İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 791. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile hak savunucuları katıldı. Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu haftaki eylemde Diyarbakır’da 4 Nisan 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Necati Aydın’ın failleri soruldu.
Eylem öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz şunları söyledi: “90’lı yıllarda kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek için bir araya gelen kayıp yakınları, 15 yıldır burada, 30 yıldır İstanbul Galatasaray Meydanında mücadelelerini sürdürüyor. Geçen hafta hem seçim sonuçları hem de Yüksek Seçim Kurullarının verdiği kararlar uzun süre gündem oldu. Biz buradan kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları olarak, hem iktidara hem yüksek seçim kuruluna şaibe iddialarının yoğun olduğu yerlerde halk iradesinin sandığa tescil edilmesi için hukuki kararlar verilmelidir. Van ili ile ilgili verilen karar ardından oluşan kaos tekrar edilmemelidir. Sandığa giren oylar, sandıktan çıkmalıdır. Taşımalı seçmenle ilgili yüksek seçim kurulunun öne gelen itirazların, oradaki halk iradesinin sandığa yansımasındaki önemin demokrasi açısından önemine dikkat edilerek karar vermelidir.
Yine bu kararlara karşı barışçıl bir şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanan yurttaşlara yönelik sert müdahalelere son verilmelidir. Bu gösterilere katıldıkları gerekçesiyle haklarında tutuklama kararı verilen yurttaşlar bir an önce serbest bırakılmalıdır.”
Ardından Necati Aydın’ın eşi Süheyla Aydın Kürtçe olarak şöyle konuştu: “Sürgün olduğum bir ülkeden geliyorum. Eşim 5 Nisan’da adliyeden götürülerek kaybedildi. Köylüler onu tarlalarında gömülü halde buldu. Cebinde buldukları evlilik cüzdanımızdan onu tanıyorlar. Hala failleri bulunmadı. Bize göre failler belli ancak failler karanlıkta kaldı.”
SES Diyarbakır Şubesi Eşbaşkanı Mehmet Nur Ulus ise Kürtçe olarak, “Failler belli ancak ortaya çıkarılmıyor. 90’lı yıllardan bu güne bu politika devam ediyor. Genel Başkanımız Necati Aydın, 30 yıldır aramızda değil ve failleri bulunmadı. Bu coğrafyada adalet olmadığı sürece hiçbir sorun çözülemez” dedi.
İHD Diyarbakır Şubesi üyesi Fırat Akdeniz de Necati Aydın’ın kaybedilme hikayesini okudu. Akdeniz, “1964 Bismil doğumlu olan Necati Aydın, 1982 yılında Keçiören Sağlık Meslek Lisesinden mezun olur. TÜM SAĞLIK-SEN kurucuları arasında yer alan Necati Aydın aynı zamanda Diyarbakır Sağlık- Sen kuruluş yönetiminde yer alır ve ilk Şube Başkanı olarak görev yapar. Sendikal örgütlenmede aktif rol alan Necati Aydın’ın aynı zamanda toplumsal mücadele alanına da ciddi katkıları olur. Necati Aydın, sendikal mücadelede aktif kimliğinden dolayı üç kez gözaltına alınır. Her gözaltı esnasında ağır işkencelere maruz kalır. 1992 yılında gözaltına alındıktan sonra gördüğü ağır işkenceler sonucu ‘böbrek ezilmesi’ teşhisiyle Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde uzun bir süre tedavi görür. 1993 yılında ise Çorum’a sürgün edilir.
27 Mart 1994 tarihinde Diyarbakır ilinde bir akrabasında misafir olarak kalan Necati Aydın ve eşi, misafir olarak kaldıkları evde ev sahipleri ve evde bulunda 5 yaşında ki çocuk dâhil kolluk kuvvetleri tarafından eve yapılan baskında gözaltına alınır. Olaydan dört gün sonra Necati Aydın’ın eşi ve beraberinde gözaltına alınanlar serbest bırakılır. Necati Aydın ise 4 Nisan 1994 günü sabah saatlerinde Devlet Güvenlik Mahkemesine (DGM) götürülür. Necati Aydın o gün duruşma salonunda gördüğü tanıdık avukatlara ‘beni mahkeme serbest bıraktı ama polisler bırakmıyor’ der. Serbest bırakıldığı halde o gün adliye kapısında saatlerce bekleyen ailesi ve akrabaları dâhil hiç kimse Necati Aydın’ın adliyeden çıktığını görmez ve o günden sonra bir daha Necati Aydın’dan haber alınamaz.
Necati Aydın’ın ailesi 05 Nisan 1994 tarihinde Diyarbakır savcılığına başvurarak bilgi almak istemişse de aileye “Necati Aydın’ı serbest bırakıldığı” bilgisi veriliyordu. Akabinde ailenin avukatı savcı ile görüşme yapar ancak savcılık makamı da Necati Aydın için “muhtemelen örgüte katılmaya gitti” cevabını verir. Aile, 8 Nisan 1994 tarihinde savcılıkla yaptığı görüşmede ise ön kapı dışında sadece polislerin kullanabildiği tek bir arka kapı olduğu cevabı verilmiş ancak savcılık yine Necati Aydın’ın akıbetine ilişkin bilgi vermez.
Necati Aydın’ın cenazesi 9 Nisan 1994 günü Silvan yolu üzerinde, Kâğıtlı Jandarma Karakolu yakınlarında iki kişiyle birlikte bir tarlada bulunur. Necati Aydın’ın cenazesi Diyarbakır Devlet Hastanesine getirilir. Necati Aydın ile ilgili yapılan otopsi işlemi sırasında vücudunda birçok işkence ve darp izleri olduğu, ensesinden tek bir kurşunla öldürülmüş olduğu yapılan otopsi sonucu tespit edilir.
Necati Aydın’ın ailesi, iç hukukta bir sonuç elde etmeyince dava dosyasını AİHM’e taşır. Yapılan başvuru sonucunda AİHM, “yaşam hakkına müdahale etmek, olguların belirlenmesinde tüm olanakları sağlama yükümlülüğünü ihlal etmek, etkin soruşturma yürütmemek ve öldürülmeden önce işkence yapmak” suçlarından Türkiye’yi mahkûm eder. Daha önemlisi ise Türkiye’nin AİHM’e yardımcı olmamasından dolayı sözleşmenin 38’inci maddesinden ayrıca mahkûm eder.
JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan: İnfaz edildiler
İtirafçı ve JİTEM elemanı olan Abdulkadir Aygan, 2004 yılında Özgür Gündem Gazetesine verdiği bir demeçte; emniyetten gelen bilgi üzerine DGM tarafından serbest bırakılacak olan Sağlık-Sen Diyarbakır Şubesi’nin üç üyesi Necati Aydın, Mehmet Ay ve Ramazan Keskin’i adliye çıkışında aldıklarını, yapılan sorgularının ardından Silvan yolunda bir araziye götürdüklerini anlatır.
Açıklamalarının devamında ise “gözleri kapalı olan gençlerin ellerini arkadan bağladıklarını, yan yana diz çöktürdüklerini ve komutan Abdülkerim Kırca tarafından enselerinden birer el ateş edilerek infaz edildiğini” itiraf eder.
“Adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz”
Binlerce insanımız bu ülkede gözaltında kaybedilmesine rağmen bu suç yok sayıldı ve derin bir sessizlik ve suskunlukla karşılandı. Gözaltında kaybetmeler adalet sistemi eliyle cezasız bırakıldı. Diğer ağır hak ihlallerinde olduğu gibi gözaltında kaybetmelerde de hakikatin açığa çıkartılması ve adaletin sağlanmasına yönelik politikalar hayata geçirilmedi. Aksine AİHM’in de işaret ettiği gibi Türkiye’de cezasızlık, bilinçli ve sistemli bir devlet politikası olarak uygulandı. Bizler hak savunucuları olarak; kaç yıl geçerse geçsin, Necati Aydın için, tüm kayıp ve siyasi cinayetlere kurban gidenler için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz.”
Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.