Murat Kahraman’ın Çığlık romanı, hem Kahraman ailesinin başına gelen katliamın “Çığlık”ını bizlere ulaştırırken hem de dönemin siyasi atmosferini de en sarsıcı haliyle dünyamıza getiriyor. Sancı Yayın Kurulu, kitap ile ilgili kaleme aldığı yazıda, 3. baskıyı şöyle anlatıyor:
“Kâinat sussun, ÇIĞLIK dile geldi! Duydunuz mu, işitilmeyen sesler geliyor? Susun da onların sesini duyalım!”
Fransa’da yaşayan okurumuz olan Metin Polat, Çığlık’la ilgili yazdığı yazı da şöyle bir ifade kullanıyor: Bundan birkaç sene önce radyoda bir belgeselde dinlemiştim.
Amerikalı ve Fransızlardan oluşan bir bilim insanı ekibi Yunanistan’ın ücra bir köşesinde (gürültüden uzak) bulunan bir antik sarayda araştırma yapıyor. En modern cihazlarla tapınağın duvar taşlarındaki sırrı arıyorlar, yani taşı “dile” getiriyorlar. Bu araştırma, dünyaca ünlü Science et Vie dergisine kapak oldu. Pontoise Üniversitesi’ndeki yarı deli bir hocam aklıma geldi. “Madde canlıdır” derdi.
Düşünebiliyor musunuz ses yani “Çığlık” taşa bile işliyor!.. Ve bilim insanları asırlar sonra o çığlığı taştan çıkarabiliyorlar. Çığlıktaki dehşete ve müthiş etkiye bak sen… Keşke imkânımız olsa da Veli amcanın, 21 yaşında olan bekâr kızı Zeynep’in ve daha 12 yaşını dahi doldurmayan çocuğu Meral’in Doğan Köyü’nün taşlarına işleyen çığlıklarını çıkarabilseydik! Böyle diyor Metin Polat.
Çığlık’ın üçüncü baskısını yayınlama şansına sahip olan yayınevimiz, kapak çalışması yaparken bir seçim yapması gerekiyordu. Kitabın ikinci baskısındaki saçları yıkanmamış saf ve duru kız çocuğunun fotoğrafını koymak istedik. Fotoğraf, kitabın dizgisiyle birlikte “gözaltına alındığı” için ne yazık ki bulamadık. Bunun yerine Zeynep’in ablası Sebriye ve kardeşi Haydar’la çektiği tek küçüklük fotoğrafını kapağa kullanmayı uygun gördük.
Bakarken yutkunduğumuz fotoğrafı koymak zor oldu bizim için. Çünkü kim tarafından çekildiği bilinmeyen fotoğraf karesi, amcaları Usıv’ın (Yusuf) duvar dibidir. 10 Ekim 1993 tarihinde Zeynep, babası ve küçük kız kardeşinin kurşuna dizilme mekânı oldu. Evet, tam da fotoğraf karesine giren duvar taşlarının önünde kurşuna dizildiler.
Bu kadar tesadüf bir yazgı mıdır orasını bilemiyoruz ama Metin Polat’ın da belirttiği gibi o duvardaki taşlara çığlıklarımız sindi.
Dokunduk, ellerimiz yandı. O yangını biz “emdik”. Size sadece okumak kalıyor…
Araştırmacı-Yazar Hasan Hayri Aslan ise kitap ile ilgili kaleme aldığı yazıda fikirlerini şöyle dile getiriyor.
Çığlık, Bir Romandan Fazla Bir Şeydir
Bu kitap, bir katliamın öyküsüdür. Ayrıksı özellikleriyle var olmaya çalışan güzel, direngen bir halkın bitmez tükenmez katliamlar serisinin “Doğan Katliamı”nda yeniden yükselen çığlığıdır aslında. O tarihsel çığlık, katliama uğrayan çağdaş bir ailenin evladı olan Murat Kahraman’ın kaleminden yeniden önünüze gelmekte ve insancıl her yüreği ona katabilmektedir. Yazar, elini yarasına basarak, sosyalist bilincini kin ve intikam duygusuyla lekelemeden, metanetle ve insanca anlatmaktadır bize o spesifik vahşeti.
Murat’la aynı basın organında bir süre birlikte gazetecilik yaptığımız hâlde şahsen hiç karşılaşmamıştık. Bu yapıttan da her nasılsa haberdar olamamıştım. İlk kez birkaç yıl önce konuk olduğum bir yoldaşın evinde karşılaştım. Kitaplığında “okunacak bir şeyler” ararken, Çığlık diye kalın birini gösterdi; “bunu okudun mu?” dedi, “Kahraman ailesinin katliamını anlatılıyor!”
Okumamıştım.
Hemen oracıkta bir oturağa çöküp okumaya başladım. Öylesine kaptırmıştım ki, ziyaretime konu olan çalışmayı unutmuşum. Yemek arası, bu kez ben ev sahibime sordum, “sen bunu okudun mu?” dedim. “Hayır” dedi “ancak şöyle bir göz gezdirebildim”.
“Belli” dedim, “okusaydın, bu kadar sakin konuşamazdın!”
Vedalaşma zamanı geldi, kitabı yanıma aldım, “okuyup kardeşinle sana geri gönderirim” dedim. Tren yolculuğu boyunca okumaya devam ettim. Sonra evde ve bitti. Çok sarsılmıştım, talana uğrayıp kundaklanan ev olmuştum, duvar dibinde kurşuna dizilen Zeynep, Meral ve kızlarını korumaya çalışırken 24 kurşun yarası alan baba Veli, çığlığa belenmiş Murat’tım şimdi…
Sarsıcı olan olayın kendisidir elbette. Ama doğrusu anlatım us- talığı da dikkate değerdir. Fena okur sayılmadığım hâlde beni hiçbir roman bu kadar etkilememişti. Acılar insana neler yaptırırmış meğer! Çığlık, acıların insanın yaratıcı estetik yetkinliğini nasıl açığa çıkartabileceğinin de tipik bir örneğidir.
Her bakımdan çok değerli bir eser olduğunu düşündüğüm Çığlık’ın 3. baskısının yapılacağını duyunca çok sevindim.
Çığlık, yazarıyla daha yakından tanışmamıza da vesile oldu. Güleç yüzlü, sıcak yürekli mütevazı bir şair aynı zamanda Kahraman. Bu satırları yazma onurunu bana ilettiğinde, Bitmeyen Veda adlı yeni bir kitabını da haber verdi. İşte bu harika!..
Murat Kahraman’ın hem edebi yetkinliği, ondan da fazla mağduru olduğu bir olay anlatısındaki hayranlık uyandıran metanetli sosyalist duruşu saygıya değerdir. Umarım bu eser, bu vahşetle lekelenmiş siyasal çevreye de bir yüzleşme vesilesi olur.
O vahşi canavarlık karşısında bağlılığın ve ölüm kusan namluların karşısında boyun eğmeyen direngen canların anısına saygıyla ve bir daha böyle öykülerin yazılmak zorunda kalınmaması dileğiyle…