İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 778. haftasını Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile hak savunucuları katıldı. Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Bu haftaki eylemde, Cizre’de 1 Ocak 1994’te gözaltında kaybedilen Abdullah Düşkün’ün failleri soruldu.
Eylemde ilk olarak konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Sekreteri Ömer Saman şunları söyledi: “Hasan Ocak’ın İstanbul’da 21 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesi’nde gözaltına alınarak kaybedilmesine karşı Cumartesi İnsanlarının başlattığı mücadele devam etmektedir. Kürt coğrafyasında 90’lı yıllarda kaybedilen insanların akıbetinin sorulması, cenazelerinin bulunması ve faillerin cezalandırılması şiarıyla başlattığımız eylemimiz büyük bir inançla sürüyor.
Bir kez daha tüm yetkililere sesleniyoruz: 90’lı yılların karanlık dehlizlerinde kaybettirilen insanların akıbetinin açığa çıkarılmasını ve sorumluluğu olan tüm kamu görevlilerinin yargılanmasını talep ediyoruz.”
Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Üyesi Fırat Akdeniz ise Abdullah Düşkün’ün hikayesini paylaştı.
Akdeniz; “Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Damlarka köyünde ailesi ile yaşayan Abdullah Düşkün, hayvancılıkla geçimini sağlar. Damlarka Köyü devlet güçleri tarafından yakılınca Abdullah Düşkün ailesiyle birlikte Cizre’ye taşınır. 1 Ocak 1994 günü ailesi ile birlikte evde olan Abdullah Düşkün, evlerine gelen sivil kıyafetli polisler tarafından herhangi bir gerekçe gösterilemeden gözaltına alınır. Olaydan üç gün sonra bir minibüs şoförü Nusaybin’deki evlerinin yakınlarında bir cenaze bulunduğunu, bunun Abdullah’a ait olabileceğini Düşkün ailesine haber verir. Bunun üzerine Nusaybin’e giden aileye Girefşe Köy muhtarı tarafından Abdullah Düşkün’ün saati ve elbisesi teslim edilir.
Abdullah Düşkün’ün gözaltına alınmasına tanık olan eşi Hediye Düşkün, yaşadıklarını şöyle anlatı: “Biz ailece Güçlükonak Damlarka köyünde oturuyorduk. Köyümüz yakıldığı için, Cizre’ye yeni taşımıştık. Eşim hayvanlarımızın satım işiyle uğraşıyordu. Ben kayınvalidem, eniştemiz Tacdin Düşkün ve eşim Abdullah evdeydik. Evimize 2 kişi geldi. Birisi ince, uzun boylu ve sarışındı. Diğeri kısa boylu, siyah ve gür bıyıklıydı. Şahısların göğüs ceplerinde telsizleri vardı. Sarışın olanın belinde tabanca, omzunda uzun namlulu silah asılıydı. Diğerinin silahı yoktu. Kimliklerimizi istediler. Eşime ‘aradığımız şahıs sensin’ dediler. Eşimi alıp yanlarında götürdüler. Peşlerinden gitmek istedik, ancak ‘bir adım daha atarsanız vururuz’ dendi. Eşimi, beyaz bir arabaya bindirip kaçırdılar.
Bu olaydan 3 gün sonra bir minibüs şoförü bize, eşimin cesedinin bulunması ile ilgili haber verdi. Nusaybin’e bağlı ve Kürtçe adı Girefşe olan köyünde, ana caddeye yakın kendilerine ait olduğu bir evde, bir gün önce bir erkek cesedi bulunmuş. Jandarmaya haber verilmiş. Gerekli işlemlerden sonra cesedi köye defnetmişler. Köyün muhtarı bize eşimin saati ve elbiseleri verdi.”
Girefşe Köyü Muhtarı ayrıca aileye, cenazenin bulunduğu zaman Jandarma’ya bilgi verildiğini, gerekli işlemleri yapıldıktan sonra cenazenin gömüldüğünü anlatır. Abdullah Düşkün’ün annesi, karakola giderek, savcılığın olay yeri tutanaklarındaki fotoğraflardan oğlunu teşhis eder. Cenaze gömülmeden savcılık tarafından çekilmiş fotoğraflarda Abdullah Düşkün’ün kafasından vurulduğu anlaşılır. Aile, olaya ilişkin savcılığa başvursa da hukuki süreçte bir gelişme yaşanmaz.”
Açıklama, oturma eylemi ile sona erdi.