İzmir Barosu tarafından verilen dilekçede İstanbul Sözleşmesi’nin doğrudan hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunması kapsamında olduğu belirtilerek kanun niteliğinde olan uluslararası sözleşmelerle ilgili tasarruf yetkisinin, Anayasa’nın 90. maddesine aykırı olarak tek başına yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanına verilmiş olmasının açıkça Anayasa’ya aykırılık teşkil ettiği ve dava konusu işlemin dayanağı olan bu düzenlemelerin öncelikle Anayasa’ya aykırılığı sebebiyle itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesi’nin önüne taşınması gerektiği ifade edildi.
“Dava konusu işlem yok hükmündedir”
Dava konusu işlemin fonksiyon gaspı sonucu ortaya çıkmış yok hükmünde bir işlem olduğu ifade edilen dilekçede feshine karar verilen, “6251 sayılı Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Uygun Bulunduğuna Dair Kanun, 29.11.2011 tarih ve 28127 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kısaca İstanbul Sözleşmesi olarak adlandırılan bu Sözleşme’nin Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca kanun niteliği kazandığı açıktır” denildi.
Dava konusu işleme ilişkin hukuki mevzuatın detaylı bir şekilde açıklandığı dilekçede İstanbul Sözleşmesi’nin şiddeti çok yönlü olarak tanımlaması, aile yerine hane içi şiddeti tariflemesi, her türlü ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesi için tedbirler alınmasına dair somut görevlendirmeleri nedeniyle gerisine düşülmemesi gereken bir kazanım olduğu ifade edilerek “kazanılmış hakların geriye götürülmezlik ilkesi bakımından değerlendirdiğimizde de usul olarak yok hükmünde olan bu işlem hukuka aykırıdır” ifadeleri kullanıldı.
“Türkiye’de mevcut hukuki düzenlemelerin uygulanmalarını sağlamak adına bir dizi önlemin alınması, alınan önlemlerin arttırılması gerekirken İstanbul Sözleşmesi’nin feshi yönündeki Cumhurbaşkanı Kararı ülkedeki tüm kadınların yaşam hakkı bakımından ele alındığında, cinayetlere kapı aralamaktadır” denilen dilekçede aile içi şiddetin tüm mağdurlarını koruyan, devlete pozitif yükümlülükler yükleyen bir yasal düzenleme için yapılan işlemin açıkça hukuksuz ve haksız olduğu ifade edildi.
İzmir Barosu’nun bu alanda yaptığı çalışmalara da yer verilen dilekçede Yasa yürürlüğe girdikten bu yana İzmir Barosu Adli Yardım Servisi’ne 32.870 kadının başvurduğu, İzmir Barosu Başkanlığı’na bağlı olarak, 25 Kasım 2011 tarihinde kurulmuş olan İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi aracılığı ile 5230 kadın için 6284 Sayılı Yasa kapsamında koruma kararları alındığı, acil barınma yerine ihtiyacı olması halinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi ile irtibata geçilerek sığınma evine girişinin sağlandığı, karşılaşılan diğer hukuki ve cezai süreçlerle ilgili İzmir Barosu’na bağlı Adli Yardım ve CMK servisleri aracılığı ile şiddete maruz kalan kadınlara ücretsiz avukat görevlendirmesi yapılarak süreçlerin aynı avukat tarafından bütünsellikle takibi sağlandığı ifade edildi.
Ankara Barosu da Danıştay’da açtığı davaya ilişkin şu bilgiyi paylaştı:
“Baromuz tarafından, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3’üncü maddesine dayanılarak feshedilmesine dair “19.03.2021 tarih ve 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı”nın; fonksiyon gasbı nedeniyle yok hükmünde olduğu ve Anayasanın 104. maddesine aykırılık taşıdığı iddiası ile Danıştay’da dava açılmıştır. Dava dilekçesinde, ayrıca dava konusu kararın dayanağı olan 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesinin ilgili kısımlarının Anayasaya aykırılığı itirazında da bulunulmuştur. Dava, Danıştay 10. Dairesinin 2021/1493 E. Sayılı dosyasında görülecektir.”
Adana Barosunun açtığı dava ile de ilgili Adana Adliyesi Taş bina önünde açıklama gerçekleştirildi. Adana Barosu Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Av. Sinem Tanrısınatapan, İstanbul Sözleşmesi’nin hala yürürlükte olduğuna dikkat çekerek kadınların gerici, karanlık güçlere pazarlık konusu yapılmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Kararın hukuka ve usule aykırı olduğunu ama en başta kadın haklarına, eşitlik ve özgürlüğe aykırı bir karar olduğunu ifade eden Tanrısınatapan şunları söyledi, “Bu kararın kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir takım tarikatlara, karanlık çağ dışı zihniyetlere pazarlık konusu olmayacağımızı bir kez daha haykırıyoruz. İstanbul Sözleşmesi yaşatır ve İstanbul Sözleşmesi hala yürürlüktedir” dedi.