Ağır hasta tutuklular bir bir ölüme gönderiliyor. İzmir Aliağa Şakran T Tipi 2 Nolu Hapishanesinde ayın 14’ünde Abdülrezzak Suyur, Diyarbakır 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanede ise Halil Güneş dün sabah yaşamını yitirdi. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2020 raporuna göre, hapishanelerde 604’ü ağır toplam bin 605 hasta tutuklu bulunuyor. Geçen yıl 27 hasta tutuklu yaşamını yitirdi. Ağır hasta tutuklular, tahliye edilmesi gerekirken, verilen olumsuz raporlarla chapishanede tutuluyor. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) hasta tutuklular için verdiği “cezaevinde kalabilir” raporlarıyla tartışmaların odağında.
Adli Tıp Uzmanı olan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, hapishanelerdeki ağır hasta tutuklular, ATK’ler ve hazırladıkları raporlara dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.
Hapishanelerde bin 605 hasta tutuklu bulunuyor
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2020 raporuna göre, cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere toplam bin 605 hasta tutuklu bulunuyor. Geçen yıl 27 hasta tutuklu yaşamını yitirdi. Tahliye edilmesi gereken ağır hasta tutuklular verilen olumsuz raporlar nedeniyle cezaevinde tutuluyor. Adli Tıp Kurumu (ATK) hasta tutuklular için verdiği “cezaevinde kalabilir” raporlarıyla tartışmaların odağında.
‘Siyasi otoritenin istediği kararlar alınıyor’
ATK’nin siyasi bir kurum olduğunu vurgulayan Fincancı, tüm atamalarının “Siyasi otorite” tarafından gerçekleştiğini belirtti. Fincancı, “ATK’de her isim siyasi otorite tarafından belirleniyor. Her siyasi otoritenin mimik değişikliklerinde bile ciddi bir değişim geçiriyor. Yıllardır hep böyle oldu. O yüzden verdiği kararlarda kaçınılmaz olarak siyasi otoritenin, hangi kararların alınmasını istiyorsa, nasıl bir cezaevi sistemi ve yargı tahlil ediliyorsa ona uygun hale gelmesi anlamına geliyor” dedi.
‘Pinochet’in kanlı ellerini sildiği havlu’
Şili’de Pinochet’in 1973’te iktidara geldiği askeri darbe döneminde, ATK benzeri bir yapı kurulduğunu ve “Pinochet’in kanlı ellerini sildiği bir kurum” gözüyle bakıldığını hatırlatan Fincancı, “Yapılanması tümüyle değiştirilen ATK için, Pinochet’in ‘kanlı ellerini sildiği havlu’ benzetmesi yapılır. Ne yazık ki Türkiye’de de ATK devletin işlediği suçların aklanmasına dönük kararlar çıkmasını dayatıyor. Nasıl ki siyasi irade; siyaset yapanları, muhalifleri yargı eliyle rehin alıyorsa, ATK’de benzer şekilde bu rehinelerin ölüme sürüklenmesini önleyecek adımlar atmaktan kaçınıyor. ATK kimsenin ‘kanlı ellerini’ sildiği bir havlu olmamalı” diye belirtti.
‘Savcılara ölüme terk etme yetkisi verildi’
AKP ve MHP tarafından Meclis’e getirilerek kabul edilen “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik” ile cezaevlerinde 1 Ocak 2021’den itibaren oluşturulan İdare ve Gözlem Kurullarına (İGK) dikkati çeken Fincancı, “İnfaz düzenlenmesiyle ilgili değişiklik ardından savcılara bir yetki verildi. ‘Cezaevinde kalabilecek olmasa bile toplum için tehdit oluşturuyorsa infaz ertelemesi yapılamaz’ denildi. Araçsallaştırılmış yargının kendisi yasama da dahil olmak üzere, insanları rehin almayı, ölüme terk etmeyi siyasi bir adım olarak tanımış oldu” dedi.
‘Karantina adı altında tecrit’
Tutukluların hastaneye götürülürken ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Fincancı, “Mahpuslar hastaneye gittikten sonra karantinaya alınıyor. Tam karantina bitmek üzereyken, birkaç mahpus daha hastaneden geliyor ve karantina sonsuza kadar uzuyor. İnsanlar tecrit edilmiş bir ortamda yaşamaya zorlanıyor. Hastalar kontrol, tedavi için hastanelere gittiğinde karantinaya alınıyor, tecritte tek başına kalıyor ve bakımı olanaksız hale geliyor.” şeklinde konuştu.
Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine karşı ortak mücadele geliştirilmesi gerektiğini dile getiren Fincancı, ayrım yapmaksızın herkes için eşit haklar talep edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.