Dağlar Kuşatır Yalnızlığını –Barış Yıldırım
Barış Yıldırım, yirmi bir yıl aradan sonra ikinci şiir kitabı yayımladı. Dünden Yarınları Görebilenlerimize başlıklı şiir kitabı 2001 yılında yayımlanan Yıldırım, o dönemden beridir dergilerde aralıklarla şiir yayımlasa da şiir yazmayı hiç bırakmadı. Dağlar Kuşatır Yalnızlığını, şairin tüm bu yıllar boyunca biriktirdiği şiirlerin içinden çeşitli izlekler ekseninde yapılmış bir derleme. “Serestar, “Ay Korkusu”, “Ayaltı Büyü”, “Alışkanlık Sisinde”, “Hep Bu Yollarda”, “Gazeller Defteri”, “Şarkılar Defteri”, “Mutsuzluğun Poetikası”, ve “A, Ş, K” başlıklı dokuz bölümden oluşan kitap, Yıldırım’ın sanatın kuramında ve farklı dallardaki pratiğinde benimsediği ve savunduğu yön olan üslup çoğulluğunu tutarlı bir sesle eklemliyor. Bestelenen veya bestelenmek üzere yazılmış “sözler”in de şiir sanatının ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünen şair, bir kısmı kendisi ve farklı sanatçılar tarafından yorumlanmış, çoğunluğu ise ilk kez bu kitapta okur karşısına çıkan “şarkı sözleri”ni de ayrı fakat bütünleşik bir bölüm halinde sunuyor. Epikten liriğe doğru ilerleyen kurgusuyla, şairin ilk şiir kitabı gibi görece oylumlu bir metin ortaya çıkmış.
Kitabın tanıtım bölümünden
Künye: Dağlar Kuşatır Yalnızlığını, Yazar: Barış Yıldırım
Mimas Yayınları, 178 Sayfa
Ölüm ve Kutsal –Hüseyin Kırmızı
Siyasal bir sorun olarak ölüm nasıl kavranabilir? Topluluk ile kurucu kökeni arasındaki fark üzerinden yaklaştığımızda sorun kutsal ile ilgili bir soruna dönüşür. Din ile ölüm arasındaki bağ nerede düğümlenir?
Devletin kutsal ile topluluk ve bununla ilişkili olarak topluluk ile ölüleri arasına girdiği ya da ölülerin işlevine devletin el koyduğu topluluklarda şehitlikten veya kurbandan söz edilebilir mi? Ya da şehitlik ve kurban bu topluluklarda ölülere savaş açmanın, ölümü anlamsızlaştırmanın araçlarına mı dönüşmüştür?
Elinizdeki kitap, ölümü ölümden ibaret kılan bir eğilimi açıklamaya çalışmakta. Ölümün üzerinden çekip alınan tüm kutsallığı öldürmeye yükleyen bir eğilim.
Hüseyin Kırmızı ölüm ile toplumsal kuruluş arasındaki bağı ve bu bağın IŞİD’in somutlaştırdığı üst- Müslümanlık eğilimi için yarattığı gerilimi ele alıyor. IŞİD’in bu gerilime karşı geliştirdiği ölüm kurgularını sosyoloji, siyaset felsefesi ve siyasal antropolojinin verimini kullanarak analiz ediyor.
Kitabın tanıtım bölümünden
Künye: Ölüm ve Kutsal, Yazar: Hüseyin Kırmızı
Dipnot Yayınları, 224 Sayfa
Dejavu – Menekşe Toprak
“Öyle ya, harem kültüründen, kapalı odalardan çıkıp sokaklarda tek başına yürümeyi öğrendik biz kadınlar, diye düşündü. Üstelik de bir paşa torunu, konak kızı olarak nereden nereye… Ülkenin insanını, kenar mahalleleri, işçi sınıfını, yoksulluğu, çamuru, açlıktan ölünebileceğini, açlık yüzünden etini satan kadınları tanıdığını biliyordu artık. En az bir yıl mahkeme muhabiri olarak çalışmış, katili, hırsızı, fuhuş yapan, yapmak zorunda olan kadınları dinlemişti. Ne büyük dramlar. Çoğu sanki bir dalgınlık anına gelmiş insanlık trajedileri.”
İşsiz bırakılmış bir kadın akademisyen Berlin sokaklarında Suat Derviş’in yüz yıl önceki izini sürüyor. Yabancı bir ülkede kalemiyle geçinmeye, ayakta durmaya çalışan bir yazar. O da yitirmiş midir umudunu? Yoksa, erkeklerin sen yapamazsın bakışlarına; Batı’nın, bize o büyülü Şark’ı anlat dayatmalarına aldırmadan yürüyüp gitmiş midir özgürce? Âşıkken, yoksulken, yazarken, gülerken, ağlarken yüreğine oturan, İstanbul’u ve Berlin’i, geceleri ve gündüzleri birbirinin aynısı kılan o dejavu duygusunu yaşamış mıdır?
Menekşe Toprak, Suat Derviş’i günümüz kadınlarıyla bir Dejavu’da buluşturuyor. Her şey size aşina gelecek.
Kitabın tanıtım bölümünden
Künye: Dejavu, Yazar: Menekşe Toprak
Doğan Kitap, 256 Sayfa