu özelleştirmeler kapsamında ele alınıp değerlendirilmeli.
Kaynak: ANF NEWS