Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu’nun, “Örgüt üyesi olmak” ve “Örgüt kurmak ve yönetmek” iddialarından yargılandığı davanın 5’inci duruşması, Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmada ilk söz alan Dicle, gazeteciliğin yargılandığı bir dava olduğunu söyledi. Dicle, “15 yılı aşkın süredir aktif gazetecilik yapan biriyim. Son yıllarda da özel olarak Dicle Fırat Gazeteciler Derneği üzerinden basın ve ifade özgürlüğünün sağlanması için söz söyleyen, mücadele eden bir gazeteciyim. Yargılamanın tamamının da Mezopotamya Ajansı’nda ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nde yürüttüğüm faaliyetlerden kaynaklı olduğunu ifade etmekte beis görmüyorum. 15 yıldır yürüttüğüm çalışmalarla basın ve ifade özgürlüğünün savunuculuğunu yaptım. Haberlerimle katledilen kadınların, gelecekleri çalınan gençlerin, katledilen Narinlerin, sendikalı oldukları için işten atılan madencilerin sesini duyurmaya çalıştım. Bu noktada da tanık ifadeleri üzerinden oluşturulan bu yargılamaya dair daha önce yaptığım savunmalarla bu ifadeler çürütülmesine rağmen mütalaada da yine tanık ifadeleri üzerinden cezalandırılmam talep ediliyor” dedi.
‘Açık tanık ifadeleri gerçeği yansıtmamaktadır’
Tanık ifadelerinin polis yönlendirilmesiyle olduğunu dile getiren Dicle, “Tanığın belirttiği tarihlerde herhangi bir yurt dışı kaydım bulunmamaktadır. Yine bu tarihlerde Diyarbakır ve Ağrı’dan yaptığım haberler avukatlarım tarafından mahkemeye sunulmuştu. Bu haberler İnternet gibi açık kaynaklarda yayınlanan ve herkesin kolaylıkla internet taraması yaparak bulacağı haberlerdir. Savcı her ne kadar illegal yollarla Irak’a gitmiş olabileceğim iddiasında bulunsa da o dönemdeki sağlık koşullarımın böylesi bir yolculuğu kaldıramayacağını belirtmem gerekiyor. 2012 yılında geçirdiğim trafik kazasında boyun omurumda bulunan C-2 diye tanımlanan kemik kırıldı. Ölüm riski de barındıran bu kaza nedeniyle uzunca süre tedavi gördüm. İlk 9 ay neredeyse evden çıkamadım sonrasındaki 2 yıla yakın süreçte de yürümekte zorlandığım bir tedavi süreci yaşadım. Gazeteci olmamdan kaynaklı kaçak yollardan yurt dışına çıkışın ne kadar zorlu olduğunu biliyorum. Rahatsızlığım nedeniyle böylesi bir yolculuğu yapmamın mümkün olmadığını ortadadır. Sağlık durumuna dair daha önceden de avukatlarımın size ilettiği rapor ve bilgiler de dosyanızda mevcuttur” diye belirtti.
‘Basın ve ifade özgürlüğü sağlansın’
Dicle beyanlarını şöyle sürdürdü: “Savcı yine ceza isterken açık tanığın ifadelerinin gizli tanık tarafından desteklendiğini iddia ediyor. Ancak tanık hem emniyet hem de mahkemede verdiği ifadelerde benim habercilik faaliyetlerimi kriminalize etmeye çalışmıştır. Kadın örgütlerinin toplantılarına katıldığımı iddia etmiştir. Ancak toplantıların gün ve tarihine dair bir bilgi vermemiştir. Bir editör olarak birlikte çalıştığım muhabirlere haber yayıncılığı anlamında yaptığım öneriler de talimat gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Gizli tanık bu anlamda benim örgüt üyesi olduğum iddiasına dair herhangi bir kanıtı olmadığını ifade etmiştir. Tamamen bir kişinin kendi görüşleri üzerinden yayıncılık çerçevesinden yaptığım öneriler üzerinden “örgüt üyesi” olarak tanımlanmaya çalışılmam da mesleki faaliyetlerimin kriminalize edilmesinden başka bir şey değildir. Bu anlamda basın ve ifade özgürlüğünün gerçek anlamda sağlanabilmesi adına bir adım niteliği de taşıyacak bu dosyada beraat kararı verilmesini talep ediyorum.”
Dicle’nin beraati talep edildi
Ardından söz alan Avukat Resul Temur, Dicle için ortaya atılan iddiaların gerçek dışı olduğunu ifade ederek Dicle’nin gazetecilik faaliyetleri suç gösterilmek istendiğini kaydetti. Resul, Dicle için verilen iddiaları araştırdıklarını araştırmalar sonucunda hepsinin yalan iddialar olduğunu söyleyerek somut delillerle mahkeme heyetine sundu. Ardından Resul Dicle’nin beraatini talep etti. Daha sonra söz alan Avukat Hazal Sümeli de Dicle’nin beraatini talep etti.
Ardından kararını açıklayan mahkeme, Dicle hakkında beraat kararı verdi. (Jinnews)