Anayasa Mahkemesi’nin ‘Barış Bildirisi’ni imzalayan akademisyenler hakkında vermiş olduğu hak ihlali kararından sonra yerel mahkemenin AYM kararına atıfta bulunarak beraat kararı vermesini değerlendiren Ahmet Kardam, “Akademisyenlerin bu çıkışı o konjonktürde olağanüstü önemliydi. Kriminalize edilmeye ve ‘terör örgütü propagandası’ yapıyorlar denilerek karalanmaya çalışıldılar.
Yüzlerce akademisyenin ihraç edilip haklarında ceza davaları açılmasına yol açan süreç sokağa çıkma yasakları ve operasyonların son bulmasını talep eden “Bu suça ortak olamayacağız” bildirisinin imzaya açılması ile başladı. 11 Ocak 2016’da hazırlanan bildiriye bin 128 akademisyen imza attı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bildiriyi “ihanet” olarak nitelendirdi, imza atanlar için de “aydın müsveddeleri siz karanlıksınız, cahilsiniz” açıklamasında bulunmasından sonra uzun süre devam eden tartışmaların ardından 2016’daki 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen 2 yıllık OHAL sürecinde bu bildiriye imza atmış çok sayıda akademisyen ihraç edildi. Ayrıca birçoğuna “terör örgütü propagandası yapmak” ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla davalar açıldı. Davalarda hapis cezası alan akademisyenler oldu. Aynı dönemde söz konusu bildiriyle ilgili imza atan akademisyenlerin yanı sıra onlara destek verenler hakkında da davalar açıldı.
‘ İfade Özgürlüğü İhlal Edildi’
Açılan soruşturma ve davalar bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı. ‘Barış Bildirisi’ni imzalayan 10 akademisyenin bireysel başvurusunu 26 Temmuz’da karara bağlayan AYM ‘ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine’ hükmetti.
AYM kararının ardından gözler yüzlerce akademisyenin yargılandığı yerel mahkemelere çevrildi. İlk karar da kendisi akademisyen olmayan ama akademisyenlerin bildirisine destek verdiği için yargılanan araştırmacı yazar Ahmet Kardam’ın davasında çıktı. Mahkeme AYM’nin ‘Barış Bildirisi’ne ilişkin ihlal kararını gerekçe göstererek Kardam hakkında beraat kararı verdi.
‘Kararlar Dik Duruşun Eseridir‘
Akademisyenlere destek verdiği için İzmir’de yaklaşık 80 kişi ile birlikte akademisyenlere destek olan ve “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla yargılanan araştırmacı yazar Kardam hem AYM’nin ihlal kararının ve hem de bu karara dayanılarak kendisi hakkında verilen beraat kararının çok önemli olduğunu söyledi. “Bu iki karar da barış akademisyenlerinin dik duruşunun eseridir” diyen Kardam şunları ifade etti: “Akademisyenlerin bu çıkışı o konjonktürde olağanüstü önemliydi. Kriminalize edilmeye ve ‘terör örgütü propagandası’ yapıyorlar denilerek karalanmaya çalışıldılar. Onların savunulması ve buna destek olunması gerekiyordu. Biz de akademisyen olmayan 80’in üzerinde kişi ile o bildiriyi aynen tekrarlayarak, ‘Suçsa suç’ dedik ve buna sahip çıktık.”
‘Terör örgütü propagandası yapmak’ suçlamasıyla kendisi hakkında hazırlanan iddianame ile barış bildirisini imzaladığı için hakkında dava açılan akademisyenlerin iddianamelerinin içeriğinin aynı olduğunu belirten Kardam sözlerini şöyle sürdürdü:
“Davayı önce İstanbul’da açtılar. Sonra İstanbul’daki mahkeme yetkisizlik kararı vererek İzmir’e, 13’üncü Ağır Ceza’ya gönderdi. Muhtemelen başka dosyalar da vardı. Hâkim önüne gelen dosyayı aldı ve bir karar verdi. Tesadüfen bu bana denk geldi. Bir başkası da olabilirdi. Burada kimin beraat ettiği önemli değil. Önemli olan, aynı suçlamadan yargılanan bir kişinin, Anayasa Mahkemesi’nin Barış Bildirisi’ne ilişkin ihlal kararına atıf yapılarak beraat etmesidir.”
‘AYM Kararı Bütün Barış Akademisyenleri’ni Kapsamalı’
“Bireysel başvuru meselesine, ‘hukuk sistemi içerisinde ihlal tespit edildiğinde taraflar beni bağlamıyor’ denemez. AYM kararının bütün Barış Akademisyenleri davaları için sonuç doğuracağını kabul etmek zorundayız. Aksi düşünülemez. Aksi düşünüldüğünde de Türkiye’de milyonlarca mahkeme kararı veriliyor ve her birinin tek tek Anayasa Mahkemesi’nde karara bağlanması gerekir. Bireysel başvuru sistemi de çöker. Aynı ve benzer durumda olan kişiler için Anayasa Mahkemesi’nin bu kararlarının ilkesel olarak uygulanması gerekir. Kardam’la ilgili karar, doğru bir karar ama zaten bu bir zorunluluk. Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından mahkeme ben başka bir karar veriyorum diyemez.”
‘Pasaporta da El Koyamazsınız, İhraç Kararı da Veremezsiniz’
“Buradan çıkacak sonuç şudur. Eğer bu yaptırım uygulanamayacak bir ifadeyse, ki karardan bu çıkıyor, o zaman pasaporta da el koyamazsınız ihraç kararı da veremezsiniz. Ben bu kararı okuduğumda bu sonucu çıkarıyorum. Hem OHAL Komisyonu’nun hem de İçişleri Bakanlığının muhtemelen farklı bir yolu izleme olasılığı var ama kararı bütünlüklü okuduğunuzda bu ifadenin yaptırıma tabii tutulamayacağı sonucu çıkıyor. Bu kararın uygulanması diğer yaptırımların da ortadan kaldırılmasını zorunlu kılıyor.(Duvar’dan derlenmiştir)