Maoist Komünist Parti (MKP) Merkez Komite/Siyasi Büro işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs vesilesiyle açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, “Pandemi nedeniyle daraltılan yaşam alanları 1 Mayıs’ın direniş, dayanışma ve mücadele ruhunu daraltmamalı, yaşamın her alanı 1 Mayıs alanına çevrilmelidir” denildi.
Elimize E-mail yoluyla ulaşan açıklama şöyle;
COVİD-19 salgınının kuşattığı dünya gerçekliğinde, yaşam ve hareket alanlarının sınırlandığı koşullarda İşçi sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’a Merhaba diyoruz.
19. yy. Avrupa, Avusturalya ve Amerika kıtaları büyük işçi mücadeleleriyle çalkalanıyordu. 1871 Paris Komünü tecrübesine bu mücadeleler silsilesinin bir ürünüydü denilebilir… Bahsi geçen tarih İşçi sınıfının uzun ve zorlu çalışma koşullarına karşı 8 saatlik iş günü ve çalışma koşullarının düzeltilmesi için kapitalist sömürüye ve gericiliğe karşı öne çıkan mücadelelerine tanıklık yapıyordu…
Bu mücadele içinde Amerikan işçi sınıfı kendi önderlerinin asılmasına kayıtsız kalmadı. Girdikleri direnişler zemininde ileri sürdükleri haklı ve meşru talepleri Amerikan egemen sınıflarınca katliam saldırılarıyla cevaplanmasına rağmen yüz binlerce işçi ve emekçi birlik ve dayanışma içinde bu talepleri sahiplenerek mücadeleyi yükselttiler. Bu gelişmeler uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi ve 1889 yılında toplanan II Enternasyonal Kongresi, Amerika işçi sınıfının 1 Mayıs 1886’da başlattığı ve yükselttiği bu mücadeleyi tüm dünyadan selamlama ve desteklemek amacıyla 1890 yılının 1 Mayıs günü için uluslararası alanda ortak gösteri yapma kararı aldı. Bu gösterilerin büyük destek görmesi ve yankı uyandırması üzerine II.Enternasyonal 1891’deki kongresinde ise bu gösterilerin Uluslar arası alanda her sene aynı gün tekrarlanmasını kararlaştırdı ve bu tarihten sonra 1 Mayıs, işçi sınıfının “Birlik, Dayanışma ve Mücadele günü” olarak kabul edildi…
1 Mayıs, sömürü üzerine kurulu kapitalist sisteme bir itirazdı. Kapitalist sistemin tüm kötülüklerine isyandı. Zor ve güvencesiz çalışma koşullarına, sınırsız sömürüye, açlığa ve yoksulluğa başkaldırıydı. Bu itiraz dünyanın her bir köşesinde aynı koşullarda çalışan, ezilip sömürülen işçi sınıfı ve emekçilerin desteğini aldı, her türlü baskı ve katliamlara rağmen sahiplenildi. Çetin mücadelelerde ödenen ağır bedeller sadece mücadele kararlılığını pekiştirmekle kalmamış, somut kazanımlar da elde etmişti. 1 Mayıs bu kazanımların ilklerindendir…
1800’lerde işçi sınıfının uzun ve kötü çalışma koşuları karşısındaki mücadelesini ifade eden fakat içeriğiyle işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadelesini anlatan 1 Mayıs, dünya proletaryasının elinde kazanılmış devrimci bir mevzi olarak yakıcı önemini korumaya devam etmektedir. Aynı yakıcılık bugün çok daha keskinleşmiştir.
İşçi sınıfının kanları pahasına mücadelede elde ettikleri bu mevzinin gelecek kuşaklara devrimci bir miras olarak aktarılmaması ve gelecek kuşakların bu mirastan öğrenmemeleri için egemen sınıflar dünyanın her yerinde bu mevziyi zayıflatmaya, içini boşaltmaya, olmadı katliama varan saldırılarla engellemeye ve unutturmaya çalıştılar. Fakat, işçi sınıfının “Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü” olan 1 Mayıs, işçi sınıfı ve emekçi halklar tarafından tüm kızıllığıyla bugünlere taşındı ve yaşatıldı. 1 Mayıs’ı kan-can bedeli mücadeleleriyle yaratıp bugünlere taşıyan işçi emekçi sınıfları selamlıyor, mücadele ölümsüzlerini saygıyla anıyoruz.
Emperyalizm ve Egemen Gericilik Yaşamı Yeniden Örgütlemeye Çalışıyor, İzin Vermeyelim!
Emperyalist-kapitalist sistem dünden geri kalmayan azgın sömürü sistemiyle işçi sınıfı ve emekçi halkların boğazını kelepçeleyen özelliğiyle, dünyayı kan gölüne çeviren niteliğiyle, eko-sistemi yıkıma uğratan gözü dönmüşlüğüyle insanlığın ve doğanın can düşmanı olarak dünyayı ahtapot kollarıyla sım-sıkı sarmış durumdadır. Fakat bu sistem iç çelişkileri gereği aynı zamanda büyük krizler yatağında yaşamaktadır. Bir türlü atlatamadığı ekonomik krizlere şimdi Pandemi krizi de eklenmiş vaziyettedir. Ve Pandemi’yi yaşadığı ekonomik-siyasi krizleri aşmada bir fırsata çevirmeye çalışmaktadır.
Dünya emperyalist sistemin bir parçası olan “TC” devleti ve iktidarı da bu krizin bir parçası durumundadır ve Pandemi’yi fırsata çevirerek yaşanan krizlerini aşmanın çabasındadırlar.
Pandemiyle birlikte ilk gündeme getirdikleri önlem kendi sermaye çevrelerini kurtarmak olmuştur. İşçi sınıfı ve emekçilerin vergilerinden biriken fonlar, maaşlarından yapılan kesintiler sermayeye aktarılırken, işçi sınıfı ve emekçilere ise daha çok çalışın, makinaları durdurmayın, üretimi aksatmayın denmiştir.
Pandemi’nin yarattığı yaşam riski karşısında hiçbir sağlık güvencesi dahi olmadan sermayenin kazancının sekteye uğramaması için çalışmak zorunda bırakılan işçi sınıfı ve emekçiler ölümle yüz yüze bırakılmışlardır. Salgından en çok etkilenenler yaşlılarla birlikte sermaye için çalışmak zorunda bırakılanlar olmuştur.
Adaletsizlikler ve eşitsizlikler Pandemi kriziyle daha da ağırlaşmış durumdadır. Var olan fakat salgınla birlikte büyüyen ekonomik krizin yükü milyonlarca işçi emekçi, esnaf, emekli ve işsizler ordusunun sırtına yüklenmektedir. Toplumun %99’u %1’in çıkarları için ölümle karşı karşıya getirilmiştir.
Dünyanın bir çok yerinde ve Türkiye-Kuzey Kürdistan da ekonomik krizlerin, sosyal adaletsizliklerin beslediği kitlesel gösterilerin yükseldiği ve yenilerinin mayalandığı bir süreçte gündeme gelen Pandemi krizi; bu krizleri, adaletsizlikleri daha da derinleştirmiş, kitlelerin öfkesini daha da biriktirmiş durumdadır.
Ne varki, Pandemi vesilesiyle egemen sınıflarca getirilen yasaklamalar gündeme gelecek tepkilerin ve direnişlerin önünü almayı da hedeflemiş durumdadır. Yaşanan krizlerin daha da derinleşeceği düşünüldüğünde var olan yasakların daha da sertleşeceği ve genişleyeceği ortadadır. Yaşam; emperyalist gerici sistem tarafından iş ile ev arasına sıkıştırılarak yeniden örgütlenirken, sosyal yaşam aktiviteleri tümden yasaklı hale getirilmeye, iş-ev arasında mekik dokuyan, itiraz hakkı elinden alınan yeni modern köleler yaratılmaya çalışılmaktadır.
Öte taraftan salgın sendromu toplumlara şırınga edilerek kaotik kaygı toplumu yaratılmakta, yaratılan bu kaygı toplumu zemininde spekülatif sermaye için gerekli şartlar oluşturulmakta, kapılar sonuna kadar açılmaktadır. Böylece uluslararası tekelci sermayenin yeni ihtiyaçlarına uygun olarak yeni sömürü sistemi ve buna uygun toplumsal bilinç ve algıda gerekli alt-yapı sondajları geliştirilmektedir…
1800’lerdeki işçi sınıfının yaşadıklarından farklı olmayan bir süreci emperyalizm koşullarında daha ağır şekilde yaşayan işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamı Pandemiyle birlikte gündeme getirilen politikalarla daha da çekilmez hale gelmiştir. Pandemi gerekçesiyle pekiştirilerek dayatılan bu yaşam kabul edilmemelidir. Üretimin toplumsal niteliği sürekli gelişip-genişlerken, yaşamı bireyselliğe mahkum eden, sosyal bir varlık olan insanın yaşam alanını daraltan emperyalist-gerici politikalara izin verilmemelidir.
Dünyanın ve insanlığın kaderi gibi, işçi sınıfı ve emekçi halkların kaderinin de, mevcut dünya gericiliği ve çok uluslu tekellerin başat olduğu gerici sınıfların eline bırakılamayacağı bugün çok daha keskin biçimde görülmüş, Komünist toplum perspektifli Sosyalizm alternatifi bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır…
1 Mayıs’ta Tüm Yaşam Alanlarını 1 Mayıs Alanına Çevirelim!
Faşist diktatörlük, ekonomik ve siyasi kriz içindedir. Pandemi, bu krizleri daha da ayyuka çıkarmış durumdadır. Suriye’de, Libya’da, Kuzey Kürdistan’da, Güney Kürdistan’da yürüttüğü savaşı sürdürebilmek için, kendi sermaye çevresini, tarikatları, faşist gerici oluşumlarını beslemek için kaynağa ihtiyacı vardır… Tam da bu süreçte, bu ihtiyacı daha da artmış durumdadır. Bu nedenle, iktidar kendinden başka hiç bir kesimin salgından olumsuz etkilenen halkla dayanışmak için “kampanya” düzenlemesini kabul etmemekte “devlet içinde devlet olmaz” diyerek yardım kampanyaları açanlara davalar açmaktadır, toplanan yardımlara el koymakta, vermemektedir…
Ekonomik kriz, siyaset alanını da etkilemiş, klikler arası dalaşı yeniden keskinleştirmiştir. İktidar, durumu fırsata çeviren politika ve uygulamalara girerek muhalefeti de edilgen pozisyona getirip silikleştirmeye çalışmaktadır. Aralarındaki çelişkinin yeniden depreştiği alenen gözlenmektedir. CHP’nin belli çıkışları bunu işaret ederken, siyasetin yeni aktörleri de aynı anlamda sahneye çıkmaktadır. Çeşitli cemaat, parti ve gerici odakların koalisyonu durumundaki iktidar bloğunda gündeme gelen(ve kabul edilmeyen) istifa da bunun bir göstergesidir. Bu durum aynı zamanda iktidarın yönetim krizine de işaret etmektedir.
Bu çoklu kriz koşullarında iktidarın sürdürülebilirliği, faşist kuşatmanın ve saldırıların daha da artmasını koşullamaktadır. Süreç baskıların ve yasaklamaların daha da artacağına işaret etmektedir. Toplum yaşamını tehdit eden ve bir o kadar da toplumu korku ve panik iklimine iten Pandemi, görülmektedir ki, egemen sınıflara bu fırsatı sunmuş, bu olanağı da yaratmış durumdadır.
Fakat, Pandemi aynı zamanda faşist devletin ve faşist AKP-MHP iktidarının gerçek niteliğini toplumun en geniş kesimlerine bir kez daha göstermiş, tüm çürümüşlüklerini de ortaya çıkarmış-çıkarmaya da devam etmektedir. Faşist devletin ve iktidarın toplum sağlığını tehdit eden Pandemi karşısındaki ilk tavrı işçi sınıfı, emekçiler, halklar değil sermayeyi, patronu, büyük şirketleri korumak-gözetmek olmuştur. Uyuşturucu baronlarını, çeteleri, tarikat liderlerini, kadına tecavüz edenleri-katledenleri, çocuklara tecavüz eden sapıkları hapishanelerden salıvermek olmuştur, işçi ve emekçilerin patronların keyfine göre işten çıkarılmalarını sağlayacak düzenlemeler yapmak olmuştur vs… İşçi sınıfı ve geniş halk kitlelerinin Faşist AKP-MHP iktidarı, patronlar-sermaye için “teferruat” olduğunu bir kez daha göstermiştir Pandemi koşulları…
2020 1 Mayıs’ına bu çürümüş “TC” devleti ve faşist iktidar gerçekliğiyle girilmektedir. Pandemi nedeniyle gündeme gelen yasaklamaların kuşatması altında 1 Mayıs karşılanmaktadır.
Pandemi süreci birlik ve dayanışmayı öne çıkarmış durumdadır. Faşist devlet ve iktidarı, egemen sınıflar cephesinde oluşturduğu birlik ve dayanışmayla örgütlü bir şekilde Pandemiyi fırsata çevirmeye çalışmaktadır. Fakat işçi sınıfı ve emekçiler kendi cephesinden en geniş birlik ve dayanışmayı örecek örgütlenmeyi oluşturmuş değildir. Dağınıktır, parçalıdır. İşçi sınıfının ve geniş halk kitlelerinin Pandemiye ve faşizme karşı mücadeleyi en geniş zeminde örgütleyerek- birleştirerek cevap vermekten başka şansı yoktur.
İşçi ve emekçi sınıfların kapitalist sermaye uğruna nasıl hoyratça kullanılıp ölümlere reva görüldüğü çok net biçimde ortaya çıkmıştır. Yaşanan tüm koşullar işçi ve emekçi sınıfların mücadelesinin önemini büyütürken, Birlik-Dayanışma-Mücadele günü 1 Mayıs’ın ruhuna uygun karşılanmasını da her zamankinden daha önemli kılmaktadır.
Kuşkusuz ki, somut salgın tehdidi ve bunun kitlelerin psikolojisine yansıması ve bütün bunlar karşısındaki sorumluluklarımız gereği, 1 Mayıs’ın kitlesel kalabalıklarla karşılanmasını ne yazık ki, ertelemek durumundayız. Ancak, bu objektif durum işçi sınıfı mücadelesinin tatili anlamına asla gelmemelidir. Dolayısıyla, bildiri, pankart, afiş, yazılama, Tv ve Radyo yayınları gibi en zengin ajitasyon-propaganda araç ve materyalini kapsayan çalışmalar, öte taraftan geniş kitlelerin planlanan saatlerde ışık açıp kapama, pencerelerden 1 Mayıs Marşı söyleyip sloganlar atma, balonlar salma, sembolik katılımlarla Taksim Meydanına çelenk bırakma, 1 Mayıs yazılı maskeler kullanma, silahlı-silahsız militan eylemler ve korsan gösteriler yapma, sokaklarda ateşler yakma gibi çeşitli değişik etkinliklerle 1 Mayıs mücadele gününe dönüştürülmelidir…
Birlik ve dayanışma en geniş şekilde kurulmalı en zengin mücadele biçimleri ile buluşturularak Pandemiye ve Pandemiden daha da tehlikeli olan kapitalizme, faşist devlete ve faşist iktidara geçit verilmemelidir.
Pandemi nedeniyle daraltılan yaşam alanları 1 Mayıs’ın direniş, dayanışma ve mücadele ruhunu daraltmamalı, yaşamın her alanı 1 Mayıs alanına çevrilmelidir.