HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Türkiye’de eğitim hayatından mahrum edilen, ağır ve tehlikeli işlerde kayıt dışı olarak çalıştırılan kimi zaman iş kazalarında yaşamını yitiren birçok çocuğun bulunduğunu belirterek konuya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na araştırma önergesi verdi.
Gülüm önergesini “Çocuk işçiliğinin sona ermesine yönelik hukuki tedbirlerin alınması, çocuk işçiliğine yol açacak sistematik uygulama ve politikaların son bulması, çocukların tamamının eğitim hayatına dahiliyetlerinin sağlanması, çocukların yaşam koşullarının düzeltilmesi için gerekli ekonomik adımların atılması ve çocuklara yönelik her türlü koruyucu tedbirin alınması” amacına dayandırarak gerekçelerini ise şu şekilde sıraladı:
Çocuk işçiliği pandemide arttı
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF 12 Haziran Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü dolayısıyla paylaştıkları rapora göre çocuk işçiliği pandemi süreciyle birlikte artış göstermiştir. Salgın dolayısıyla hane gelirlerinin düşmesi sebebiyle sosyal destek alamayan ailelerin çocukları çalışmaya yönlendirdiği tespit edilmiştir. Raporda dünyada 130 ülkede okulların kapanması 1 milyarı aşkın öğrenciyi etkilediği ve birçok aile bireyinin çocukları okula gönderebilecek maddi gücü kaybetmiş olduğu ifade edilmektedir. Bu süreç halihazırda işçilik yapan çocukların da çalışma koşullarını kötüleştirmiş, çocukların sağlık ve güvenliğinin riske atıldığı çalışma biçimlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle kız çocuklarının sömürüye daha açık olduğunu, salgınla birlikte ev işleri ve bakım hizmetlerini daha çok yüklendiklerini ve tarım işlerinde daha çok çalıştırıldıklarını da ortaya koymuştur.
“Türkiye’de 2 milyonun üzerinde çocuk işçi bulunuyor”
Türkiye’de de resmi olmayan verilere göre 2 milyonun üzerinde çocuk işçi bulunmaktadır. İşverenler için ucuz ve kayıt dışı işgücü olarak görülen ve oldukça ağır ve tehlikeli şartlarda çalıştırılan çocuklar okula gidememekte, akranlarının yaptığı etkinliklerin hiçbirini yapamamakta ve birçok haktan mahrum bırakılmaktadırlar. Geçtiğimiz günlerde TÜİK’in paylaştığı verilere göre; Türkiye nüfusunun yüzde 27,2’sini oluşturan çocuklardan, yaş grubu 15-17 olanların işgücüne katılma oranı %16,2, bu oranın erkek çocuklar için %23,4, kız çocuklar için %8,6’tir. Özellikle çıraklık ve stajyerlik uygulamalarıyla çocuk işçiliğinin önü açılmış, 4+4+4 olarak tanımlanan eğitim sistemi sebebiyle çocuk işçiliği yaşı oldukça düşmüştür. Stajyer ve çırak olan çocukların dışında sayısı belirsiz birçok çocuk mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmakta, kâğıt toplayıcılığı ve seyyar satıcılık yapmakta, mendil satmakta veya dilendiricilik yaptırılmaktadır. Çocuk işçiliğinin oldukça artmış olması elbette Türkiye’de mültecilerin yaşama koşullarından, metropollere göç etmek zorunda kalan Kürt ailelerin maddi problemlerinden, derinleşen ekonomik krizden ve uygulanan ayrımcı politikaların etkilerinden azade değildir. Ekonomik kriz ve salgınla birlikte gelir dağılımındaki adaletsizlik hat safhaya ulaşmıştır. Bu sonuçlardan en çok etkilenenler de çocuklar olmuştur. Çocuklar sömürüye daha açık bir hale getirilmişlerdir. Söz gelimi Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Yılı ilan edilen 2021 yılının sadece Şubat ayında dahi Türkiye’de 17 çocuk işçi yaşamını yitirmiştir.
Çocuklara fırsat eşitliği
Çocuk işçiliğine sebep olan politik, sosyal, ekonomik kökenli tüm yapısal sorunların tespiti, eğitimden mahrum edilmiş tüm çocukların eğitim haklarının ücretsiz olarak sağlanarak fırsat eşitliği verilmesi, başta mülteci çocuklar, sokakta yaşamak zorunda bırakılmış çocuklar, kesişimsel ayrımcılığa ve sömürüye uğrayan çocuklar olmak üzere tüm çocukların eşit koşullarda yaşamalarını sağlayacak politikaların geliştirilmesi, çocukları her türlü şiddet ve istismar biçimlerinden koruyacak daha etkin düzenlemelerin yapılması ve çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi amacıyla Anayasanın 98’inci, TBMM içtüzüğünün 104’üncü ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.