İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri’deki Marmara Cezaevi’nin karşısındaki salonda görülen duruşmada, tutuklu sanıklar Selçuk Kozağaçlı, Barkın Timtik, Oya Aslan, başka suçtan tutuklu Özgür Yılmaz ile bazı tutuksuz sanıklar ve avukatları hazır bulundu. Duruşmaya bazı yabancı ülke barolarından avukatlar da katıldı.
Kozağaçlı, Soylu’nun fotoğraflarını hatırlattı
Birgün’de yer alan habere göre; yaklaşık 6,5 yıldır tutuklu yargılanan Kozağaçlı, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Silivri’deki salonunda dün başladığı esas hakkındaki savunmasını bugün bitirdi. Duruşmada dün başladığı savunmasını sürdüren Selçuk Kozağaçlı, “Bu davayı bu şekilde bitirirseniz, savcılığın suçlamaya konu yaptığı 14 tanığı dinlemeye cesaret etmeden bitireceksiniz. Dijitalde suçlamalar varsa ondan sonra içerikleri üzerine konuşalım. ATK’ye gönderin ama yok. Müzekkerelerinizin cevaplarını takip edin. Bence bu dava bitmedi fakat bu hafta bitirmeye karar verirseniz de bütün söylediklerimizi bilin ve düşünün” dedi.
Bazı fotoğraflarının iddianamede, “terör örgütü yöneticisi olduğunun delili” olarak öne sürüldüğünü belirten Kozağaçlı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kamuoyuna yansıyan bazı tartışmalı kişilerle fotoğraflarını anımsattı. Kozağaçlı, mahkeme heyetine, “Fotoğraflar delilse İçişleri Bakanı’nın fotoğraf arşivini açalım mı sayın Başkan? Şimdi elinizi vicdanınıza koyun, Süleyman Soylu mu daha düzgün bir adam ben mi daha düzgün bir adamım?” diye sordu.
“Silahlı siyaseti siyaset alanı dışında gören biri değilim. Hayatım boyunca silahlı siyaset yapanlara karşı olmadım. Anayasal düzenin silahla değiştirilmesini ister miyim, evet isterim, Dimitri Karamozof düşüncesiyle. Ama bana sorunuz, ‘DHKPC yöneticisi misin?’ ise hayır, değilim! Gerçek soru budur” sözleriyle özetledi.
Kozağaçlı, esas hakkındaki mütalaanın firari savcı Adem Özcan’ın iddianamesinden alındığını belirtti ve şunları söyledi: “İnterpol kırmızı bülteniyle arandığı için kendisi gelip sözünü huzurda tekrar edemeyecek durumda olan firari iddianame savcısının sözünü bize iletmeyi vazife edinmiş görünüyor. Eğer sadece on yedi hecede anlatmam gerekseydi, herhalde Kyoshi’nin şu haikusunu tercih ederdim: ‘Sıvıştı yılan ama bana attığı bakış otlarda kaldı.’ Adem Özcan’ın iddianamesini tekrar etmek objektif cemaatçiliktir, fikirlerinin burada olduğunun kanıtıdır.”
Timtik: bu dosyadaki adaletsizliği yaratanlar, bu adalet tartısında kendileri de tartıldılar
Tutuklu Barkın Timtik de duruşmanın öğleden sonraki oturumunda yaptığı savunmada üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek tahliye talebinde bulundu.
Timtik, “Dün Selçuk abi çok detaylı anlattı, dosyadaki hukuksuzlukları, size bir düşünme fırsatı verdi. Dün gecenin nasıl geçti, çok merak ediyorum. Benim gecem iyi geçmedi. Ablama dair duygularımı ancak dostlarım arasında ifade edebilirim. Bu dosyadaki adaletsizliği yaratanlar, bu adalet tartısında kendileri de tartıldılar. Biz yaşadıklarımızı büyük bir trajedi olarak adlandırmıyoruz. Yaptıklarımızın sebeplerinin, sonuçlarının farkındayız. “Selçuk abi anlattı, biz yoksul şekilde büyüdük. Bunları anlatmayı sevmiyorum aslında, çünkü sömürüden nefret ettiğim gibi gözyaşının sömürüsünden de nefret ederim. Ancak anlatılanlar, biraz da benim hikâyem” dedi.
Timtik şunları kaydetti: “Kimi arkadaşlarımız esnaf çocuğu, kimisi yoksul çocuğu, kimisi yüksek bürokrat. Ancak bizi bir araya getirenler bunlar değildi. Biz kendimize çizdiğimiz yollarda karşılaştık. İddianame diyor ki, “örgüt” bizi bir araya getirdi. Bu anlatılan bizim hikayemiz değil, gerçekle bağdaşmıyor.” Yargıtay kararı bozdu, dosyayı tekrar ele almak zorunda kaldınız. Belki adil yargılanma hakkına riayet edeceksiniz, bunu talep ediyoruz hala. 200 yıl evvel kazanılmış hakların işe yarayabilmesi için hala mücadele ediyoruz, ölüyoruz.
“Bana ödetebileceğiniz en ağır bedeli zaten ödettiniz”
Sizden hiçbir zaman tahliye talep etmedim. Bana ödetebileceğiniz en ağır bedeli zaten ödettiniz. Tahliye kararı verecekseniz de, tutukluluğumuzun devamına karar verecekseniz de bu sizin kararınız olmayacak. Bozma kararını görünce bazı arkadaşlar safça, ‘ablasını da kaybetmiştir’ diye düşünüp, belki tahliye edebileceğinizi düşündüler beni. Zaman zaman benim de böyle düşündüğüm oldu. ‘Tutukluluğun devamına’ diye yazmaya devam ettiniz. Şimdi gelinen aşamada orijinali olmayan, dolayısıyla hiç olmayan dijitallerle karşı karşıyasınız. Bunu görmezden gelip Yargıtay kararını tekrarlayacak mısınız, göreceğiz. Ne mi yaptık? Suriye’deki savaş suçları için Başbakan, Savunma Bakanı hakkında suç duyurularında bulunduk. Suriye halkı bizim kardeşimiz. Başka ne yaptık, işçinin hakkı için mücadele ettik. Tazminat davalarını kazansanız ne olacak, vermemek için türlü yollar bulmuşlar. İşçiler ile patronların evlerinin, lokantalarının, meslek örgütlerinin önünde yaptıkları eylemlerde birlikte olduk. Yasadışı olan, emek sömürüsünün kendisiydi. İşçilere ahlaksız deyip sözleşmelerini feshettiler, OHAL deyip grev yasakladılar. Elbette bizim yaptığımız iş tehlikeliydi. Biz güzelin ve adilin peşindeydik. Hangi örgüt beni oraya gönderebilir? Ben bu koşullarda, yoksulluğun içinde doğdum ve büyüdüm. Bu benim gerçekliğimdi. Farklı yaşayabilirdik, ama bunu yapmadık. Bizimki örgüt değil haklılıktır. Bize bunları unutun diyorsunuz. İşinizi farklı yapın diyorsunuz. Biz bunları unutamayız. Beni ben yapan şey, bu sosyalist ideolojidir.”
Duruşma, rahatsızlanan tutuklu sanık Oya Aslan’ın savunmasının alınması amacıyla yarına ertelendi.