Kocaeli Kandıra F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan ve sağlık sorunları giderek ağırlaşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un tahliye edilmesi için 7 Ocak’ta “Aysel Tuğluk’a Özgürlük için 1000 Kadın” kampanyası başlatıldı. Kronik ve ilerleyen demans teşhisi konulan Kürt siyasetçi Tuğluk’un “cezaevinde kalamayacağı” yönündeki hastane raporunun dikkate alınmamasına tepki gösteren kadınlar, ABD, Almanya, Avustralya, İsviçre, Belçika, Birleşik Krallık ve Fransa başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinden sessiz kalmayacakları mesajı verdi.
Kampanyaya İstanbul’dan destek veren siyasetçi, oyuncu ve sanatçı kadınlar, Tuğluk’un derhal serbest bırakılmasını istedi.
İntikam politikası
Tuğluk’un serbest bırakılmamasını “linç” olarak değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bursa eski Milletvekili Asiye Kolçak, Tuğluk şahsında Kürt kadınların linç edildiğini söyledi. Uygulanan bu linçin bir diğer nedenin Kürt ve Alevi kimliği olduğunu belirten Kolçak, “İçerde ve dışarda direnen başta hasta tutuklular başta olmak üzere direnen bütün kadınlara ve siyasi tutuklulara yönelik uygulanan bir intikam ve öç alma politikasıdır” dedi.
Teslimiyet dayatılıyor
Kürt kadınların 40 yılı aşkın süredir bu politikalara karşı aktif bir direniş gösterdiğine işaret eden Kolçak, “Aysel Tuğluk sıradan bir siyasetçi değildir. Daha önce DTK Eşbaşkanıydı ve diğer yandan bir milletvekiliydi. Tuğluk şahsında bir iradeyi teslim alma, insan haklarını hiçe sayma siyaseti izleniyor. Tuğluk’a dönük politikalar, aynı zamanda diğer Kürt siyasetçilere karşı da uygulanıyor. Bununla HDP’nin tasfiyesi amaçlanıyor. Altını kalın çizgilerle çizmek isterim; bu fili bir idamdır. Tuğluk’un durumu Kürt siyasi hareketi ve cezaevlerindeki siyasi tutuklulara bir mesajdır. 1980’lerdeki işkence bugün tüm cezaevlerinde çok daha ağır bir şekilde herkes üzerinde ayrı ayrı uygulanmaktadır. Dolayısıyla bunu kabul etmek mümkün değildir. İnsanları cezaevinde tutabilirler ama tutukluları iradesizleştirme, teslim alma uygulaması bir intikam politikasıdır. Ancak AKP şunu bilmelidir; bugüne kadar başta Aysel Tuğluk, olmak üzere hiçbir siyasi tutukluya boyun eğdiremedi” değerlendirmesinde bulundu.
AKP’nin noteri: ATK
Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) raporunun hastane raporlarıyla çeliştiğine dikkati çeken Kolçak, bu durumun “ilginç” olduğunu söyledi. ATK’nin AKP’nin siyasi bir kurumu ve noteri olduğunu belirten Kolçak, ATK’nin ve AKP’nin hasta tutukluları yok saydığını ifade etti. Kolçak, “Tuğluk’un annesi toprağa verilirken ırkçı bir grup, ‘Burası Türk ve Suni mezarlığı, Ermeni ve Alevi mezarlığı değil’ diye saldırıda bulunmuştu. Bu faşizan saldırıların bir devamı olarak okumak gerekir. Bu yapılanları unutmadık, unutturmayacağız” diye belirtti.
Kadınlara çağrı
Haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı sessiz kalmadığını göstermek için imza verdiğini ifade eden Kolçak, “Türkiye’de bir hukuktan bahsedemeyiz. Yarın kimin başına gelirse buna sesimizi çıkarmak zorundayız. Bunun içinde toplumsal bir duyarlılık ve cesur bir politika izlemek gerekiyor. Bütün toplumsal kesimlerin, kendine insanım diyen herkesin bu rehin alma politikasına karşı sesini yükseltmesi gerekiyor” çağrısında bulundu.
Faşizmin göstergesi
Tuğluk’a yönelik politikaya değinen sanatçı Pınar Aydınlar, muhalif kesimlere karşı iktidarın düşman politikası yürüttüğünü söyledi. Cezaevlerinin devlet denetiminde olduğunu, bu nedenle tutukluları ve yaşamlarını güvence altında tutması gerektiğini belirten Aydınlar, bunun hiçbir şekilde karşılanmadığını söyledi. Aydınlar, “Tuğluk’a yapılan haksızlık ve hukuksuzluk, annesinin mezarından çıkarılıp başka bir yere defnedilmesi, ona yaşatılanlar tamamen bir faşizmin göstergesidir. Bu faşist uygulamalara karşı da biz kadınlar olarak Aysel Tuğluk’un yanındayız” dedi.
Tuğluk’a ses olmak
Oyuncu Deniz Türkali de, herkesi Tuğluk için başlatılan imza kampanyasına destek vermeye davet ederek, “Bende cezaevlerinde yaşanan bu hukuksuzluğa karşı ses olmak istedim. İnsanlık onuruna sahip çıkmak ve vicdanı olan bir kadın olarak imza attım. Yalnız Aysel Tuğluk için değil bütün hasta tutsaklar için destek veriyorum. Aysel Tuğluk ve bütün hasta tutukluların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Bütün kadınların bunu imzalaması gerektiğini ve ancak birlikte olursak başarabileceğimizi söylemek istiyorum” ifadelerini kullandı.
40 yıllık direniş kültürü
Kadın Zamanı Derneği’nden Dilek Başalan ise Tuğluk’un tahliye edilmemesinin bir insan hakları ihlali olmakla birlikte kadın mücadelesine gözdağı olduğunu belirtti. Son dönemlerde özellikle Kürt kadın hareketine yönelik büyük saldırıların olduğunu dile getiren Başalan, şöyle dedi: “Ayşe Gökkan ve Leyla Güven’e verilen cezalar, Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyesi kadınların tutuklanması, Kürdistan’daki kadın mücadelesinin erkek-devlet şiddetine maruz kaldığını gösteriyor. Tuğluk’un hafızasında 40 yıllık bir direniş kültürü var. Bu direniş kültürü onu yeniden yaşama tutunmasını bizimle mücadele alanında yol yürüyeceği inancını veriyor. Aysel Tuğluk’un en kısa sürede tahliye edilmesini istiyorum. Bunun için imza kampanyaları, bulunduğumuz her alanda Tuğluk’un maruz kaldığı hukuksuzluğu anlatıyoruz, daha iyi neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Türkiye ve Kürdistan’da, yurt dışında ve birçok alanda Aysel Tuğluk ve erkek-devlet şiddetine maruz kalan tüm kadınlar için mücadele yürütülüyor. Bu yüzden geri dönülmez yola girilmeden derhal tahliye edilmeli.”(MA)