Mültecilerin, minibüs ve taksilerle sınır kapısının bulunduğu Edirne ve İzmir gibi kıyı bölgelere taşındığı belirtilen açıklamada, “Denizden Avrupa’ya geçmek isteyen mülteciler kendi aldıkları botlarla, üstelik kapasitesinin çok üzerinde insan taşıyarak, daha önce hiçbir tecrübesinin olmadığı botları kullanarak denize açılıyorlarken, kara yoluyla sınırı geçmek isteyen mülteciler ise başlarına ne geleceği belirsiz bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyorlar” ifadelerine yer verildi.
‘Ölüm yolculukları’
2016’daki AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’na kadar görmezden gelinen kaçak geçişlerin, canlı yayınla haber yapılacak kadar alenileştiği belirtilen açıklamada, “Bu ölüm yolculukları her şey doğal seyrindeymiş gibi servis edildi. Türkiye’nin, mültecilere Avrupa sınırlarını açma kararından sonra Yunanistan ve Bulgaristan gibi sınır komşular da sınır kontrollerini üst düzeye çıkardı. Mülteciler, Pazarkule Sınır Kapısı ve Kastanies Sınır Kapısı arasındaki tampon bölgede bekletiliyor” denildi.
‘Güvenli geçişi sağlayın’
Hükümete ve AB’ye “Sınırları açın, güvenli geçişi sağlayın” çağrısı yapılan açıklamada, şu ifadelerine yer verildi: “Bugün yine bu sözümüzü, aynı kararlılıkla söylüyoruz. Mültecilerin pazarlık konusu olmadığını, mülteciliğin siyasetin nesnesi olarak görülmesinin büyük bir sorun olduğunu savunduk, savunuyoruz. Gelişigüzel kontrolsüz geçişler, mülteciler için umuttan çok yeni ölümler demektir. Mevcut koşulların bu kadar manipüle edilmediği ve her iki tarafın Sahil Güvenlik Güçleri tarafından denetlendiği 2015-2016 yıllarında bile binlerce mülteci yaşamını yitirmişken, bu kararın daha fazla mültecinin Ege Denizi’nde ölmesine neden olacağı aşikardır.”