İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 806. haftasını, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, Ergani Belediyesi Eşbaşkanı Şiyar Güldiken, Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Üyeleri, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile hak savunucuları katıldı. Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu hafta, İstanbul’da 20 Temmuz 1992 tarihinde gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu.
Bu hafta 20 Temmuz 1992’de İstanbul’da kaybedilen Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu. Gülünay’ın hikayesini İHD Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu.
Gülünay’ın hikayesi şöyle: “Hasan Gülünay, evli ve dört çocuk babasıdır. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay 20 Temmuz 1992 tarihinde İstanbul Tarabya’daki evinden işe gitmek üzere çıkar ve bir daha geri dönmez. Birsen Gülünay, eşinin eve gelmemesi üzerine önce kendi ailesine haber verir. Ardından 2 gün sonra Sultanahmet Başsavcılığı’na başvuruda bulunur. Birsen Gülünay, eşi Hasan için ‘gözaltında olabilir’ şüphesiyle Gayrettepe’deki Emniyet Şubesine başvurur ancak kendisine Hasan’ın gözaltında olmadığı bilgisi verilir. Aile Hasan Gülünay’ın bulunması için İHD İstanbul şubesinde açlık grevine başlar. Açlık grevi sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e dilekçe ile başvuruda bulunarak olayı duyurur. Açlık grevi sonrası aile Ankara’ya giderek Hasan Gülünay’ın durumunu TBMM’ye taşır. Olaya ilişkin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ile görüşülür. Sezgin, aileye Hasan Gülünay’ın durumunu araştıracağı sözünü verir ama sonradan aileye herhangi bir dönüş yapılmaz. Hasan Gülünay’ın arkadaşı Erol Çam, İstanbul Gayrettepe Asayiş Şube’de gözaltındayken yüzünü görmediği bir kişinin ‘Ben Hasan Gülünay, beni kaybedecekler’ diye bağırdığını söyler.
Aile, dönemin hükümeti SHP-DYP Genel Başkanları ve milletvekilleri ile görüşür. Aile, 1992 yılında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunur. Savcılık 31 Ekim 2012 tarihinde 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle dosyada takipsizlik kararı verir. Takipsizlik Kararının ardından yapılan itirazlardan bir sonuç alamayan aile 2013 yılında Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunur. Anayasa Mahkemesi 21 Nisan 2016 tarihinde yaşam hakkı kapsamında etkili bir soruşturma yürütülme yükümlülüğünün ihlal edildiğine ancak ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, zaman aşımı nedeniyle yer olmadığına karar verdi.”
Açıklama yapılan oturma eylemi ardından sona erdi.