Bizimle iletişime geçin

Güncel

‘Son kayıp bulunana son fail cezalandırılana kadar mücadeleye devam edeceğiz!’

17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’nda açıklama yapan İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Cumartesi Anneleri, “İnsanlık onurunu hedef alan gözaltında kaybetmelere karşı hakikat ve adalet mücadelesi yürütmekten asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Cumartesi Anneleri, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası etkinliklerinin ilkini, Beyoğlu’nda bulunan dernek binalarında gerçekleştirdiği basın toplantısı ile yaptı. Açıklamaya İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Cumartesi Anneleri Hanife Yıldız ve Hanım Tosun ile birlikte Cumartesi İnsanları ve çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı. 

Açılış konuşmasını yapan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, her yıl gözaltında kaybedilenlere dikkat çekildiğini, adalet ve akıbetlerinin açıklanması taleplerini yineledikleri bu haftaya giriş yaptıklarını kaydetti. Bu yıl da çeşitli etkinliklerinin olacağını söyleyen Gülseren, “Bilindiği gibi Türkiye’de gözaltında kaybetme suçu geçmişte kalmış bir suç değil. Hala bu suçun işlendiğini, birtakım uygulamaların devam ettiğini biliyoruz. Derneğimizin yayınladığı raporlarla özellikle kaçırılma ve gözaltında kaybedilme başvurularını görüyoruz. 6 Ağustos 2019’dan beridir Yusuf Bilge Tunç’tan hala haber alınamamakta. Bu hafta süresince sadece geçmişe dönük değil yetkililerin sorumluluklarına uygun davranmasını da isteyeceğiz” dedi.

“Nerede ve ne zaman adalet talep etsek bir polis şiddetiyle karşı karşıyayız”

Birleşmiş Milletler’in (BM) İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hala Türkiye tarafından imzalanmamasını da ele alan Gülseren, “Bunun hala imzalanmamış olması da devletin bu sorumluluktan kaçtığının bir göstergesi. Her şeyden önemlisi AYM kararları ve düzenlemelerine rağmen Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray buluşmaları engelleniyor. Yine Kimsesizler Mezarlığı ve Çağlayan önündeki açıklamalara da polis yasağı uygulanarak şiddetle gözaltına alındılar. Nerede ve ne zaman adalet talep etsek bir polis şiddetiyle karşı karşıyayız. Devletin bu suçla yüzleşmek istememesinde de bir anlam görüyoruz. Bu suçun devam edeceğine dair de önemli bir veri sunuyor. Toplumun bu duyarlılıkla yaklaşmasını, devletin bu sorumlulukla çözüm bulmasını istiyoruz” sözleriyle seslendi.

Ardından, 28 Temmuz 1993’te Bitlis’te kaçırılan ve 4 Ağustos’ta Elazığ Hazar Gölü kıyısında bir balıkçı tarafından katledilmiş halde bulunan 18 yaşındaki Özgür Gündem muhabiri Ferhat Tepe’nin ablası Ayşe Tepe, basın metnini okudu.

Ayşe, “Her yıl olduğu gibi bu yıl da ‘17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’ kapsamında düzenlediğimiz hafta etkinlikleri ile uluslararası hukukta insanlığa karşı suç olarak tanımlanan gözaltında kaybetme suçuna, bu suçun işlenmesine imkan yaratan cezasızlık politikalarına, inkar edilen gerçeklere ve bu insanlığa karşı suçla mücadelenin önemine dikkat çekecek, hakikat ve adalet talebimizin karşılanmasını isteyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Akıbetleri ailelerinden dahi gizlendi, hakikat karartıldı”

Arjantin’den Şili’ye, Kolombiya’dan Pakistan’a, Filistin’den Kıbrıs’a birçok ülkede bir baskı, sindirme ve cezalandırma yöntemi olarak açığa çıkan “gözaltında kaybetme”nin insanlığa karşı suç niteliğinde olduğunu belirten Ayşe, “İnsan haklarının ve temel özgürlüklerin ağır ve açık ihlalidir. Uluslararası hukuka göre tüm devletler gözaltında kaybetme suçunun sorumlularını istisnasız biçimde soruşturma, yargılama ve yaptırıma tabi tutma yükümlülüğü altındadırlar. Türkiye’de de gözaltında kaybetme suçu topluma korku salma ve muhalifleri susturma yöntemi olarak yaygın bir biçimde uygulandı. Yüzlerce insan evlerinden, işyerlerinden, kafelerden, otobüs duraklarından, otobüslerden, otomobillerinden gözaltına alındılar ve bir daha geri dönemediler. Akıbetleri ailelerinden dahi gizlendi, hakikat karartıldı” dedi.

“Gözaltında kaybetmeler tüm devlet kurumlarının iş birliği ile örtbas edildi”

Yüzlerce insanın gözaltında kaybedilmesine rağmen bu suçun yok sayıldığını ve iddiaların derin bir suskunlukla karşılandığını dile getiren Ayşe, “Gözaltında kaybetme suçu adalet sistemi eliyle cezasız bırakıldı. Diğer ağır hak ihlallerinde olduğu gibi gözaltında kaybetmelerde de hakikatin açığa çıkartılması ve adaletin sağlanmasına yönelik politikalar hayata geçirilmedi. Aksine AİHM’in de işaret ettiği gibi Türkiye’de cezasızlık, bilinçli ve sistemli bir devlet politikası olarak uygulandı. Hiç şüphe yok ki gözaltında kaybetmeler bu topraklarda örgütlü bir biçimde gerçekleşti ve yalnız yargının değil, ilgili tüm devlet kurumlarının iş birliği ile örtbas edildi. Bu yüzden bu suç yaygın ve sistematik biçimde işlenebildi ve sonuçsuz/ cezasız bırakılarak işlenmeye devam etti. Nitekim 1915 yılından bu yana, bu topraklarda yaşanan gözaltında kaybetme pratiğine dair hiçbir iktidar yüzleşme ve hesaplaşma iradesi göstermedi. İnkar ve cezasızlık politikaları iktidarlar değişse de devam ettirildi” diye belirtti.

Ayşe, devamında şunları kaydetti: “Derneğimize yapılan başvurular, 2016 OHAL ilanı sonrasında kaçırılma, alıkonulma ve gözaltında kayıp iddialarının dikkat çekici bir şekilde arttığını gösterdi. Sadece OHAL süresince en az 32 kişi gözaltında kaybedilme girişimine maruz kaldı. Sonrasında 26’sı bulunurken, Yusuf Bilge Tunç’tan halen bir haber alınamadı. 2 Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’na girdikten sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Cemal Kaşıkçı’nın kaybedilmesi ile ilgili failler bulunmazken, dava fail durumundaki Suudi Arabistan’a devredildi. Gözaltında kaybedildiği TBMM Raporu ile itiraf edilen Cemil Kırbayır dosyası; delillere, belgelere, tanıklara rağmen zamanaşımıyla kapatıldı.

Hatırlanacağı üzere, 699 hafta boyunca gerçekleştirilen Cumartesi buluşmaları 700’üncü haftasında 25 Ağustos 2018 ve devamında Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Anayasa Mahkemesi’nin Maside Ocak Kışlakçı, Aydın Aydoğan ve Gülseren Yoleri başvuruları üzerine verdiği kararları ile Kaymakamlık yasaklarının hukuka aykırı olduğu tespit edildiği halde yasak uygulaması sürdürüldü ve cumartesi insanları halen her hafta gözaltına alınıyorlar. Bu ağır baskı ve hukuka aykırı müdahale koşullarında, kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak 28 yıldır, ‘Görüyoruz, biliyoruz, tanıklık ediyoruz’ diyerek, gözaltında kaybetmeler gerçeğini yüksek sesle duyurmaya, kamuoyunun gündemine taşımaya çalışıyoruz. Cezasızlığı ve adaletsizliği aşmak, hakikate ulaşmak için mücadele etmenin bir yurttaşlık görevi olduğuna dikkat çekiyoruz.

Gözaltında kayıp vakalarının yeniden gündeme gelmesi ve adalet arayışımızın bastırılmaya çalışılması karşısında, mücadelenin daha etkin sürdürülmesinin bir zorunluluk olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu kez de Gözaltında Kayıplar Haftası vesilesi ile insanım diyen herkesi mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz. Bir kez daha devleti yönetenlere sesleniyoruz:

*Hakikat ve adalet talebimizin gereğini yerine getirin. Kayıplarımızın akıbetini açıklayın, cezasızlık politikasına son verin, kayıp dosyalarında etkin soruşturma yürütün, failleri cezalandırın.

*Devletlere, Zorla kaybetmeyi suç olarak düzenleme, yargılama ve cezalandırma, gözaltında kaybetmelerin önlenmesi ve geçmişte yaşanan kaybetmelere dair hakikat ve adalete erişimin sağlanması sorumluluğu getiren, BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi derhal imzalayın ve uygulayın.

*Beş yıla yakın bir süredir hiçbir hukuki dayanağı olmadan bize ve tüm topluma kapattığınız Galatasaray’daki yasağı derhal sonlandırın, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayın.

*Kayıp yakınları ve hak savunucularına yönelik polis şiddetine ve yargı tacizine son verin.

İnsanlık onurunu hedef alan gözaltında kaybetmelere karşı hakikat ve adalet mücadelesi yürütmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Kayıplarımızdan ve kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray Meydanı’ndan asla vazgeçmeyeceğiz.”



Aralık 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031 

Daha Fazla Güncel Haberler