10 yıl 10 ay hapis cezası alan tutsak Gazel Bulut’un çocuklara armağan ettiği “Damlayan Masallar” kitabı geçtiğimiz günlerde çıkmıştı.
Bulut’un
editörlüğünü yaptığı, “Damlayan Masallar” çocuk kitabı, ortak bir çalışmanın
ürünü olarak yayımlanmıştı.
Kitap, hapishanelerde
anneleriyle birlikte kalan çocuklar ve annelerinden ayrı düşen çocuklar için
hazırlandı. “Damlayan Masallar” adlı kitap Bando Yayınları’ndan çıkarak
okuyucuyla buluşmuştu
Tutsak Gazel Bulut tutuklu bulunduğu Kandıra Hapishanesi’nden Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtladı. Gerçekleştirilen röportajı okuyucularımızla paylaşıyoruz.
“Damlayan Masallar” kitabını yazma fikri nasıl oluştu?
Hapishaneye girdiğim günden itibaren aklımda olan tek şey kızım (Çiğdem Arjin) ve onun için ne yapabilirim düşüncesiydi. Bu düşünceyle sürekli bir şeyler karalıyor, masallar yazmaya çalışıyordum. İlk zamanlar çok başarılı olduğumu söyleyemem, çünkü kızımdan ayrı olmanın verdiği duygusal yoğunluk çok tazeydi ve bu ister istemez tüm satırlarıma yansıyordu. Kısa süre Muğla’da kaldıktan sonra isteğim dışında getirildiğim Tarsus Hapishanesi’nde kızımı sık sık görme ihtimalim azaldı. Daha sonra uzun uğraşlar neticesinde sevk isteyip Kandıra Hapishanesi’ne geldim. Kızım artık daha sık ve rahatça görüşüme gelip gidiyordu. Hatta 3 gün yanıma bile alabilmiştim. Biraz daha rahatlamış kızımla aramızda güzel bir ilişki yakalamıştık. Daha fazla zaman kaybetmemeli, kaybettiğimiz zamanın telafisini yapabilmeliydim. Tabi ki ne yaparsam yapayım yetersiz kalacak. En azından kızım ondan ayrı olduğum süreçlerde onun ve onunla aynı durumda olan çocuklar için çabaladığımı bilmeliydi. Bu düşüncelerle “Damlayan Masallar” fikri ortaya çıktı.
Damlayan Masallar, Türkiye’de bir ilk olma örneğini oluşturuyor. Devamı olacak mı, planlarınız nedir?
Aslında bakarsanız yola çıkarken bu çalışmanın Türkiye’de bir ilk olacağını bilmiyordum. “Mutlaka daha önceden yapılmıştır” diye düşünmüştüm. Çalışmamız devam ettiği süreçte araştırmalarım ve gelen mektuplardan bir ilk olduğunu öğrendim. Tabi ki bu benim için mutluluk verici. Devamı olarak birkaç masallık daha küçük yaş gruplarına hitap edebilecek bol resimli okurken eğlenecekleri çalışmalar düşünüyorum. Bazı masal karakterlerini yeni serüvenlere çıkarmayı düşünüyorum.
Arjîn gibi annesi cezaevinde olduğu için ondan ayrı büyümek zorunda kalan çocuklar var. Annelerinin anlatamadığı masalları Damlayan Masallar anlatabilecek mi?
“Damlayan Masallar”, Arjîn gibi anneleri hapishanede olan çocuklara annelerinin anlatamadığı masalları anlatmakta tabi ki yetersiz kalacaktır. Çünkü isterse dünyanın en iyi kaleminden çıksın, en iyi masal anlatıcısı tarafından anlatılsın yine de yetersiz olur. Çünkü her çocuğun anne-babası isterse en sıradan bir olayı anlatsın o çocuk için en iyi hikaye ve anlatıcı olur.
“Damlayan Masallar’ın” içerdiği konular bir bireyin yaşamının parçası olması gereken evrensel değerlerdir. Nedir bunlar? Ekoloji, cins bilinci, bilime dayanan eğitim, dayanışma. Ekoloji günümüz dünyasının temel sorunlarından biri. Bu bakış açısıyla kaleme alınan masallarımız azaldı. Çocukken bu konularda edinilen duyarlılık insanın yaşamına yön veriyor, belirleyici rol oynuyor. Her anne çocuklarının bu gibi konularda duyarlı, sorgulayan, sevgi dolu, sorun çözen mutlu çocuklar olmasını ister. Damlayan Masallar’ın işlediği konular, farklı farklı kişiler tarafından hazırlanmış kolektif bir çalışma olması niteliğiyle de annelerin düşüncelerini yansıtabileceğini düşünüyorum. O yüzden her anne çocuğuna anlatabilecek bir masal bulabilecektir “Damlayan Masallar” içinden.
Kızınız Arjîn de bir süre cezaevinde sizinle kaldı. Nasıl bir süreç geçirdiğinizi anlatır mısınız?
Evet, kızım Çiğdem Arjin’i iki kez yanıma alabildim. İlk aldığımda yanımda 3 gün kaldı. O zaman 2 yaşındaydı. İlk kez yanıma alacağım için endişeliydim, nasıl bir tavır sergileyecek? Yanımda kalabilecek mi? Düşünceleri içimi kemiriyordu. Aynı zamanda kızımla birkaç saat, kalırsa birkaç gün geçirebilecek olmanın heyecanını da çok yoğun yaşıyordum. Anneler günüydü ve kızım bana hayatımın en güzel hediyesini vermişti. Hiç ağlamadan benimle beraber odaya geldi. Görevliler arkamızdan kapıyı kapatıp mazgaldan Arjîn’in eşyalarını verdiler. Kızım şaşkın gözlerle etrafı inceleyip sonra kapıya vurmaya başladı. “Aç kapıyı” diyordu. O an hissettiğim tek şey; çaresizlikti. Hemen ilgisini çekecek bir şeyler aradım, havalandırmaya çıkardım, anlamlandıramıyordu çevresindeki yüksek duvarları. Yan hücrelerden Arjîn’in geldiğini duyup heyecanla kendisine seslenen arkadaşların seslerinin nereden geldiğine anlam veremediği için korkuyordu. Uzun zamandır yanımda olmadığı için yemek yedirememiştim. Zaten bu yüzden erken göndermek zorunda kalmıştım. Çıktığında hastalanmış, enfeksiyon kapmıştı. Bu korkulardan sonra ancak 1 sene sonra yanıma almaya cesaret edebildim. İkinci gelişinde her şey bizim için mükemmel geçti diyebilirim. Kızım artık bir yaş daha büyümüş ve yanımda geçireceği birkaç günde benim mutlu olmam için çabaladığını gördüm. Yan hücreden arkadaşlara sesleniyor, bana türküler söylüyor, sürekli oyun oynamak istiyordu. Gördüğü her güzel şeyi (resim, süs, bileklik vs.), “Gazel bunu sen mi yaptın? Çok güzel olmuş” diyordu. Gördüğü her güzel şeyle beni bağdaştırıyordu.
Cezaevinde olmanızdan kaynaklı kızınız Arjîn sizden ayrı büyüyor. Kızınız görüşe gelip gittiğinde en zor olan ne oluyor sizin için?
Birlikte geçirdiğimiz hiçbir anı unutmuyor. Mesela son gelişiyle birlikte çim sahaya çıktık. Orada karıncalara kraker verdik. Köyde babaannesi ekmek yaparken yere düşen küçük bir hamur parçasının etrafına toplanan karıncaları görmüş. “Bak baba karıncalar hamuru Gazel’e götürüyor” demiş. Karıncaların buraya geleceğini düşünüyor. Kızımın görüşlere ya da yanıma her gelip gidişi gerçekten anlatılamayacak derecede acı bir durum. Her ayrılık sonrası toparlanmak çok zor oluyor. Ama toparlanmaya mecbursun. Yeniden paylaşacağın zamanlar için ayağa kalkman gerekiyor. Çünkü şunun bilincindesindir; bu yaşadığın ayrılıklar kader değil devlet eliyle sana zorla yaşatılan ülkenin acı gerçeklerinde biri. Ve bu gerçekliği olduğu gibi kabullenmeden ayağa kalkarak çocuğa yaşayacak güzel yarınlar vermen gerekiyor.
Kızınız sizden uzakta büyüyor. Görüşlere geldiğinde onun büyüdüğünü görememek nasıl bir duygu?
Bir anne için çocuğunun büyüdüğünü görememek kolay ve kabul edilebilinir bir durum değil. Ben bunu annelik hakkının ihlali olarak görüyorum. Aynı şey çocuk için de geçerli. Annesiyle büyüme hakkı elinden alınıyor. Ben kızımın birçok şeyini bilmiyorum. Her ne kadar yaşamının her anını öğrenmeye çabalasam da birçok şey eksik kalıyor. Mesela kızım bana “anne” diye hitap etmiyor. Tabi ki beni annesi olarak biliyor, kabul ediyor. Evdeyken anneye gideceğiz diyor ama yanımdayken beni adımla çağırıyor. Bunun nedeni de büyürken yanında olamayıp sağlıklı bir anne çocuk ilişkisi geliştiremememizden kaynaklı.
Bir çocuğun annesiyle cezaevinde yaşaması mı dışarıda onsuz büyümesi mi daha zordur?
Bu sorunun karşılığı hapishanelerdeki anneler için verilmesi en zor kararlardan birisi. Çünkü ya çocukluğun seninle birlikte aynı zor koşullarda yaşayacak ya da dışarıda annesiz büyümesine katlanacaksın. Anneleriyle birlikte sürekli hapishanelerde kalan çocuklara dair şahit olduğum birkaç şey aktarmak istiyorum. Tarsus’ta bizimle aynı koğuşta kalan Aren bebek vardı. Maalesef 6 aylıkken tanışmıştı bu mekanlarla. Bu yüzden dış dünyayı pek bilmiyordu. Emeklemeye başlamıştı. Annesi/bizler yer beton olduğu için yere bırakmak istemiyorduk. Ama emeklemek etrafı keşfetmek istiyordu. Dizleri betona sürtünmekten hep yara olmuştu. Son çare sutyenleri keserek Aren’in eşofmanlarına dikmiş, dizlik yapmıştık. Dizlerini koruduk ama betonun yaratacağı diğer hastalıklardan koruyamadık. Üşütüp hasta oldu. Bir hafta sonu ise çok ateşlendi. Hemen 112 acil servisi çağırttık belki 2 saat gelmedi. Tabi bu arada Aren’i susturamıyoruz, ağlıyor. Yeterince oyuncağı yoktu, biz de belki susar diye kapıyı çalıp balon veya benzeri bir şey doktor eldiveni de olabilirdi, revirden getirmelerin istedik. Getirmediler. Tekrar acil servisi sormak için çağırdığımızda “balonla oynayacak kadar iyiyse acilin gecikmesinde problem yok” dediler. Aren’de annesiyle birlikte cezalandırılmıştı…
Yine başka bir arkadaş da 1,5 yaşındaki kızıyla kalıyordu. Dışarıda ailesinin yanında 4 yaşında bir kızı daha vardı. Dönem dönem dışarıdaki kızı da gelip annesi ve kardeşiyle vakit geçiriyordu. Ama bir türlü duruma alışamıyor, hapishane koşullarına anlam veremiyordu. Bir gün annesine “anne dışarıda ağaçlar yapraklarını döküyor, neden burada hiç yaprak dökülmüyor” demiş. O çocukların psikolojilerini düşününce imkanı olan anneler dışarıda büyümelerini tercih edebiliyorlar.
Cezaevinde olmanızdan kaynaklı çocuğunuzdan ayrı yaşıyorsunuz. Siz ve sizin durumunuzda olan annelerin bu anlamda yasal ve hukuki beklentisi nedir?
Bir çocuğun sağlıklı gelişebilmesi için anne-babası ile yaşaması aynı zamanda yaşıtlarıyla aynı ortamda büyümesi gerekmektedir. Maalesef ki ülkemiz hapishanelerinde annesiyle birlikte kalan 800’den fazla bebek ve çocuk var. Tüm bunlardan mahrum kalıyorlar. Ancak anneleri hapishanede olan ya da anneleriyle beraber bu koşulları paylaşan çocukların Anayasa’da güvence altına alınan hakları ihlal ediliyor. Anneler olarak bu konudaki en önemli talebimiz; yargı paketinin tartışıldığı bir süreçte küçük çocuğu olan anneler ve hamile kadınlar için hapsetme uygulamalarına son verilerek, farklı alternatifler geliştirilmelidir. Geliştirilecek alternatifler de ‘suç’ ayrımına gidilmemelidir. Alternatif geliştirme sürecinde anne ve çocukların mağduriyetleri daha fazla artmasın diye ev hapsi gibi izolasyonun daha aza indirildiği anne ve çocuğun sağlıklı ilişki kurabilecekleri bir uygulamaya gidilmelidir. Bu ve benzeri taleplerin gerçekleşmesi için en önemli şey ise toplumsal duyarlılıktır. Daha fazla destek sunmak, daha fazla gündeme getirmek gerekiyor.
Sizlerin aracılığıyla “Damlayan Masallar” kitabımızın çocuklara ulaşmasında emeği geçen tüm arkadaşlara ve aileme teşekkür ediyorum. Umarım Damlayan Masallar çocukların hayallerine ortak olur.