İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Sincan Kadın Hapishanesi’nde 3 Mart tarihinde hayatını kaybeden Maoist Komünist Parti (MKP) dava tutsağı Aysel Koç’a ilişkin dernek binasında basın toplantısı gerçekleştirdi.
Açıklamayı okuyan Av. Ömer Faruk Yazmacı, Aysel Koç’un yaşamını yitirdiği gün, Keçiören’de bulunan Adli Tıp Kurumu’na (ATK) gidip ailesiyle görüştüklerini belirtti.
Koç: Beni buradan sağ çıkartmayacaklar
Koç’un ailesinin verdiği bilgileri aktaran Yazmacı, “Yaşamına son
verdiğine dair 2 Mart akşamı kendilerinin arandığını ve Aysel’in bir süredir
tek başına tutulduğu, epilepsi hastası olduğu, cezaevinde birçok hak ihlaline
maruz kaldığı, babası ile yaptığı telefon görüşmesinde ‘beni buradan sağ
çıkartmayacaklar’ dediği öğrenildi” dedi.
‘Tek tip kıyafet giydireceğiz’
Koç’un hayatını kaybettiği gün avukatla görüşme gerçekleştirdiğini ifade eden
Yazmacı, görüşmeye ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Koç’un yaşamış olduğu
sorunlar öğrenilmiştir. Buna göre; 8 yıldır 4 kadın mahpus olarak birçok
cezaevinde kaldıkları ve son 3,5 yıldır da Sincan Kadın Kapalı cezaevinde
bulundukları dönemde kendilerine ayrı bir tecrit uygulandığını, spor, atölye
gibi faaliyetlere sadece 4 kişi olarak çıkarıldıklarını, sohbet haklarının
engellendiğini, 4 kişinin hiçbir yere çıkarılmadıklarını, bunun sebebini
sorduklarında cevap alamadıklarını ifade etmişlerdir. Koç’a yetkililer
tarafından ‘Bekleyin ağırlaştırılmış müebbet alacaksınız, şurada yeni bir
cezaevi yapacağız, tek tip kıyafet giydireceğiz’ dediklerini ifade etmişlerdir.
Koç’un epilepsi hastası olmasına rağmen görevliler tarafından kafasının koğuş kapısına sıkıştırıldığını, yerlerde sürüklendiğini, bu durumu diğer üç arkadaşının mahkemede dile getirmesine rağmen sonuç alamadıklarını, olayla ilgili olarak Koç’un ceza aldığını aktarmışlardır. Sözlü ve dilekçelerle idareye Aysel’in başka bir cezaevine naklinin yapılmasını, tedavi edilmesini, durumunun iyi olmaması nedeniyle başkalarıyla rotasyona tabi tutulmasını istediklerini, epilepsi hastası olduğunu ve 7 yıldır ‘keppra’ adlı ilaç kullandığını, sık sık epilepsi krizi geçirdiğini, bir defasında dilini yuttuğunu, koğuşta kalan diğer 3 kişinin zor durumda kaldığını, hiç bir görevlinin gelmediğini bu nedenle bir mahpusun elini Aysel’in ağzına sokarak hayatını kurtardığını, Aysel’in 6 ay boyunca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahkumların yan koğuşunda tek başına kaldığını, tek başına kalırken üç kez epilepsi krizi geçirdiğini, bir kez epilepsi krizi sırasında elindeki bardağın kırıldığını ve kırılan bardaktaki camların üzerinde titreyerek kriz geçirdiğini ve yaralandığını, ölmeden önce de 25 Şubat’tan sonra 7 gündür tek başına bir koğuşta kaldığını anlatmışlardır.”
27 Mart’ta ‘kitaplarımı size göndereceğim, sizi seviyorum’ diye bağırdı
27 Şubat akşamı Koç’un koğuşundan bağırarak, “Nasılsınız, ben hiç iyi
değilim, kuşlarımı, kitaplarımı, defterlerimi size göndereceğim, sizi
seviyorum” dediğini aktaran Yazmacı, “Kendisini duyan mahpusların
seslenerek moral verdiğini, 2 Mart’ta açık görüşler bittikten sonra saat 14.30
sularında yalnızca bir görevlinin ‘Aysel’ diye seslendiğini daha sonra kapının
önünde haykırmaya başladığını aktarmışlardır” diye belirtti. Tüm
yaşananlar baz alındığında Koç’un sistematik hak ihlaline ve tecride maruz
kaldığına dikkat çeken Yazmacı, epilepsi hastası olmasına rağmen 7 gün boyunca
tek başına bırakıldığının altını çizdi.
Koç’la aynı davadan yargılanan 3 kadının da tecrit altında tutulduklarını ifade eden Yazmacı, bunun cezalandırma yöntemi olduğunu vurguladı.
Yaşam hakkının kutsal olduğunu, devletin bu hakkı korumakla yükümlü olduğunu kaydeden Yazmacı, sorumlular hakkında cezai işlemlerin başlatılmasını istedi.