HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Mezopotamya Ajansı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Temelli, kayyımlara karşı sivil itaatsizliği yaygınlaştıracaklarını belirtip, her kişinin Gandi olduğunu belirterek şunları ifade etti:
“Belediye vergisiymiş, yok su faturasıymış, yok şuymuş buymuş bunlara rıza göstermek zorunda değiliz. Bu talancılara, bu gaspçılara kaynak aktarmak zorunda değiliz. En meşru haklarımız sonuna kadar kullanmaya devam edeceğiz. “
Mezopotamya Ajansı’nda yayımlanan röportajın bir kısmı şöyle:
– Kayyımlara karşı kesintisiz eylemleriniz şu an itibariyle oturma eylemi ve basın açıklamaları şeklinde sürüyor. Eylemleriniz nasıl devam edecek?
İlk günden beri halk ile birlikte tepkimizi ortaya koyduk. Halk öfkeli ve tepkili. Demokratik siyaset zemininde en temel haklarını sonuna kadar savunmaktan kararlı. Dolayısıyla kayyumlar gidene kadar da bu haklı tepkisini açık şekilde ortaya koyarak sokağına, mahallesine sahip çıkacak. Halk bu tepkisini çok net bir şekilde ortaya koymuş durumda. Sadece Amed’de, Van’da ,Mardin’de değil, bu tepki Türkiye’nin her yerinde ortaya konmalı. Kayyım sadece HDP’ye atanmış değildir, kayyım bizim haklarımızı gasp etmenin ötesinde Türkiye’yi kayyumlaştırma girişiminin ilk hamlesidir. Kayyımsız yönetemiyorlar. Hatta cumhurbaşkanı çıkıp Ankara ve İstanbul’u da tehdit etti. O zaman herkes kayyıma karşı inisiyatif almalı ve iradesini ortaya koymalı.
Belediye vergisiymiş, yok su faturasıymış, yok şuymuş buymuş bunlara rıza göstermek zorunda değiliz. Bu talancılara, bu gaspçılara kaynak aktarmak zorunda değiliz. En meşru haklarımız sonuna kadar kullanmaya devam edeceğiz. Büyük bir dayanışmayla tepkimiz her gün sokaklarda olacak. Sesimiz her gün daha artarak çıkacak.
Amed’de söyledim. Hepimiz birer Gandi’yiz dedim. Dolayısıyla tüm yaratıcılığımız ile elimizden gelen tüm güçle meşru zeminleri asla terk etmeden tepkimizi ortaya koyacağız. İrademize bir saldırı mı var, irademizi sahipleneceğiz, belediyeler belediye binası demek değildir. Belediye dediğimiz şey mahalledir, sokaktır, köydür. Kayyımla, bu akılla asla bir ilişkiye geçmeyeceğiz. Dolayısıyla bizi yok sayanlara karşı, biz de onları yok sayacağız.
– Kayyım kararını ilk kutlayan Bahçeli ve Perinçek oldu. 5 gün sonra Erdoğan da savundu. AKP-MHP-Ergenekon ittifakından söz ediliyor. Bu ittifakın Türkiye’yi götüreceği yer neresidir?
Kayyım uygulaması bir siyasi erkin kendisini inkârıdır. Kayyım sandığın tasfiyesidir. Sandığın tasfiyesini kutlayanlar, aslında kendilerini de tasfiye etmişlerdir. İktidara ve Cumhurbaşkanına bir kez daha çağrı yapıyoruz. Bir an önce bu karardan dönülmeli. Kayyım uygulaması bir siyasi erkin kendisini inkârıdır. Neden? Çünkü siyasi partiler vardır, siyasi partiler halkın beklentilerini, taleplerini ve onların siyasete katılımları ile organik bağlar kurarlar ve seçimler aracılığıyla yönetime gelerek, aslında halkla buluştukları fikirlerin hayata geçirmek için mücadele ederler. Tüm bunlarda birinci basamak sandık meselesidir. Yani ‘sandıkla geldim sandıkla gideceğim.’ Kayyım sandığın tasfiyesidir. Sandığın tasfiyesini kutlayanlar, aslında kendilerini de tasfiye etmişlerdir. Öyle de olmuştur. Bugün siyasetten aslında tasfiye olmuşlar ve siyasetsiz kaldıkları için ellerinden gelen baskı, zülüm ve şiddeti dayatıyorlar. Bunu çok net belirlemek gerekiyor. Bugün karşı karşıya olduğumuz budur. Bu Türkiye halkları tarafından büyük tepki ile karşılanmıştır. Kayyımla yönetmek suçtur, hatadır. İktidara ve Cumhurbaşkanına bir kez daha çağrı yapıyoruz. Bir an önce bu karardan dönülmeli, eş başkanlarımız görevlerine dönmelidir. Belediye başkanlarımıza İftira atarak, halka yanlış bilgiler vererek algı operasyonları ile bu konuda ısrar etmek, Türkiye’yi büyük bir felakete götürür. Aslında bir felaket tünelinin içindeyiz. Çıkış var ama ısrarla Türkiye’yi bu tünelin içinde tutmaya çalışıyorlar. Bu tünelden çıkmalıyız. Bu felaket, bu korku tünelinde çıkmalıyız.
– İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kayyımlara ilişkin ilk açıklaması ‘Bizim devlet olarak görevimiz budur’ şeklinde olmuştu. Bu açıklamanın bir alt metni olduğunu düşündünüz mü?
İçişleri Bakanı devlet nedir, hukuk devleti nedir, anayasal devlet nedir, bu konularda tahminimce bilgi sahibi değil. Çünkü onun devletten ne anladığı ortaya koyduğu icraatla ortaya çıkıyor. Devlet dediğin toplumun kolektif aklına göre kendisini yapılandırmış kurumlar bütünüdür. Dolayısıyla birisi herhangi bir kurumun başına geçtiği zaman, keyfi bir şekilde devleti temsil edemez. Buradaki kayyım ataması yasa dışı ve keyfi bir uygulamadır. Devletin görevi değildir. Devlet hukuk devleti olmalıdır, devlet anayasa devleti olmalıdır. Şimdi 12 Eylül Anayasası’nı bile ihlal eden biri bu devletin görevidir demek, aslında devlet dersinden sınıftan kalmak demektir. Bu uygulamalar aklını yitirmiş bir yapının ortaya koymuş olduğu bir sorundur.
– Muhalefetin tepkileri yeterli mi size göre?
Türkiye’de ana muhalefet partisi biziz. Muhalefet partileri de bizimle ilişkiye geçerek, niteliksel sıçrama anlamında önemli adımlar atacaklardır. Bundan umutluyuz ama bugünden yeterlidir demek tabii ki mümkün değil.