Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, 6-8 Ekim’de gerçekleşen protestolar gerekçe gösterilerek HDP eski Eş Genel Başkanları, milletvekilleri ve MYK üyelerinin yargılandığı ve savunmalar bitmeden savcının esas hakkındaki mütalaasını sunduğu Kobanê Davası’na ilişkin HDP genel merkezinde basın açıklaması yaptı.
HDP’nin eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobane davasında savcılık, esas hakkında okuduğu 5 bin sayfalık mütalaada, Eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 36 kişi için en az bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemişti.
Açıklamada konuşan HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) HDP eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ karlarını ve HDP’lilere yönelik yargılamanın siyasi olduğuna dair kararı hatırlattı.
“Hukuk ayaklar altına alındı”
Hükümetin AİHM kararına karşı itirazının yine AİHM büyük daire tarafından reddedildiğine dikkat çeken Özdoğan “Hukuka uygun işleyen bir yargı sürecinde bu aşamada AİHM’nin kesinleşen 2 kararına göre tüm yargılananların serbest bırakılması davanın düşürülmesi gerekirdi. Mahkeme bu konudaki talebimizi eski ezber gerekçeleri ile reddetmiştir. Gelinen duruşma periyodunda ise iktidarın seçim çalışmalarını mahkeme salonlarına taşıdığının somut göstergesi olan olaylar gerçekleşmiştir. Yakın zamanda partimize yönelik siyasi linçin devamı niteliğindeki kapatma davasının görüldüğü Anayasa Mahkemesi üyelerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından aranarak baskı altına alınmaya çalışıldığı ortaya çıkmış, 5 Nisan’da da Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Bay bay Kemal’in HDP’den alacağı destek sonrası yapacağı iş bu ülkeyi terör örgütünün ajandaları içine sokmaktır. Demirtaş hüküm giymesi gerekenden henüz hükmünü almadı. 4 yıl 8 ay gibi bir süreci yaşıyor. Asıl hüküm giydiğinde o zaman bunları konuşamayacaklar’ sözlerini sarf etmiştir. Deprem felaketi günü dahi duruşma yapmaya çalışan mahkeme heyeti kendince kaybettiği zamanı telafi etmek ve siyasetin takvimine yetişebilmek adına bu periyottaki duruşmada en faşizan dönemlerde dahi görülemeyecek şekilde hukuku şeklen de ruhen de ayaklar altında alan bir pratik sergilemiştir” diye konuştu.
“Mütalaa ve ara kararlarla seçime taraf olundu”
Mahkemenin kurduğu ara kararlar, savcının ise sunduğu mütalaa ile 2023 seçimlerine taraf olduğunu söyleyen Özdoğan, bunu kabul etmediklerini belirterek şunları söyledi: “Yargılama süresince defalarca ceza usul ve kanun hükümlerini çiğneyen mahkeme gelinen aşamada yargısal makam niteliğini tümden kaybetmiştir. Türkiye’nin demokrasi tarihi ve hukuk düzeni adına üzücüdür. Mahkeme heyeti bu periyotta yargısal tüm süreçleri askıya almıştır. Tek motivasyonu cezaya giden süreci kısaltmak olmuştur. Dosyaya yargılananlarla ilgili gelen takipsizlik kararları gibi lehe kararları dahi delil olarak değerlendirmeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Bir kısmı depremzede olan yakınlarını kaybeden yargılananların 06 Şubat 2023 tarihinde deprem felaketinin yaşandığı tarihte duruşmaya ısrarla çağrılmalarına dair eleştiriye ve depremin insani ve kentsel yıkıma dair sözlerine ‘bizi ne ilgilendirir’ diyecek kadar insani tutumdan da uzaklaşmış oldukları gözlemlenmiştir. Hukuk, temel haklar insana dairdir. İnsan içindir. Bunlar çiğnendiğinde düşülecek nokta utanç verici olur.”
“Siyasetçiler salonu terk etmek zorunda kaldı”
Özdoğan, sorgusu tamamlanmayan tutuklu siyasetçilerin sorgu verme, iddianameye karşı beyanda bulunma haklarının ortadan kaldırıldığını belirtti. Mahkemenin gelinen son aşamada sorgu ve savunma almadığına dikkat çeken Özdoğan, “Gerekçe olarak da gerçek dışı sebepler ileri sürmüştür. Duruşma tutanaklarında kişisel yorum ve değerlendirmelerine yer veren heyet müvekkillerimize ve savunma avukatlarına yönelik tarafgir bir tutum içinde olduğunu belli etmiştir. Adil ve tarafsız bir yargılamanın hiçbir unsuruna yer vermemiştir. Adil bir yargılama için adalet için ısrarla, duruşma salonunda yer aldığımız 14 Nisan Cuma günü ise duruşma başladığında müvekkillerin ve bizlerin söz talepleri mahkemece reddedilmiş, SEGBİS sistemi tarafımıza kapatılmış, yargılananların ve avukatların itirazları kayda dahi alınmamıştır. Savcılık makamı yargılananların itirazları arasında mütalaasını okumaya başlamıştır. Yargılanan siyasetçiler ve savunma avukatları mütalaadan önce kendilerine söz verilmemesi üzerine duruşma salonunu terk etmek zorunda kalmışlardır” diye belirtti.
“Mütala ilk önce basına servis edildi”
Savcılık mütalaasının baskıcı iktidarın ruh ve düşünce dünyasının tercümesi olduğunu belirten Özdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü “Müvekkillerimize siyasi faaliyetleri nedeni ile müebbet hapis cezaları istenmiş, tutuksuz yargılananların tutuklanması talep edilmiş, savunma ve sorgu hakları için aylardır gösterdiğimiz çaba, mesleğimizi ifa etme çabamız örgütsel tavır olarak değerlendirilmiş, hukuk dernekleri, barolar ve avukatların adil, tarafsız yargılamaya dair uyarıları kriminalize edilmiş siyasi manipülasyon içeriği yüksek bir mütalaa okunmuştur. Seçim sürecinin en büyük manipülasyon aracı olması beklenen mütalaa savunmanlara ve yargılananlara iletilmeden önce basına özel özetinin ve bilgi notunun hazırlandığını da kamuoyu ile paylaşmak isteriz. Savcılık makamı kamu adına, bu ülkenin halkları adına değil mevcut iktidar adına hareket ettiğini her işlem ve eylemi ile açık etmekten çekinmemiştir.”
“AKP-MHP geleceğini kumpas davalarına bağladı”
Mahkemeler üzerinde baskı kuran iktidar ve ortağının söz konusu tablonun asıl yaratıcısı olduğunu belirten Özdoğan, “Yargı mensuplarının bu ülkenin halklarının demokrasi, barış, adalet talebi karşısında bir aşamada hakimlik ve yargıçlık mesleklerini ve onurlarını hatırlayacağına inanıyoruz inanmak istiyoruz. 14 Mayıs 2023 tarihinden sonra Yargısal makamları içine düşürdükleri bu utanç tablosundan çıkaracağımıza da söz veriyoruz. AKP-MHP iktidarı geleceğini partimize vekillerimize üyelerimize yönelik yürüttüğü kumpas davalarına bağlamıştır. Goebbelsvari propaganda yöntemlerine karnımız toktur. Haklarımız yurttaşlarımız yalanlara kimleri aracı ederlerse etsinler altındaki gerçek imzayı görmektedir. Seçimle sandıkla bu imzayı sonsuza kadar sileceklerdir. Halkımız, halklarımız bu seçimde demokrasinin geleceğini şekillendirecek, ülkenin tüm kurumlarını emir erleri haline getirenlere cevabı sandıklarda verecektir” ifadelerine yer verdi. (MA)