Hürriyet’ten Musa Kesler’in haberine göre, İzmir depreminde halen arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü Doğanlar ve Rızabey Apartmanı’na yıllar önce çürük raporu verildiği öğrenildi.
2012 yılında incelenmiş
İzmir’de, Bayraklı Belediyesi Deprem Etüt Merkezi’nin düzenlediği raporlar, bina sakinlerinin talebi üzerine hazırlanmış. Rızabey Apartmanı için 25 Nisan 2012’de hazırlanan rapora göre, apartmana zemin+8 kat olarak 1993’te ruhsat verilmiş. Apartman 1975 tarihli deprem yönetmeliğine göre inşa edilmiş.
Binaya ilişkin rapordaki bazı tespitler şöyle: “Her katta yapılan ölçümler betonarme projesi ile karşılaştırıldığında, sıklaştırma bölgelerinde sıklaştırma olmadığı gözlenmiştir. Zemin katta dükkânlar ve ağır çıkmalar olduğu tespit edilmiştir. Bu ağır çıkmalar bina için risk teşkil etmektedir. 2005’teki deprem sonrasında kolon giriş bağlantı noktalarında çatlaklar oluşmuş ve buraların epoksiyle tamir edildiği gözlenmiştir. Merdiven boşluğunda tesisattan kaynaklanan rutubetlenme olduğu tespit edilmiştir. Beton sınıfı C15 ile C17 arasındaki seviyede. Binanın temel alanının bulunduğu bölgede zemin etüdü yapılması gerekir. Zeminsel sıkıntı varsa bu sıkıntının ortadan kaldırılması yapının güvenliği açısından önemli.”
“Yapınız beton kalitesinin düşük olması, düz demir kullanılması, etriye aralıklarının düzensiz ve kolon kiriş bağlantılarında etriye sıklaştırılmasının yapılmaması deprem riski açısından önem arz etmektedir. Bu nedenlerden dolayı, zemin etüt raporu hazırlandıktan sonra 2007 deprem yönetmeliğine göre performans analizinin yapılmasının yapınız açısından iyi olacağı düşünülmektedir. Bu sebeple, gerekli ortak kararı almanız durumunda Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Uygulama Merkezi ile irtibata geçerek zemin etüdü ile beraber performans analizi yaptırmanızı tavsiye ediyoruz.”
“Dış cephede sıva çatlağı ve dökülmeler tespit edildi”
Doğanlar Apartmanı hakkındaki rapora göre ise, bina 1990 yılında 1975 tarihli deprem yönetmeliğine göre yapıldı. 27 Şubat 2018 tarihli raporda şu tespitler var: “Depremler ve zemindeki sıvılaşmadan kaynaklı olarak zemin kattaki dükkânlarda kapı sıkışması ve deformasyon; dükkân zeminlerinde bombeleşmeler, birinci kat balkonlarında gözle görülecek seviyede sehim, ayrılma ve deformasyon, iki bina arasındaki deprem dilatasyon derzinde deformasyon, kopma, dökülmeler, dış cephede sıva çatlağı ve dökülmeler tespit edildi. Bazı kolonların birleşme noktalarında sıkılaşma var.”
Raporun sonuç bölümünde ise şu değerlendirme yapılmış: “Yukarıda belirtmiş olduğumuz risk unsurları yapı güvenliğini tehlikeye sokmaktadır. Bu nedenle, 2007 deprem yönetmeliğine göre binanızda belirlenen risklerin yapı açısından tehlikeli bir durum olup olmadığının netleşmesi için, performans analizinin ve zemin etüt çalışmasının yapılmasının yapınız açısından iyi olacağı düşünülmektedir. Bu sebeple, 6306 sayılı kanun gereği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetki verdiği kurum ve kuruluşlara giderek binanızın risk tespitini yaptırmanızı ve gerekli tedbirlerin alınmasını tavsiye ediyoruz.”
“Yüzde 57’si çok riskli”
Raporların verildiği dönemde Bayraklı Belediye Başkanı olan Hasan Karabağ, şunları anlattı: “Biz 2009’un sonunda Bayraklı Belediyesi olarak Deprem Etüd Merkezi kurduk. Bu merkezde Amerikan kökenli, ses dalgalarıyla çalışan, son teknoloji yöntemler kullanarak binanın beton ve demir donatılarının durumunu bize veren cihazlar kullandık. Vatandaşlar çok cüzzi bir ücret karşılığında binalarını kontrol ettirebiliyorlardı. Hatta açılışını rahmetli Prof. Dr Ahmet Mete Işıkara yapmıştı. Bir cuma günü İzmir’deki bütün camilerde vaazın konusu depremdi. 10 yılda 20 bin üzeri binanın analiz testleri yapıldı. Yüzde 57’si çok riskli, yüzde 5’i risksiz yapı çıktı. Diğerleri de farklı risk durumundaydı. İlgili mevzuata göre bizim verdiğimiz raporlar tespit ve tavsiye niteliğinde. Etüd Merkezi’nde yapılan tespitten sonra, vatandaşları nihai ve bağlayıcı rapor için 9 Eylül Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne yönlendiriyorduk. Yani özel doktor gibiydik. Tespit ve teşhisi yapıp ilgili resmi birimlere yönlendiriyorduk. Yine mevzuata göre yıkım ve mühürleme yetkimiz yok. Yetki ilgili bakanlık birimlerinde.”
Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ise, riskli binaların yıkım prosedürünün ilçe belediyelerinde olduğunu söyledi: “İlçelerdeki binaların risk durumları, Çevre İl Müdürlüğü tarafından tespit edilip ilçe belediyesine bildiriliyor. Yıkımı belediye yapıyor. İlçe belediyesi yıkmazsa, İl Çevre Şehircilik Müdürlüğü suç duyurusunda bulunuyor. Valilik kanalıyla takip ediliyor.”
“Yıkım etkisi çok güçlü olur”
İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Ziyadin Çakır bu toprak yapısını şöyle yorumladı: “Bayraklı’nın bulunduğu yer bir dere ağzı, delta. Eski bir bataklık. Görüntüler de bunu gösteriyor. Zeminde su seviyesi yüksek. Dolayısıyla zemin sıvılaşmaya çok müsait. Kumlu, killi bir zemin. Deprem açısından en riskli yapı. Yıkım etkisi çok güçlü olur. Orada insan yaşamı olmasa, o toprağı kendi haline bıraksanız tamamen bataklık olur. İşte ‘gevşek zemin’ dediğimiz yapı tam anlamıyla bu. Ölümcül tehlikeli.”
Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Osman Bektaş da şunları söyledi: “Bu tür zemin depremin tahrip gücünü kat kat arttırır. Biz buna ‘zeminin deprem büyütmesi’ diyoruz. Bu tür zeminlerin doğal etkisi bu.”