Bizimle iletişime geçin

Editörün Seçtikleri

Dünyanın ilk yanlış anlaşılan sanatçıları Neandertaller

Arkeologlara göre İspanya’daki mağara resimlerini modern insanlar değil Neandertaller yaptı. Bu bulgular, Neandertallerin sembolik düşünme yetisine ve belki de bir dile sahip olduğunu destekliyor

Neandertal diye anılmak uzun süredir hakaret olarak algılanıyor. Ancak, günümüzden yüz binlerce yıl önce yaşamış bu gizemli insan türü incelendikçe bilim çevresinde giderek daha fazla saygı kazanıyor.

Geçtiğimiz ay, bir araştırma ekibi Neandertallerin zihinsel sofistikasyonun en büyük belirtilerinden birini gösterdiğine, mağara resmi yapabildiklerine dair güçlü kanıtlar ortaya koydu. Bu durum, Neandertallerin sembolik düşünce yetisine sahip olduğunu ve fosil kayıtlarında bulgularına rastlanamamış birtakım önemli aşamalardan geçmiş olabileceklerini gösteriyor.

Barselona Üniversitesi’nden arkeolog ve araştırmanın eş yazarı Joao Zilhao konu hakkında “Semboller varsa, dil de var” diyor.

Neandertal fosilleri 1800’lü yıllarda ilk kez gün yüzüne çıkarıldığında, kafataslarındaki alçak ve oldukça kalın kaş çıkıntısı araştırmacıları bir hayli şaşırtmıştı. Daha sonra yapılan keşifler Neandertallerin beyinlerinin bizimki kadar büyük olduğunu, bedenlerinin ise modern insana kıyasla daha kısa ve tıknaz kaldığını gösterdi.

1900’lülerin başlarında, bilim insanları Neandertalleri daha ince yapılı ve daha zeki olan modern insanla başa çıkamayarak soyları tükenmiş goril benzeri yaratıklar olarak tanımlıyordu. Ancak, fosillerden ve DNA’lardan elde edilen kanıtlar Neandertallerin ve günümüz insanının 600.000 yıl önce yaşamış ortak bir atanın soyundan geldiğini gösteriyor. Modern insana gidecek evrim kolunun ise çoğunlukla Afrika yaşamış olduğu düşünülüyor.

Modern insan soyu Neandertallerden ayrıldıktan sonra birkaç yüz bin yıl boyunca, modern insanının atalarının gerilerinde leş parçalamak için taş baltalar ve avlanmak için mızrak, bıçak gibi temel aletler bıraktığı görülüyor. Ancak, yaklaşık 70.000 yıl önce, Afrika’daki insanlar daha soyut bir düşünme yetisinin ilk belirtilerini göstermeye başlamıştı. Bunun bir göstergesi olarak, deniz kabuklarını, muhtemelen takı olarak kullanmak için, boyadıkları ve deldikleri öne sürülüyor.

Neandertallerde sembolik düşünme yetisi

Modern insanın ilk olarak Afrika’dan yayıldığı, Avrupa’ya ise kabaca 45.000 yıl önce ulaştığı iddia ediliyor. Avrupa’ya vardığı dönemde, modern insanın fildişi oymalar ve mağara duvarlarındaki abartılı resimlerde de dahil olmak üzere çok daha etkileyici sembolik yaratımlarda bulunacak kadar gelişmiş olduğu biliniyor.

Neandertaller yaklaşık 40.000 yıl önce, arkalarında İspanya’dan Sibirya’ya kadar yayılmış fosil kayıtları bırakarak yeryüzünden hızlı bir şeklide kayboldu. Afrikalı kuzenlerinden daha tıknaz olan bu insan türünün sert iklimlere fiziksel adaptasyon sağlayacak biçimde evrimleştiği düşünülüyor. Bunun yanı sıra, gergedan ve diğer büyük memeliler gibi avları alt edebilmek için kendi başlarına taş alet yapıp kullandıkları da biliniyor.

Araştırmacılar, ilk başta, Neandertallerde sembolik düşünme yetisinin varlığına ilişkin net bir kanıt bulamamıştı. Ancak, geçtiğimiz yıllarda zihinlerde Neandertallere dair oluşturulan resim değişmeye başladı.

Arkeologların belirttiğine göre, Neandertallerin kuş tüylerini ve pençelerini süs amaçlı kullandığına dair buluntular ele geçirildi. Ancak, bazı bilim insanları bu buluntuların ne anlama geldiği hakkında şüpheci davranıyor. Neandertallerin modern insanların yakınında yaşadığı ve onları bir şeyler yaparken görüp taklit etmiş olabilecekleri düşünülüyor. Süslemeleri taklit edebilecek kadar akıllı oldukları fakat tek başlarına bu tür yaratımlarda bulunabilecek kadar gelişmiş olmadıkları tahmin ediliyor.

İnsan fosilleri ve eserlerin tarihlendirilmesinde ortaya çıkan zorluğun bilimsel çevrede bir tartışma yarattığı bildiriliyor.

Örneğin, araştırmacılar mağara resimlerinin yaşını belirlemek için genellikle radyokarbon tarihleme yöntemini kullanıyor. Ancak, bu yöntem yalnızca boyada kömür gibi karbon içeren bir bileşen varsa işe yarıyor. Dolayısıyla kırmızı aşı boyası bu yöntem kullanılarak tarihlendirilemiyor.

Dahası, yaşı 40.000 yılı geçmiş materyallerin tarihlendirilmesinde bu yöntem gittikçe daha güvenilmez bir hal alıyor.

Zilhao, tarihöncesi Avrupa sanatını daha keskin bir şekilde incelemenin mümkün olup olmadığını görmek için Southampton Üniversitesi’nden arkeolog Alistair W. G. Pike ve Almanya Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Dirk L. Hoffman’la bir araya gelerek bir ekip oluşturdu.

Ekip, geleneksel radyokarbon tarihleme yöntemi yerine, çok daha farklı bir yöntem kullandı.

Su mağaraların içine sızdıkça, duvarların üzerinde akmataşı denilen, süte benzer mineral tabakaları oluşturur. Akmataşları çok küçük miktarda uranyum içerir. Taşların içerisindeki uranyum zaman içerisinde alfa bozunumuyla toryuma dönüşür. Dolayısıyla, akmataşı ne kadar yaşlıysa içerisinde o kadar toryum birikimi vardır.

Üzerinde mağara resimlerinden bir parça bulunan akmataşı Zilhao ve meslektaşlarına resmin ne zaman yapılmış olabileceğine dair minimum bir tarihlendirme imkânı sunuyor. Ancak, doğru bir tarihlendirme yapılabilmesi için taşta ölçülebilecek miktarda uranyum ve toryum bulunması, dolayısıyla taşın belirli bir büyüklükte olması gerekiyor. Üzerlerinde mağara resmi bulunan akmataşlarının ise problem yaratacak derece küçük olduğu belirtiliyor.

Hoffman daha küçük numuneler üzerinde de çalışılabilmesi için bu tarihlendirme teknolojisinin düşük dozlara karşı duyarlılığını önemli ölçüde artırmanın yollarını arıyor.

Araştırmacıların, tarihlendirme çalışmalarının ardından, mağara resimlerinin geçtiğimiz yüzyıl keşfedildiği yere, İspanya’daki mağaralara döndükleri söyleniyor. Tarihöncesi ressamların İspanya’daki bu mağara duvarlarına uzun çizgiler, noktalı desenler, insan eli gibi soyut imgeler resmettiği tüm dünyaca biliniyor.

Ekibin mağaralarda üzerinde resimlerden parçalar bulunan akmataşlarına rastladığı ve tarihlendirme için taş yüzeyinden kazıyarak numuneler alındığı bildiriliyor. Mağaraların üçünde, resimlerden bazılarının 64.000 yaşında olduğu ortaya çıktı. Bu da resimlerin modern insanın Avrupa’daki varlığına dair ilk kanıtlardan yaklaşık 20.000 yıl daha eski olduğunu kanıtlıyor.

Pike eldeki kanıtlara dayanarak resimlerin Neandertaller tarafından yapılmış olduğunu iddia ediyor.

Hollanda Leiden Üniversitesi’nden, çalışmaya dahil olmayan arkeolog Wil Roebroeks kanıtların şüpheleri ortadan kaldırdığını söylüyor. Ayrıca konuya ilişkin “Bu, insan evrimi çalışmalarında önemli bir dönüm noktası. Bazı mağara resimlerini Neandertallerin yapmış olduğu bir gerçek” diyor.

Akmataşlarının tarihlendirilmesi, mağara resimlerinin kaç yaşında olduğunun belirlenmesinde kullanılan önceki yöntemlere kıyasla çok daha etkili, ancak büyük bir kısıtlamayı da beraberinde getiriyor zira bu yöntem mağara resimlerine dair yalnızca minimum bir tarih ortaya koyuyor. Dolayısıyla, akmataşının resim çizildikten bir gün sonra mı yoksa 10.000 yıl sonra mı oluşmaya başladığı bilinemiyor.

Ancak, Zilhao ve meslektaşlarının geçtiğimiz hafta Science Advances dergisinde yayımladıkları ikinci bir araştırmada Neandertallerin 64.000 yıldan çok daha öncesinde mağara resmi yapmış olabilecekleri söyleniyor.

Bilim insanlarının, gerekli araştırmaları yapmak için, Zilhao’nun daha önce üzerlerine delikler açılmış ve aşı boyasıyla renklendirilmiş deniz kabuklarını keşfettiği, İspanya kıyısında yer alan mağaraya doğru yola çıktığı bildiriliyor.

2010 yılında, Zilhao ve meslektaşları aynı kaya tabakasında ele geçirilen diğer deniz kabuklarının yaşını belirlemek için radyokarbon tarihleme yöntemine başvurmuştu. Fakat, sonuçlar deniz kabuklarını kimlerin süs eşyası haline getirdiğini söylemede pek de başarılı olmamıştı. Hem Neandertallerin hem de Avrupa’daki en erken modern insanların bunu yapmış olması muhtemel.

Radyokarbon tarihlemenin belirsizlikleri deniz kabuklarının aslında çok daha eski olduğu iddiasının da önünü açmış oluyor.

Zilhao’nun uranyum tarihleme yöntemini denemek için mağaraya döndüğü, meslektaşlarıyla birlikte, süs eşyası haline getirilmiş deniz kabuklarını keşfettikleri kayanın üstünde oluşmuş bir akmataşı tabakasına rastladıkları kaydediliyor. Akmataşının yaklaşık 115.000 yaşında olduğu, delinmiş ve boyanmış deniz kabuklarının ise muhtemelen taştan daha yaşlı olmadığı ifade ediliyor. Yaklaşık 118.000 yıl kadar önce, mağaranın deniz seviyesindeki yükselmeler nedeniyle sular altında kaldığı özellikle belirtiliyor.

Bulgular deniz kabuklarının Neandertaller tarafından bu hale getirildiğine dair güçlü kanıtlar sunuyor.

Yapılan iki yeni araştırma Neandertallerin yalnızca mağara resmi ve süs eşyası yapabildiklerini değil, aynı zamanda bunları modern insanlardan daha önce yaptıklarını da gösteriyor. Böylelikle, Neandertallerin bunları taklit yoluyla yaptığı iddiası çürümüş oluyor.

Zilhao’nun belirttiğine göre “Sonuçlar Neandertallerin bu gelişmelerden uzak olmadığını ifade ediyor. Tüm bunlara bakılarak, onların da modern insanlar olduğu söylenebilir.”

Gibraltar Müzesi Müdürü Clive Finlayson bu yen araştırmaların hem Neandertallerin hem de modern insanın atalarında sembolik düşünce yetisinin 600.000 yıl önce hali hazırda var olduğuna dair ilgi çekici bir olasılığı da beraberinde getirdiğini söylüyor.

Finlayson, Neandertallerin dil kullandığına ilişkin iddiada Zilhao’ya katıldığını belirtiyor. Araştırmacılar, sembolik düşüncenin varlığına dair kanıtlara ek olarak, Neandertallerin iç kulaklarının, tıpkı modern insanınkiler gibi, konuşma sıklığıyla uyumlu olduğunu ortaya çıkardı.

Finlayson konu hakkında, “Ne konuştuklarını ya da ne söylediklerini elbette bilemiyoruz, ama konuşma yetisine sahip olduklarını biliyoruz” diyor.

Pike ve meslektaşlarının tarihlendirdiği mağara resimleri genellikle soyut çizimlerden oluşuyor. Şu ana kadar Neandertallerin, modern insanın binlerce yıl sonra yaptığı gibi, aslan veya diğer hayvanları resmettiklerine dair herhangi bir kanıt bulunmuyor.

Pike’ye göre hayvan imgeleminin bulunmayışı Neandertallerde zihinsel bir eksiklik olduğu anlamına gelmiyor. Bunu kültürel bir tercih olarak yorumlamak da mümkün.

Pike durumun Neandertallerin farklı bir inanç sistemine sahip oldukları ve hayvanları mağaraların derinliklerine resmedecek kadar önemli bulmadıkları şeklinde açıklanabileceğini düşünüyor.

Geçmişte, birçok araştırmacı Neandertallerin yeryüzünden silinmesinin bizim ise hala hayatta oluşumuzun ardında yatan nedenin Neandertaller ve modern insan arasındaki zihinsel farklılıklar olduğu görüşündeydi. Yine bu görüşe göre, atalarımız yaratıcı çözümler geliştirerek hayatta kalmayı başardı. Bu iddiaların doğruluğu günümüzde hala tartışma konusu.

Giderek artan kanıtlar Neandertalleri modern insanla daha eşit bir seviyeye koyuyor.

Kültürlerinin Afrika’daki modern insan kültürüyle paralel bir şekilde geliştiği, yeryüzünden silinmelerinin ise daha aşağı bir nitelikte olduklarının değil, yalnızca evrimin amansız işleyişinin bir kanıtı olduğu söyleniyor.

Zilhao, bu duruma ilişkin “Neandertaller yok oldu. Fuegian yerlileri, Greenland Vikingleri de öyle. Belirli bir nüfusun yok oluşu insanlık tarihinin süregelen bir parçası.” diyor.

Kaynak: Perrin Margaryan / Arkeofili



Aralık 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031 

Daha Fazla Editörün Seçtikleri Haberler