Bizimle iletişime geçin

Ekoloji

Peri Vadisi Dernekleri maden ocakları ve barajlara karşı bir araya geldi: ‘Yaşam alanları yok ediliyor’

Bingöl-  Peri Vadisi’nde yaşanan ekolojik yıkıma dikkat çekmek isteyen bölge dernekleri İstanbul’da bir araya geldi. Ataşehir Belediyesi Erdal Eren Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele siyasi parti temsilcileri, Bingöl, Dersim, Malatya‘daki çevre derneklerinin temsilcileri  ve çok sayıda kişi katıldı.

Bingöl-  Peri Vadisi’nde yaşanan ekolojik yıkıma dikkat çekmek isteyen bölge dernekleri İstanbul’da bir araya geldi. Ataşehir Belediyesi Erdal Eren Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele siyasi parti temsilcileri, Bingöl, Dersim, Malatya‘daki çevre derneklerinin temsilcileri  ve çok sayıda kişi katıldı.

Moderatörlüğünü Eskikavak( Arêk) Köyü Derneği Başkanı İbrahim Kudiş’in yaptığı panele konuşmacı olarak Evrensel Gazetesi yazarı Özer Akdemir, Eski Tunceli Baro Başkanı Barış Yıldırım ve Çevre Mühendisleri Odası(ÇMO) Başkanı A. Dursun Kahraman katıldı.

‘Köyümüz bize yasak, maden şirketine serbest’ 

Açılış konuşmasını yapan İbrahim Kudiş, Kiğıda yapmak istedikleri panele pandemi gerekçesiyle izin çıkmadığını belirterek bölge halkına yönelik kirli propaganda ile kafa karışıklığı yaratılmak istediğini söyledi. Bölgede iki maden ocağı olduğunu söyleyen Kudiş “Yol, su getireceğiz, teknolojik çalışarak bölgeye zarar vermeyeceklerini iddia ettiler. İşin böyle olmadığını biliyoruz” dedi. Maden havzası içinde yer alan İlbey köylülerinin 1993 yılından bu yana güvenlik gerekçesiyle köylerine gidemediklerini anlatan Kudiş, “Biz köylerimize gidemiyoruz ama maden şirketi, o bölgeye girerek ağaçları kesip doğamızı talan edebiliyor. Bölgemiz tarım, hayvancılık ve arıcılıkla geçimlerini temin ediyor. Anılarımız var, mezarlarımız var, kutsallarımız var. Birleşerek, güç birliği içinde yaşam alanlarımızı korumak istiyoruz” diye konuştu.

‘Bir havzada altısı baraj tipi dokuz HES olmaz’ 

Bingöl’ün Kığı ilçesine bağlı Eskikavak köyünde Bingöl Metal Madencilik Şirketi tarafından açılmak istenen kurşun, gümüş çinko kompleks cevher ocağı projesine karşı  açılan iptal davasının avukatlarından Barış Yıldırım da bölgede inşa edilen barajlar nedeniyle ciddi bir ‘ekokırım’ meydana geldiğini kaydetti.

“Bu havzanın üzerinde yaptığımız araştırmalarda altısı baraj tipi dokuz tane HES inşa edildi” diyen Yıldırım, “Yasa dışı bir şekilde yapıldı. Biz kendi sınırlarımız içinde bulunanlara müdahale edebildik. Davalar açtık, yasa dışı olduklarını tespit ettirdik. Maalesef dünyada havzası tamamen yok edilen ender yerlerden birisi bu bölge ve Peri suyu.  Bir havzada 6’sı baraj tipi 9 tane hidroelektrik santrali inşa edilemez” ifadelerini kullandı.

Peri havzası için kümülatif etki değerlendirme süreci işletilmediğini söyleyen Yıldırım, “Burası çok önemli bir ekosistem sahası. 2000’e yakın flora türü saptanmış. Bu türlerin 1/4’ü endemik. Bern Sözleşmesi‘ne göre pek çok fauna türü var bölgede. Bakır madencilik projesine karşı bilirkişi raporu geniş havzada nesli tükendiği sanılan Anadolu parsının yaşadığına dair işaretler var” dedi.

‘Danıştay’ın reddine rağmen…’ 

Bölgede gerçekleştirilmek istenen madencilik faaliyetlerine karşı yürüttükleri hukuki süreci de anlatan Yıldırım şunları anlattı:

“Biz Çevre İl Müdürlüğüne başvuru yaptık. ÇED gerekli olumlu kararı var mı yok mu diye. Bingöl Valiliği Çevre İl Müdürlüğü yanıt gönderdi. İki adet ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verildi. Bu kararın hukuka aykırı olduğuna dair dava açtık. Bilirkişi incelemesi sonucu verilen raporda PTD dosyalarının usulüne uygun olmadığına karar verildi. Bu ‘ÇED gerekli değildir’, kararları iptal edildi. Bu kararlara karşı şirket ve bakanlık temyiz etti ancak Danıştay tarafından reddedildi.  Eskikavak Köyü sınırları içerisinde başka bir proje yürütülmesi ya da teşebbüs dahi edilmesi hukuka aykırı. ÇED kararı olmadan proje yürütülmesi zaten hukuka aykırı” diye konuştu.

‘Türkiye’nin su deposu’

Yıldırım son olarak şunları söyledi: “Bu bölge Türkiye’nin su deposu. Zaten buranın bir kısmını HES’lerle yok ettiniz. Geri kalanları da madenlerle yok edemezsiniz. Bunu bilim ve hukuk söylüyor. Bizim uluslararası sözleşmeler hükümlerine göre korumamız gereken alanlar birkaç şirketin tasarrufuna bırakılmış. Bu sahalar şirketlere bırakılamaz. Her taraftan imdat çığlıkları, yetişemiyoruz. ‘Ben yaptım oldu diyemezsiniz.”

‘Bunun adı felaket ya da kaza değil, suç’ 

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı A. Dursun Kahraman ise çevreyle ilgili alınan kararlarda hukuki süreçlerin işletilmediğine dikkat çekti: “Yönetmelikler, kanunlar var ama bu işin rotasını çizen kanunlar değil. Örneğin Kastamonu Bozkurtta yaşanan seli hatırlayalım. Onlarca yurttaş boğularak can verdi. Peki biz ‘dere yataklarının üzerine ev yapılamaz, yaşam tesis edilemez’i bilmediğimiz için mi o insanlar orada can verdi. Hayır! Kanun yok muydu, vardı. Ama can verdiler. Ya da biz kirlilik nedir, nasıl önlenir, bilmiyor muyuz? Biliyoruz ama Van Gölü’nden tutun Marmaraya kadar yaşananlar ortada. Buna felaket ya da kaza diyemeyiz. Bunun adı suçtur.”

ÇED raporlarının alım sürecine ilişkin de değerlendirmede bulunan Kahraman, genellikle çevreyi tahrip edeceği açık olan projeler için dahi ÇED olumlu kararları alındığını hatırlattı; son süreçte 6 bin 178 ÇED olumlu kararına karşılık yalnızca 61’i için ÇED olumsuz kararı alındığın; 65 bin tane de ÇED gerekli değil kararı olduğunu belirtti.

‘Yaşam alanları yok ediliyor’

Gazeteci Özer Akdemir,  sıfırı tüketen iktidarın son olarak doğanın talamına yöneldiğini söyledi;  “Vahşi madencilik faaliyetleri nedeniyle göç etmek zorunda kalan, orada kalsalar hem yaşamlarını, hem çocukların yaşamlarını, hem de hayvanların yaşamlarını yok olacağını bilen köylüler göç edip gitmek zorunda kaldılar. Köylülerin, yaşam alanları madencilik faaliyeti adı altında yok ediliyor” dedi.

Hukukun yaşam alanlarını korumak isteyenlerin değil, sermaye ve şirketlerin yanında olduğuna dikkat çeken Akdemir, emek ve ekoloji mücadelesinin birbirinden ayrı olmadığını kaydetti.

Panelistlerin sunumunun ardından söz alan köylüler ve STK temsilcileri de bölgede yürütülen doğa talanı nedeniyle yaşam alanlarının yok edildiğine dikkat çekti.

KAYY-DER Eş Başkanı Ahmet Tüzün, merkezi yönetimin yerelin özgünlüklerini dikkate almadığını belirtti: Ülkenin yönetimsel her şeyinde büyük hatalar var. Birisi gelecek diyecek ben şurada maden yapacağım,’ tamam hemşerim gel yap ‘, her başvuruna izin veriyorlar. Hiç mi insan sormaz, buranın yaşantısı nedir. İnsanlar yıllar önce burada neler yapmışlar? Kutsallıkları nedir?  Düşünebiliyor musunuz üç beş kuruş için dağ keçilerini öldürtüyorlar. İspanya’dan adam bilmem kaç dolar veriyor gelip bizim keçilerimizi öldürüyor. Yazıktır, günahtır… ”

Malatya Çevre Platformu İstanbul Sözcüsü Şahinder Bayram da yaşam alanlarına sahip çıkma çağrısı yaparak “Malatya’da toplam maden projesi sayısı  850’nin üzerine çıktı. Bunların 450’si ÇED raporlu. ÇED olsun ya da olmasın her şey sizin direnmenize, yaşam alanlarınıza sahip çıkmanıza bağlı” dedi. Bayram, iktidarın özel maden yasası çıkararak çevreye zarar veren projelere karşı dava açılmasının önünü kesmek istediğini de belirtti.

Kaynak: Fırat Bulut/Yeşil Gazete



Aralık 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031 

Daha Fazla Ekoloji Haberler