2011 yılında Dersim’de SMF’ye düzenlenen operasyon kapsamında gözaltına alınarak tutuklanan Murat Kur Edirne F tipi hapishanesinden gazetemize mektup göndererek Hapishanelerde 669 bebek ve annelerin karşılaştığı zorluklara dikkat çekti. Gazetemize yollanan mektubu okuyucularımızla paylaşıyoruz.
Hapishanelerdeki 669 bebek ve annelerin karşılaştığı zorluklar
Kısa bir süre önce hapishanelerdeki bebek sayısı 668’di.İşsizlikte;kadın katliamlarında,taciz ve tecavüze maruz kalan kadın ve çocuk sayısında ,çocuk evliliklerinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan bitki ve canlı türlerinde ;tutuklanan,aydın ,gazeteci ,sanatçı ,bilim insanlarında ; hak ve özgürlüklerin gaspında;halkın oylarıyla seçilen belediye başkanlarının ,milletvekillerinin tutuklanmasında nasıl ki sayı artarak devam ediyorsa ,hapishanelerdeki bebek sayısı da artıyor.Son hapsedilen Daren bebekle sayı 669 oldu.
İnsana ,doğadaki canlılara ve yaşama dair olan bu gasp ,imha ,inkar ,talan ,asimilasyon ve her türlü sömürüdeki istatiksel artışı sorguladıkça ve mağdurların yaşamlarına dokundukça rakamların ardındaki zulmün pervasızlığını, acıyı ve muktedirlerin kararmış bilinçlerini soğumuş yüreklerini ,körelmiş vicdanlarını görüyor insan…
Daren bebekle yeniden gündeme gelen hapishanelerdeki bebek sayısı aynı zamanda ülkedeki hukuksuzluğa ve adaletsizliğe bir yenisini daha ekledi.Telefonla bağlandığı bir tv programında ‘ çocuklar ölmesin,analar ağlamasın’ dediği için ‘örgüt propagandası yapyığı’ gerekçesiyle öğretmen Ayşe ÇELİK’e 1 yıl 3 ay ceza verildi.Elbette bu tablo,Ayşe öğretmen nezdinde sisteme alternatif ve muhalif olan milyonlara verilmiş bir mesajdı.Verilmek istenen mesaj amacına ulaşmadığı gibi üstü örtülmeye ve gizlenmeye çalışılan hapishaneler gerçegini ve cezaevlerindeki anneler ve bebeklerini gündemleştirdi.
Ülkede düşünce ve ifade özgürlüklerinin gaspı ,insan haklarının ortadan kaldırılması,anayasal hakların yok sayılarak hergün yüzlerce insanın keyfi gerekçelerle tutuklanmasıyla artarak iki yüz elli bin civarına varan tutuklu hükümlülerin sayısı ,hapishanelerdeki hak ihlallerine paralel,anne ve bebeklerinin yaşadıklarına projetör tutmayı koşulladı.
Hapishanelerin mekansal yapısı ve tecridin insan bedeni ve psikolojisinde yarattığı tahribat kamuoyunca bilinmektedir.Etrafı telörgülerle çevrili yüksek beton duvarların ,neredeyse her yerinde demirle çevrili olduğu ranza ,dolap , kapı ,pencere ve pencere korkuluklarının yarattığı soğukluğa ek birde solgun ve soluksuz tek bir renkle boyalı koğuş ve hücrelerin ablukasına, özel ve inceltilmiş olarak hapishane yönetimince uygulanan tecrit politikaları eklendiğinde genelde tüm tutsakların özelde ise çocuk ve bebeklerin yaşadığı her tür tahribatı tahmin etmek zor olmasa gerek.
699 bebek ve anneleri bu ağır koşullarda yaşıyor. Yaşadıklarını irdeleyelim hapishanelerde mevcudun üzerinde insan var,balık istifi şeklinde tıklım tıklım olan koğuş ve hücrelerde barınma ve beslenme sorunu olgun bir insan için dahi zorken ,bu durum daha da korumasız olan bebekler için her tür sağlık sorununa davetiye çıkarır durumda.
Koğuş ve hücrelerin darlığı ve özel olarak çucuk ve bebekler için bölümlerin bulunmayışı her tür hastalığa karşı bebekleri savunmasız bırakmaktadır.Koğuş ve hücreler tamamen beton ve demirden olduğu gibi yerlerde halı bulundurmak yasaktır.Bu ise bebeklerin doğrudan beton ile teması demektir.Birçok bebek bu durumdan kaynaklı soğuk algınlığı ,nezle ve bronşit ,zatürre,astım gibi hastalıklara yakalanmaktadır.Kış aylarında koğuş ve hücrelerin yeterince ısınmaması ,yaz aylarındaki aşırı sıcaklar bu hastalıkları mekansal koşullar gözetildiğinde perçinlemektedir.Koğuşların kalabalık oluşu hijyen sorununu doğurmaktadır.Banyo ve tuvaletlerde nem ve rutubetten tavan dökülmekte ayrıca demirden oluşan herşey pas tutmuş vaziyettedir.Koğuş ve hücrelerin bakım ve tadilatı ya yapılmamakta yada yapılması durumunda ise bakım ve tadilat ücreti tutsaklardan temin edilmektedir.
Koğuşların darlığı ve yer sorununa paralel anne ve bebek aynı ranzadauyumak gibi bir zorunlulukla karşı karşıyadır.Bu durum anne ve bebek için tehlike oluşturmaktadır.
Bebeklerin maddi ve manevi olarak bakımındaki zorluklar bilinen bir gerçektir.Devletin ane ve bebeğine verdiği destek hiç denilecek düzeydedir.Anneye bebeğin het türlü temizlik ve hijyenini sağlaması için gerekli olan malzemeler ,beslenmesiiçin gerekli olan vitamin, ve korunması için gerekli olan kıyafetler vb hiçbiri devlet tarafından karşılanmamaktadır.Beslenme için verilen destek süt ve bisküvi ile sınırlıdır.Bu durum annenin korunmasında da geçerlidir.Hapishanelerdeki yemeklerin kalitesiz yağlı,tuzlu,salçalı ve kalorilerinin düşük oluşu annenin sağlığını tehtid eder düzeydedir.
Oyuncaklar renklerinden dolayı verilmiyor
Bebek ve anne için yaşanan beslenme ve barınma sorunu ,manevi olarak bebek ve annenin korunması ,gelişim ve eğitimi sorununda da aynı yakıcılığı taşımaktadır.Anneye bu konuda sağlanan destek yok denecek düzeydedir.Hapishanelerde bulunan psikolog ,sosyolog ,ve öğretmen yeterli donanımdan yoksun oldukları gibi bir çoğu hapishane yönetimince hazırlanan,evraklara kaşe basmanın ötesine gidememektedir.Yüzlerce tutsağın olduğu bir hapishanede birer psikolog ,sosyolog ve öğretmenin yapacakları yok denecek düzeydedir.Bu tablo annenin bir başına çocuğun gelişiminde yapacakları sınırlı olduğu için bebeğin gelişimi sağlıksız ve dengesiz olmaktadır.
Sosyal aktivitelerin olmayışı sorunun bir yönüyken bu duruma ek olarak bebek tarafından ailesi tarafından dışarıdan alınan oyuncaklar renk ve içlerinde metal olduğu gerekçesiyle verilmemesi, sorunu çözümsüz hale getirmektedir. Bebek ve çocukların oyun alanları yoktur.Anneleri birkaç battaniyeyi birleştttirerek kendi imkanlarıyla sınırlı bir oyun alanı yaratmaktadır.Bu alan da koğuşların kalabalıklığı gözetildiğinde sınırlı süreye denk gelmektedir.
Bebekler ve annelerinin yaşadıkları hastalıklarda, hapishane revirleri yeterli donanımdan yoksundur.Hastane sevkleri günlere,haftalara hatta aylara yayıldığında anne ve bebek olumsuz tabloyla karşılaşmakta ve bu durum özelde bebekler için kalıcı hastalıklara davetiye çıkarmaktadır.Uykusuzluk,kusma,yüksek ateş,havale geçirme,vb gibi acil durumlarda ağır sonuçlar oluşmaktadır.Çünkü;hapishanelerde de acil müdahale edecek sağlık ekibi yoktur.Acil servislerden gelecek 112 ekibinin hapishaneye gelip hasta anne ve bebeğe ulaşması en iyi ihtimalle yarım saatten az olmamaktadır.Bazı durumlarda anne ve bebeğin yaşaması şansa kalmaktadır.
Annenin manevi olarak eşi ve ebeveyinlerinden alacağı destekten yoksun oluşu bir kadın olarak anneyi tecrit koşullarında olumsuz etkilemektedir.Dışarıda görece özgür koşullarda bir annenin bebğin bakım süresince yaşadığı zorluklar bilinir ,bu durum tutsaklık koşullarında daha da zordur.Anne tutsaklık koşullarında her tür destekten yoksun mücadele etmektedir.
Sağlık,barınma ,beslenme,bebek ve annenin gelişim ve eğitimi vb sorunun bir yönünü oluşturmaktadır.Öte yönü ise anne ve bebeğin karşılaştığı erk egemen zihniyetin ideolojik kodlarıyla şekillenen keyfi uygulamalar ,hak gaspları ve fiili yönelimler oluşturmaktadır. Günlük sayımlar,aylık yapılan koğuş aramaları ,hastane sevk gidiş gelişlerinde yaşanan bebeğin üst baş aramasına tabi tutulması,iki ayda bir yapılan açık görüşlerde yaşatılan sorunlar ,ilaçların ve temin edilmesi gereken gıdaların vb’lerinizamanında verilmemesi ,tutsak annenin kendi imkanlarıyla dışarıdan istediği eğitim materyalinin günlerce,aylarca eğitim komisyonlarındanbekletilmesi vb vb…özet şeklinde paylaşılan bu sorunlar tüm yakıcılığıyla devam etmektedir.
Hapishanelerdeki anne ve bebeklerinin yaşadıkları sorunların baş müsebibi devlet ve bağlı kurumları ;Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ,Adalet Bakanlığı,Yargıtay,TBMM vb kurumlarsorunlara kayıtsız ve duyarsız kalmaktadırlar.Bu kayıtsız ve duyarsızlığın son örneği öğretmen Ayşe Çelik ve bebeği Daren bebek oldu.Az yukarıda özetlediğimiz tüm zorlukları ,baskıları Ayşe öğretmen ve Daren bebek birbirlerine tutunarak göğüsleyeceklerdir.Ayşe öğretmen Daren’i bağrına basarak Daren’e güç verecek,Daren minicik elleriyle o masum hesapsız ve çıkarsız dokunuşlarıyla annesine dirençkaynağı olacak.
21.yüzyılda muktedirlerin körelmiş vicdanları karşısında Ayşe öğretmen ve Daren bebek ,Yıldız Ataş Sönmez ve Aren Dersim ,Gülistan Diken Akbaba ve Miraz ve adlarını yazamadığım yüzlerce umut güşlüşlü nice anneler ve bebekleri insanlığın vicdanını sorguluyorken öte yandan insanlığın umudunu,direncini,aydınlığını temsil edip büyütüyor.Hem de her zamankinden güçlü ve kararlı ,çocuklar ölmesin ,analar ağlamasın diyerek.
Dayanışmayı büyütmek için imkanlarımızı, koşullarımızı zorlamalıyız
Hapishanelerdeki yüzlerce bebekten Aren Dersim ve annesi Yıldız’ı sizlere tanıtarak devam edeceğim.
Aren Dersim ilk doğum gününü Eylül 20017’de hapishanede babasından ayrı kutladı. Babası 15 temmuz 2016 sonrası KHK’larla ihraç edilen kamuda çalışan memur emekçisiydi.Şimdi işsiz olup eşi Yıldız ve bebekleri Aren Dersim’den bedensel ayrı oluşu yaşamaktadır.
Yıldız,halkını seven ilk gençlik yıllarından tutuklandığı güne kadar hak ve özgürlükler mücadelesinde olmuş ve bir fiil ekoloji,kadın,öğrencilerin yurt ve eğitim sorunları ,inanç ve kimliğinden dolayı baskıya maruz kalanlarla dayanışma içinde olup sınıf mücadelesinde yer almıştır.2012 yılında göz altına alınıp düzmece iddialarla örgüt üyeliğinden tutuksuz yargılanmış ,yerek mahkemenin verdiği ceza yargıtayca onanınca 2016 yazında tutuklanmıştır.Tahliye tarihi 17 Kasım 2021’dir.Yıldız tutuklanmadan önce ,Tunceli Üniversitesi Sosyoloji 4.sınıf öğrencisidir.
Yıldız bebeği Aren Dersim’in 16.03.2018 tarihli mektubundan bir kare… ‘‘…ve ben Aren Dersim ;annemin bana ,benim için battaniyelerin üstünü çarşafla dikip ,battaniyelerin tüyleri ağzıma girmesin diye hazırladığı alanda oynuyorum.Etrafım oyuncaklarla dolu ve yanımda annem sıkılmayayım diye etrafımda pervane oluyor.Ve karşımda yoldaşım bana bakıp duruyor,o güzel gülücüklerini yolluyor. ‘Bende gelsem’ diyor ‘sıkıldım burada sizlerle oynamak istiyorum’.
Soru mu yoldaş gel tabi ki senin güzel fikirlerin vardır ,oyunlar oynayalım.Bende seni bekliyordum gelsende oynasak .Görmüyor muydun göz altından sana bakıyordum ‘hadi gel’ diye.
Oyundan sıkılırsan annemle hergün yaptığımız ve severek yaptığımız şeylere ortak ol.İki kişiydik,seninle üç olalım.Biliyor musun annemle hep gökyüzüne bakıyoruz.Amam gökyüzünü görmek için değil.Hava alanı buraya çok yakın olduğu için uçakları izliyoruz.Çok güzel uçuyorlar ve o kadar yakın gidiyorlar ki çok net görüyoruz.Annem bana ben anneme bakıp gülüyoruz.İkinciside kuşlar,özgürlüğün en güzel simgesi.Hergün bizi ziyarete geliyorlar.Ve hep aynı kuşlar biliyor musun?İki tane kumru,iki tane serçe gelip misafir oluyorlar bize.Bazen sabahları annem camı açıp bana sesleniyor . ‘Aren bak kuşlar içeri girecek’ diye ve gerçekten odaya dalıyor kuşlar ,oradan oraya konuyorlar ve sonra hareket ettiğimizi görüp tekrar dışarı çıkıp çatıdan bize bakıyorlar.Bak üçüncüyü unutuyorum.Ben kitapları şimdiden çok seviyorum,ileride sever miyim bilmiyorum.Annemle beraber kitap okuyorum.Özellikle resimli kitapları seviyorum.Annem benim için almış ve ben gösterdikçe annem ne olduklarını anlatıyor bana ve ben çok seviyorum.İyikide geldin sen çok sevindik gelmene.Ve bizde yine sana,yüreğine konmaya geliyoruz.’’
Yıldız ve Aren Dersim tecrit koşullarında tüm zorluklara inat gericik karşısında ileriyi,karanlıklarda aydınlığı,bencilliğe karşı paylaşımı büyütüp eşit,özgür yarınların düşünü kurarak mücadelesini sürdürüyor.
Hitler dönemi Almanya’da Yahudilere yapılan soykırımı beyaz perdeye taşıyan Antonio Berningni ‘Yaşamak Güzeldir’ adlı filmde çocuğunu savaştan korumaya çalışırken öte yandan yaşanan trajediyi ise çocuğuna oyunun bir parçasıymış gibi anlatarak yaşam mücadelesini sürdürüyor.Oyunun hediyeleri vardır ve çocuk hediyeye ulaşmak için acılara ,zorluklara babasıyla beraber katlanıyor.
Hapishanelerdeki anneler ve bebekleri 21.yüzyılda aynı zorlukları, acıları yaşıyor. Anneler ‘Yaşamak Güzeldir’ filmindeki gibi müthiş bir yaratıcılıkla mücadelesini sürdürüyor.Ve zindanlardaki yüzlerce bebek ve annesi muktedirlerin yüzlerindeki demokrasi maskesini düşürürcesine biz buradayız diyorlar.
Ayşe Çelik ve Daren,Yıldız Ataş Sönmez ve Aren Dersim ,Gülistan Diken veMiraz ve çocukları dışarıda kendileri tutsak olan Yeliz Toy ,Gazel Bulut ve daha nicesi bu ülkenin aydınlık yüzlerini temsil ediyorlar.
Tüm hapishanelerdeki anneler ve bebekleri ,ağır hasta tutsaklar koşulsuz ve şartsız serbest bırakılmalı ,özgür koşullarda yaşama dokunmaları sağlanmalıdır.Bu talepler karşılanıncaya kadar hapishanelerdeki anneler ve bebeklerinin sesi olup,onlarla dayanışmayı büyütmek için imkanlarımızı,koşullarımızı zorlamalıyız.Bunun için;
1-Çocuk ve annenin gelişim ve eğitimini sağlayacak görsel-yazınsal materyaller
2-Okuma ve boyalama kitapları
3-Oyuncaklar
4-Tutsak annelerle kurulacak diyalog paralelinde bebek kıyafetleri vb temeldeki paylaşımların yapılması,onların yaşamlarına dokunmanın adı olacaktır.
5-Son olarak mektuplaşmak
ADRES:Yıldız ATAŞ SÖNMEZ
Kampüs Kadın Kapalı Hapishane
B-9 Tarsus/MERSİN
‘Dayanışma halkların sefkatidir diyerek’ diyerek umutla,dirençle,sağlıcakla ve hoşçakalın.Selam ve sevgilerimle…
Murat KUR—03.05.2018
F TİPİ HAPİSHANE –EDİRNE