Ardahan’ın Okçu köyünde 12 Eylül 1980 askeri darbesinden bir gün sonra gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Cemil Kırbayır ile ilgili 2014 yılında yeniden başlatılan soruşturma, 28 Aralık 2021’de zamanaşımı gerekçesiyle kapatıldı. Dosyayı inceleyen Yargıtay, Mayıs 2021’de zamanaşımı kararını “hukuk devleti ilkelerine” uygun buldu. Kararın ardından dosyanın gönderildiği Kars Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay kararına atıfta bulunarak verdiği kararda, “20 yıllık zaman aşımı süresinin çok önceden dolduğu, somut olayda da kanunun hükümleri gereğince olay tarihinden itibaren zamanaşımı süresini tamamlamıştır. İç hukukumuzda da atılı suçun zamanaşımının tamamlanmasını engelleyecek hüküm bulunmadığından atılı suça ilişkin olarak 20 yıllık dava zaman aşımı süresini tamamlandığı anlaşıldığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar hukuka uygun bulunmuştur” denildi.
Mezopotamya Ajansı’ndan Ferhat Çelik’in haberine göre; dosya avukatlarından Yaşar Kaya, Kırbayır’ın kaybedilmesinden bugüne yaşanan hukuki gelişmelere dair değerlendirmelerde bulunarak, dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıyacaklarını söyledi.
İşkence altında sorgu
Kaya, 12 Eylül 1980 darbesinden bir gün sonra gözaltına alınan Cemil Kırbayır ve bazı arkadaşlarının işkence altında sorgulandığını belirtti. 12 Eylül faşizminin Kars’ta yaptığı ilk icraatın Kars Eğitim Fakültesi’ni kapatarak, burayı Emniyet Müdürlüğü’ne çevirmek olduğunun altını çizdi. Kaya, “Niye burası seçiliyor? Çünkü burası şehrin dışında. O dönem gözaltı süresi 90 gündü. O dönemde gözaltına alınanlar toplu bir koğuşa konuldu. Buradan tek tek alınıp hemen yanda bulunan ve seslerin çok rahat duyulduğu bir odaya götürüyorlar. Götürülen kişilerin gözleri bağlanıyor. Sorguya götürülen kişiye yapılan işkence, diğer arkadaşları tarafından duyuluyor. Diğerlerine bu şekilde göz dağı verilmeye çalışılıyor. Yani sadece sorguya götürülen bireye değil, yandaki kişilere de işkence yapılıyor” dedi.
Gözaltında katledildi
Cemil Kırbayır’la birlikte gözaltına alınanların aktarımlarını paylaşan Kaya, “Cemil Kırbayır’a işkence yapılırken, yan odada bulunan arkadaşları seslerini duyuyor. En son akşama doğru Cemil Kırbayır kaba dayak yerken, ‘üff anam karnım’ diyerek bağırıyor. Arkadaşları en son Cemil’in bu sözünü duyuyorlar. Ondan sonra bir anda bir hareketlilik başlıyor. Orada gözaltında olanlar, ‘Apar topar gözlerimiz bağlandı ve aşağı indirdiler. Ondan sonra ne oldu bilmiyoruz’ diye aktarımda bulunuyor. Tabi Cemil işkencede öldürülüyor. Cenazesi alınıp bir yere gömülüyor. Gömüldükten sonra bir tutanak tutuluyor ve ‘Kırbayır 4’üncü kattan atladı ve İran’a kaçtı. Aranıyor’ deniliyor. Bu durum 2012 yılına kadar böyle sürüyor” dedi.
Erdoğan’ın verdiği sözler
Yargılamanın sürdüğü dönemde avukat Abdurahman Alaca’nın Kırbayır’ın işkence sonucu öldürüldüğüne dair Erzurum Sıkıyönetim Mahkemesi’ne beyanda bulunduğunu hatırlatan Kaya, bu beyanların Kars Emniyet Müdürlüğü’ne gönderilmesiyle soruşturma açıldığını söyledi. Kaya, 2012 yılına kadar Cemil Kırbayır’ın kaçak olduğu iddialarının olduğunu ifade ederek, “Cumartesi Anneleri’nin ısrarlı ve etkili mücadeleleri sonucunda dönemin Başbakanı Erdoğan bazı anneleri Meclis’te kabul etti. Bunlardan birisi de Kırbayır’ın annesi Berfo Ana’ydı. Erdoğan, o süreçte ağlayarak Berfo Ana’ya söz verdi ve Cemil’in bulunacağını, o olmasa bile failleri bulup yargılayacağını söyledi” diye belirtti.
İşkence kabul edildi
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun 9 Şubat 2011 tarihli toplantısında “Gözaltında iken kayboldukları iddia edilen kişilerin akıbetinin araştırılması” amacıyla bir alt komisyon kurulması kararı alındığını anımsatan Kaya, “Araştırmalar yapıldı ve o dönemde emniyette çalışanlarla da görüşülerek, çok detaylı bir rapor hazırladı. Komisyonun yaptığı gözlemler sonucunda ‘Bir kişinin 4’üncü kattan gözü bağlı ve yarı çıplak bir şekilde atlayıp kaçması mümkün değil. Çünkü binanın çevresinde aynı zamanda nöbetçiler var’ belirlemesinde bulundu. Yine o dönemde görevli olan bazı kişilerin işkence yaptıklarını kabul etti. Bunun sonucunda Cemil Kırbayır’ın gözaltında kaybedildiğine dair kesin rapor Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Bizde bu şekilde olaya müdahil olduk” ifadelerini kullandı.
Savcı: Açmalıyım, açamıyorum
2002 yılında Kırbayır dosyasında takipsizlik kararı verildiğini ancak kararın aileye tebliğ edilmediğini hatırlatan Kaya, şöyle devam etti: “Müdahil olduktan sonra bu dosyanın bize tebliğ edilmesini istedim. Bunun üzerine de Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’ne insanlığa karşı suçlarda zamanaşımının uygulanmayacağına ilişkin talebimizi sunduk. Bu talebimiz kabul edildi. Mahkeme kararı Kars’a gitti. Bu şekilde dava açılma süreci başladı. O süreçte dava için savcıyla görüşmeye gittiğimde, ‘Açacağız, açıyoruz, açtık’ diyerek bizi bir süre oyaladılar. Başsavcıyla görüştüm ve ‘Davayı açacağız ama davayı soruşturma yürüten savcının açması gerekir. Dosya savcısıyla görüşün’ dedi. Dosya savcısı da yaklaşık 190 sayfalık bir iddianame hazırladığını, Kırbayır’ın öldürüldüğüne kanaat getirdiğini ve dava açma yönünde iddianameyi hazırladığını ifade etti. Bunlar üzerine iddianamenin bize tebliğini bekliyorduk. Bu gecikince tekrar dosyanın savcısıyla görüştüm ve ‘Bir insan olarak bu davayı açmam gerekiyor. Hem hukuki vicdanım hem de insani vicdanım bunu gerektiriyor. Ama açamıyorum’ dedi. Bu şekilde topu başsavcıya attı. Gittim başsavcıyla görüştüm. Oda davanın açılması gerektiğini ama bunu davanın savcısının açması gerektiğini belirtti. Yani birbirine topu atıp durdular. Bu şekilde dava açılmadı ve FETÖ darbesi gelişti. Dosyanın savcısı da gözaltına alındı ve sürgün edildi.”
Ucube bir karar
Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dosyanın kapatılması için Adalet Bakanlığı’na mütalaa gönderdiğini ifade eden Kaya, “Dosya daha sonra Yargıtay’a gidiyor. Yargıtay Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına rağmen ‘2010 yılında yapılan değişiklikle insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı olmasa bile o dönemde geçici maddeyle dönemin yöneticilerinin yargılanmasının yolu açıldı. Bu devlet memurları için çıkarılmamış’ şeklinde ucube bir karar verildi. Böyle bir karar yok hükmündedir. Kararın bize tebliğ edilmesi için Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunduk. 2021 yılının son gününde, bize tebliğ edildi” diye konuştu.
İşkence yapanlar korunuyor
Kararda işkence yapanları korumaya yönelik özel bir uygulamanın olduğunu vurgulayan Kaya, bunun uluslararası hukukta hiçbir karşılığının olmadığını dile getirdi. Savcılığın kararından sonra Kars Sulh Ceza Hakimliği’ne itirazda bulunduklarını aktaran Kaya, “Hakimlik aynen Yargıtay’ın verdiği kararı kes-kopyala-yapıştır yaparak bize tebliğ etti. Bizler de buna karşı AYM’ye itirazda bulunacağız. Ama gerçekçi olalım; AYM de konjektüre göre karar veriyor” şeklinde konuştu.
AİHM’e gideceğiz
Cemil Kırbayır dosyasının kapatılmasının sadece bir kişiye yönelik bir karar olmadığının altını çizen Kaya, “Faili bilinen 17 bin kişinin katillerini, işkencecilerini korumaya yönelik bir karardır. Onun için AYM’ye pek güvenimiz yok. Umarız ve dileriz ki bu talebimizi kabul eder. Eğer karar olumlu gelirse dava açılır, eğer gelmezse iç hukuk yolları tükeneceği için AİHM’e gideceğiz” dedi.