Brezilya
Brezilya’da 1964 yılında askerler, seçimle işbaşına gelen João Goulart hükümetini devirerek yönetime el koydular. Askeri diktatörlük 21 yıl süresince devam etti ve 1985 yılında sona erdi. “Komünizme karşı” yeni kalkınmacı bir modeli getiren askeri rejim, “ulusal güvenlik” adı altında diğer Latin Amerika diktatörlüklerinin yolunu izledi. ABD, bu ülkedeki askeri darbeyi, diğer Latin Amerika ülkelerinde yaptığı gibi bütün gücüyle destekledi.
İşkence ve muhaliflere yönelik infazlar, yoğun olarak görüldü bu sürede, birçok insan tutuklandı.
“Psikolojik ve fiziksel işkence yaşı, cinsiyeti moral deǧerine bakmaksızın, “yıkıcı faaliyetlerinden” şüphelenilen tüm kurbanlara uygulandı. Bu, o kadar büyük bir ağrı idi ki, aynı zamanda şiddet ruhunda çatışmaya neden oluyor ve kurban bunun etkisiyle ne isteniyorsa söylüyor, kendi değerlerine karşı sistemden yana olduğunu belirtiyordu. [i]
Ayrıca kurbanlara karşı cinsel şiddet de, yaygın bir yöntem olarak uygulandı.
Comissão Nacional da Verdade (CNV) (Gerçekleri Araştırma Komisyonu), kadınlara karşı bu dönemde büyük bir şiddet uygulandığını, ayrıca bu sürede 434 insanın öldürüldüğü ya da kaybedildiğini rapor ediyor. [ii]
Bu baskılara, homoseksüeller, yerliler ve bazı dinsel inanışlara sahip insanlar da maruz kaldılar. Yine de bütün bu baskı ve işkencelere karşın, sonuçları itibariyla Brezilya’da diktatörlük görece, diğer Amerikan ülkelerinden daha az ihlallere yol açmıştır. Diğer ülkelerin çoğunda ise diktatörlük kurbanları binlerle, onbinlerle ifade edilmektedir.
Brezilya’da bugün de işkencenin polis merkezlerinde yaygın bir yöntem olarak hâlâ kullanıldığı ve yargısız infazların olduğunu uluslararası insan hakları kuruluşları rapor ediyor.
Arjantin
Arjantin’de 1930, 1943, 1955,1962, 1966 ve 1976 yıllarında altı kez askeri darbe gerçekleşti. Son olarak 1976 yılında gerçekleşen askeri darbe sonuçları itibariyla, Latin Amerika’nın insan hakları ihlallerinin en yoğun olduǧu darbelerinden birisi olarak anıldı. 1983 yılına kadar devam eden darbeye General Jorge Rafael Videla önderlik etmişti.
Yaklaşık 30 bin kişi gözaltında kaybedildi. Bunların birçoğu ayaklarına taş bağlanarak ve iğne yapılarak helikopterlerden okyanusa atıldılar.
Darbeciler, kendilerine o denli güveniyorlardı ki, yaptıkları insanlık vahşetini gizleme gereği bile duymuyorlardı.
Videla, 14 Eylül 1977’de bir ABD televizyonuna şöyle konuşuyordu:
“Kayıp kişiler, Arjantin’in bir gerçekliği olarak kabul edilmelidir. Sorun bu gerçekliği kabul ya da inkâr etmek değil, ama bu insanların kayboluş nedenlerini bilmektir.”
Diktatörlük sonunda, Raúl Alfonsin hükümetince oluşturulan CONADEP (Comissão Nacional sobre o Desaparecimento de Pessoas; Kayıplar İçin Ulusal Komisyonu)’na göre kayıpların sayısı 9 bin kişidir. Fakat bu sayı, Arjantinli Mayıs Anneleri’ne göre ise en az 30 bindir. 40 bin olduğunu iddia edenler de vardır.
Daha sonra resmi olarak kayıpların sayısı 13 bin olarak güncellendi.[iv] Bu kurbanların çoğu 35 yaşından küçük genç insanlardı.
On binlerce insan vahşi yöntemlerle işkenceden geçirilmiştir. Bu işkence yöntemleri arasında, tutukluyu soğuk bir hücrede çırılçıplak bekletmek, cinsel tecavüz ya da taciz, psikolojik işkence, boğma… gibi yöntemler de vardı.
Yıllar sonra bütün ölüm ve işkencelerden sorumlu, aralarında rütbeli askerlerin de bulunduğu bazı kişiler yargılanarak cezalandırıldı.
Ama yine de Mayıs Anneleri, tam ve geniş ölçüde darbe ile hesaplaşmanın olmadığını ve sembolik düzeyde kaldığını savunuyorlar.
Şili
11 Eylül 1973 tarihinde seçimle işbaşına gelmis sosyalist başkan Salvador Allende’yi deviren, General Pinochet yönetime el koydu. Augusto Pinochet, darbenin ardından başkan olarak ilan edildi. ABD’nin tam destek verdiği askeri darbe, büyük boyutlu insan hakları ihlallerine neden oldu. Pinochet 1990 yılına kadar görevde kaldı. Binlerce kişi öldürüldü, vahşi işkencelerden geçirildi.
Örneğin bir rapora göre,[v] diktatörlük süresinde 3 bin kişi öldürüldü, 37 bin kişi hapise konuldu ve işkence gördü.
Gözaltında kayıp olgusunun görüldüğü 350 vaka tespit edildi. Gerçek sayıların ise, bundan çok daha fazla olduğu söyleniyor. Rüşvet ise özellikle bu sürede oldukça yaygındı.
Daha sonraları Gerçekleri Araştırma Komisyonu’nun raporlarını da dikkate alan Başkan Sebastián Piñera, 2011 yılında askeri darbenin 40 bin kurbanı olduğunu kabul etti. Sonuçları itibariyla Latin Amerika’nın en sert askeri darbelerinden birisiydi bu.
Uruguay
Uruguay’da sivil-askeri diktatörlük 1973-1985 üzerinde arasında hüküm sürdü. Radyo ve televizyonda 27 Haziran 1973 yılında Bordaberry tarafından yapılan konuşma, ülkedeki diktatörlüğün baslangıcının bir işareti oldu. Bu gün, Cumhurbaşkanı Juan María Bordaberry silahlı kuvvetlerin desteğiyle ilkelerini tazeledi.
1976 yılında Juan María Bordaberry hükümeti askeri yeni önlemleri açıkladı, buna göre:
Siyasi partilerin kaldırılması;
Ulusal egemenlik Silahlı Kuvvetler Başkanı ve Başkanları Komutanlar tarafından entegre, halk oylaması yoluyla veya dolaylı Milleti Konseyi tarafından icra edilir; Milleti Konseyi tarafından beş yıllık bir süre için seçilen Cumhurbaşkanı ile temsili demokrasinin ortadan kaldırılması kabul edildi.
Uruguay’daki diktatörlük, diğer Latin Amerika ülkelerinden olduǧu gibi ABD tarafından desteklendi.
Uruguay’da Marksist gerilla örgütü Tupamaroların üyeleri hapsedildi, öldürüldü ve işkenceye uǧradı. Yaklaşık 300 Tupamaro öldürülürken 3 bini de hapsedildi. Bazı tutuklulara on iki yıla kadar hücre cezası verildi.
2009 yılında Uruguay’da devlet başkanlığı seçimini, 9 kez vurulan, 2 kez cezaevinden kaçan, 12 yılını hapiste geçiren Jose Mujica kazandı.
Bolivya
Bağımsızlık sonrası Bolivya’daki siyasal yaşam sık sık kesintiye uğramıştır. Ülkenin ulusal bağımsızlığını kazandığı 1825 yılından günümüze değin, onlarca darbe, ondan fazla değişik anayasa ve seksen civarında cumhurbaşkanı görüldü.
1964 yılında ABD desteğiyle bir askeri darbe gerçekleştirildi.
Temmuz 1966 yılında, René Barrientos bir sivil olarak beri cumhurbaşkanı seçildi. Barrientos, Nisan 1969 yılında bir helikopter kazasında öldü; iktidara kısa ömürlü hükümetler geldi ama, Ağustos 1971 yılında Juan José Torres genel hükümeti, Albay Hugo Banzer tarafından devrildi.
Banzer rejimine direnen özellikle La Paz ve Santa Cruz’da 98 kişi öldürüldü, 560 kişi yaralandı.[vi]
Banzer rejimi tarafından işçi hareketi kaldırıldı, tüm sivil haklar askıya alındı ve madencilik merkezlerine asker gönderildi. 1978 yılında, Banzer istifa etti ve askeri cunta iktidarı ele geçirdi. 1982 yılında “demokrasiye” tekrar geçildi.
1964-1982 üzerinde arasındaki askeri hükümetler döneminde, bu ülkede işkence de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar gerçekleştirildi. Darbe süreci kurbanları ve onların yakınları, o sürece ilişkin taleplerine ve hâlâ bir yanıt bekliyorlar.
Paraguay
Paraguay, 1864-1870 tarihleri arasında Brezilya, Arjantin ve Uruguay ile savaştı. Paraguaylı diktatör Francisco Solano Lopes’in amacı, yeni topraklar fethetmek ve Atlantik Okyanusu’na bir çıkış elde etmekti.
Bu savaşta, sivil ve asker olmak üzere toplam yaklaşık 300 bin kişi yaşamını yitirdi, Paraguay nüfusunun yüzde 20’sini yitirdi.(Ȍzellikle de erkek nüfus)[vii]
Ayrıca bu savaşta, Paraguay endüstrisi de çöktü.
1904 ve 1954 yılları arasında, Paraguay’da, 31 cumhurbaşkanı görev yaptı, bunların çoğu zorla görevden alındı.
Paraguay 1930’da bu kez Chaco War olarak isimlendirilen savaşta, Bolivya ile bir süre savaştı.
1954-1989 arasında görevde bulunan diktatör Alfredo Stroessner Matiauda sürecinde insan hakları ihlalleri de yoğunlaştı.
Bu süre içerisinde verilere göre, 3 ya da 4 bin kişi öldürüldü, 400 ya da 500 kişi ise gözaltında kaybedildi. [viii]
Uzun süren diktatörlük sürecinden sonra sivil cumhurbaşkanı Juan Carlos Wasmosy 1993 yılında göreve geldi.
Peru
Nüfusunun çoğu yerli olan bu ülkede de diğer Latin Amerika ülkeleri gibi tarihsel olarak birçok askeri darbe yaşanmıştr. 1968’de Juan Velasco Alvarado yönetimi altındaki bir askeri cunta, kansız bir darbe ile hükümeti devralarak, sosyal bir sistem yerleştirmeye çalışır. Daha sonra General Velasco 1975’de General Francisco Morales Bermúdez tarafından düşürülür.
1990-2000 yılları arasında görev yapan Alberto Fujimori seçimle gelmesine süre bir diktatör kadar yetkilerini artırdı ve insan hakları ihlallerinde bulundu; işkence, yargısız infaz vb. gibi… Fujimori yönetimi altındaki ülkede yolsuzluk ve rüşvet de büyük boyutlara ulaşmıştır.
Fujimori, o sürede güçlü olan Aydınlık Yol gerillalarının eylemlerini gerekçe göstererek baskıcı, sert bir yönetim politikası izledi.
Fujimori, örgütlerin önde gelen üyelerine suikast, örgüte destek verildiğinden şüphelenilen köylerin boşaltılması, örgüt üyesi olduğundan şüphelenilenlerin yargısız infaz edilmesi gibi uygulamaları gerçekleştirir. İnfaz timleri, toplama kampları, hakimlerin yüzlerinin gizlendiği temyiz olanağı olmayan askeri mahkemeler, bu dönemde görülen uygulamalardandır.
Daha sonra Diktatör, ülkeden kaçar, ama geri getirilerek yargılanır.
Peru Yüksek Mahkemesi, Fujimori’yi görevi suistimal etmek suçundan 6 yıl hapis ve 92 bin dolar para cezasına çarptırır. Süren diğer mahkemede ise 7 Nisan 2009 günü alınan karar sonrasında, 1990’lı yıllarda örgütlediği ölüm timlerinin yolaçtığı 25 yargısız infaz sebebiyle 25 yıl hapis cezası alır.
2009 yılı Temmuz ayında rüşvet vermekten 7.5 yıla, Eylül ayındaki mahkemede ise hukuk dışı yollarla haberleşmenin dinlenmesi ve gazeteci, politikacı ve sanayicilere rüşvet vermekten 6 yıla mahkûm edilir.
Fujimori bu son iki suçlamayı kabul ederek, suçluluğunu itiraf etmiştir.
Ekvador
Yüzyıllarca koloni yönetimleri altında yaşamış olan bir ülkedir.
1972’de askeri darbe ile José María Velasco Ibarra yönetimi devrildi.
1972-1979 yılları arasında, bu ülke askeri cunta tarafından yönetildi. Bu sürede, ekonomi giderek kötüleşirken, insan hakları ihlaleleri de arttı. Basına yönelik sansür, düşünce özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, devlet görevlileri arasında yaygın rüşvet ilişkileri gibi birçok uygulama bu sürede görüldü.
1972-1976 yılları arasında, ülke General Guillermo Rodriguez Lara yönetimindeydi. Bu sürede ulusal-kalkınmacı bir devlet modeli izlendi.
Kolombiya
1948 ve 1953 arasındaki iç savaşta, 300.000 kişi öldü. 1953-1957 yılları arasında askeri cunta iş başında idi.
1953 yılında Kolombiya’da askeri darbe, Silahlı Kuvvetler Genel Komutanı General Gustavo Rojas Pinilla, tarafından Cumhurbaşkanı Laureano Gomez’e karşı yapılmıştır. General Gustavo Rojas Pinilla geçici başkan olarak atandı; 1954 yılında, Anayasa Konvansiyonu onu bir kararname ile dört yıllık bir dönem için onu başkan seçti.
Askerler tarafından yürütülen sayısız cinayetler kampanyası, her zaman seçimlerin ana temalarından biri oldu. Birleşmiş Milletler temsilcileri (BM), bile ülkenin güvenlik politikasında “ciddi sorunlar” tespit ediyor.[ix]
FARC (Forças Armadas Revolucionárias Colômbia= Kolombiya Silahlı Devrimci Güçleri) ile hükümet güçleri arasında yıllarca silahlı çatışmalar devam etti.
Savaş ortamı, sivilleri de etkiliyor ve birçok insan hakları ihlali gerçekleşiyor. FARC ile devlet güçleri arasındaki savaşta onbinlerce insan hayatını yitirdi.
Venezuela
Venezuela’nin tarihi devrimlerle ve darbelerle doludur. 1835, 1858, 1899 devrimleri ve 1908, 1945, 1958, 1958 askeri darbeleri vb gibi…
Askerlerin maaşlarında yapılan kesintiler ve askeri techizatı modernleştirme isteği, 1948 yılında bu ülkede, askeri cuntanın egemenliğini getirdi.
1952 yılında yapılan seçimleri muhalefetin kazanacağının anlaşılması üzerine, askeri cunta seçimleri iptal etti ve darbeci General Pérez Devlet Başkanı olarak ilan edildi ve 1958 yılına kadar işbaşında kaldı. O da, bütün diktatörler gibi, eleştiriye karşı hoşgörülü değildi ve muhalefeti acımasızca takip ve baskı altına alarak bastırdı. General Pérez, bütün muhaliflerini “komünist” olarak niteledi, işkencelerden geçirdi ve acımasızca ezdi.
En son Nisan 2002’de zamanın Devlet Başkanı Hugo Chavez’e karşı, sonucu başarısız bir darbe girişimi yapıldı. Chavez, birkaç gün askerlerce hapsedildikten sonra, halkın desteği ile yeniden başkanlığı devraldı.
Hugo Chavez’in 2013 yılında ölümünden sonra ise, yine aynı partiden Nicholas Maduro, devlet başkanı seçildi ve halen bu görevi yürütüyor.
* Erol Anar’ın henüz yayınlanmamış “Güney Amerika’da Siyaset ve Kültür” başlıklı kitabından alınan bölüm dunyalilar.org’da yayınlanmıştır.
Dipnotlar
[i] Adriana Cristina Borges-Prof. Dr. Luiz Antônio Cabello Norder: “Tortura e Violência Por Motivos Políticos No Regime Militar No Brasil”.
[ii] Comissão da Verdade revela como foi a perseguição contra índios, gays e religiosos na ditadura
http://www.brasildefato.com.br/
[iii] Foto: De Desconocido – http://www.mendoza.gov.ar/24demarzo/#1, Dominio público,
https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=36618269
[iv] Calvo, Pablo: “Una duda histórica: no se sabe cuántos son los desaparecidos”, http://edant.clarin.com/.
[v] “Chile lembra 39 anos de golpe militar”, http://www.ebc.com.br/
[vi] Ambos, Kai; Malarino, Ezequiel; Elsner, Gisela (Ed.). Justicia de transición: informes de América Latina, Alemania, Itália y España. Berlin: Uruguay: Konrad-Adenauer-Stiftung, 2009. p. 135.
[vii] “A Guerra do Paraguai História”, http://www.historiadobrasil.net/
[viii]”http://web.archive.org/web/20100307172328/http:/cuchillodepalo.net/downloads/historical.pdf”>Historical Context. cuchillodepalo.net
[ix] “Curto período de ditadura militar explica apreço de colombianos por Forças Armadas”,http://noticias.uol.com.br/