Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu, 25 Kasım dolayısıyla 24 yıllık çalışmalarının istatistik verilerinin yer aldığı raporu kamuoyu ile paylaştı. “25 Kasım 2021 Her Şey Eskisi Gibi” başlığıyla yayınlanan raporda, Hukuk Bürosu’nun 1997 yılından bu yana kadınlara ve trans kadınlara ücretsiz hukuki yardım verdiği hatırlatıldı. Çalışamaya başladıkları günden bugüne kadınların mücadeleleriyle; özellikle yazılı hukukta, kısmi ama önemli değişikliklerin olduğu vurgulanan raporda, bu değişikliklerin hepsinde kadın kurtuluş mücadelesinin büyük bir rolü olduğunun altı çizildi.
“Türkiye Cumhuriyeti devleti yargısında, 2005 yılında, kadına yönelik şiddet alanında, yazılı hukuktaki olumlu değişiklikler maalesef ki krokiye değil PRATİĞE çok fazla yansımadı ve 2011 yılında yine uluslararası düzeyde kadına yönelik şiddet alanında, en önemli sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi imzalandı” hatırlatılmasının yapıldığı raporda, İstanbul Sözleşmesi’nin Nahide Opuz’un hukuk mücadelesi sonrasında hazırlanmış bir sözleşme olması nedeniyle büyük önem taşıdığının altı çizildi. Raporda Nahide’nin hukuk mücadelesi ve Avrupa Konseyi’nin çağrısına işaret edilerek, “Bu sözleşmenin en önemli yanı, aslında üye olan tüm devletlere, ‘Hiçbir inanç, hiçbir anlayış, hiçbir örf ve adet ve hiçbir namus gerekçe yapılarak, kadına yönelik şiddet işlenemez’ belirlemesini koymasıydı. Özellikle feodal ve militer değer yargılarının tartışmaya açılması, devletlere görev olarak veriliyor ve kadına yönelik şiddet konusunda, yargılamaların çok hızlı yapılması ve bu yargılamaların başlangıcında, kadın beyanının esas alınması öngörülüyordu” denildi.
Raporda, İstanbul Sözleşmesi’nin şiddet gören tüm kadınlar ve şiddet gören kadınların avukatlığını yapan hukukçular için büyük bir destek ve güç kaynağı olduğunun altı çizildi.
Ceza alan tek bir resmi görevli yok!
Raporun devamında ise Hukuk Bürosu’nun 24 yıllık çalışmalarına yer verildi. “Kadına yönelik devlet kaynaklı cinsel şiddet konusunda, devlet aklının hiç değişmediğini uzun yıllar boyunca daima gözlemledik ve pratikte de yaşadık” denilen raporda, “Resmi güçler tarafından gözaltında, ev baskınlarında, sokak eylemlerinde ya da herhangi bir nedenle kadınlara ve trans kadınlara yönelik cinsel işkence, daima bir cezasızlıkla son buluyor. Bugüne kadar bize başvuran tüm kadınlara ilişkin açtığımız davalarda, bir tek ceza alan resmi görevli olmadı. Bu bile durumun ne kadar vahim olduğunun en açık göstergesi” ifadelerine yer verildi.
‘Cinsel işkence anlatılması en güç işkence biçimi’
Cinsel işkencenin pratikte hem açıklanması en zor olan işkence biçimi olduğu hem takibi hem de ispatlanması en zor olan işkence biçimi olduğuna dikkat çekilen raporda, yargı makamlarının cinsel işkencenin belgelenmesinde sadece Adli Tıp raporlarını delil olarak kabul ettikleri hatırlatması yapıldı. Adli Tıp’ın resmi bir bilirkişi olduğu ve siyasi iktidara da tamamen bağımlı olduğunun altı çizilen raporda, bağımsız hekim ve hastane raporlarının da delil olarak kabul edilmediği belirtildi.
‘Kadına yönelik resmi işkence hala devam ediyor’
Raporun devamında da kadına yönelik şiddetin politik olduğu ifade edilerek, devamında şu ifadeler kullanıldı: “Devlet dilinin ve devlet politikalarının ve devletin fiiliyatta gösterdiği şiddetin artması, en çok kadınlara yansıyor. Bu nedenle yaşadığımız şu günlerde, ırkçı milliyetçiğin, şovenizmin artması, devlet dilinin sertleşmesiyle kadın cinayetlerindeki artışı birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Ne yazık ki, kadına yönelik cinsel işkence, resmi işkence, hala varlığını devam ettiriyor. Kadınlar, gözaltında, ev baskınlarında, sokak eylemlerinde cinsel tacize ve cinsel saldırıya maruz kalabiliyorlar. Özellikle cezaevlerinde, birçok kadın mahpus cezaevlerine yerleştirilmiş kamera sistemiyle yaşamlarının her alanın takip edilmesini, açık bir taciz olarak değerlendiriyorlar.
Kadınlar olarak işimizin zor olduğunu biliyoruz. Kadına yönelik şiddet devam ediyor; devletin hem kadına yönelik şiddet konusundaki yaklaşımları, hem LGBTİ+ mücadelesine yaklaşımları, son derece erkek egemen, feodal ve militer bir nitelik taşıyor.
Ama biz kadınlar bu kurtuluş mücadelesinde hiç vazgeçmeden, biat etmeden, yolumuza devam ediyoruz.”
Bir yılda 36 başvuru
Raporda son olarak da bir yıllık ve 24 yıllık istatistiki verilere yer verildi. Bir yılda toplamda 36 başvurunun olduğu Hukuk Bürosu’nun verileri şöyle:
Toplam başvuru sayısı: 36
Suç Dağılımı:
Tecavüz: 6
Cinsel Taciz: 30
( 7 kadın çıplak aramaya maruz bırakılmıştır)
Yaş Bilgileri:
0-18 arası: 1
18-67 arası: 35
Suçu İşleyen Failler Dağılımı:
Polis: 23
İnfaz Koruma Memuru: 10
Diğer Kamu Görevlileri: 2
MİT: 1
Kadınların Statüsü:
Kürt: 22
Türk: 11
Arap: 1
Gürcü:1
Arnavut:1
Kadınların Gözaltına Alınma Nedenleri:
Toplam sayı: 36
Kendisi siyasi: 34
Adli nedenlerden: 2
Davaların Hukuki Durumu:
Devam eden davalar: 13
Toplamda 793 başvurunun olduğu Hukuk Bürosu’nun 24 yıllık istatistiki verileri ise şöyle:
Toplam başvuru sayısı: 793
Suç Dağılımı:
Tecavüz: 118
Cinsel Taciz:675
Yaş Bilgileri:
0-18 arası: 79
18-67 arası: 714
Suçu İşleyen Failler Dağılımı
Polis: 482
Jandarma/Asker: 143
Özel Tim: 38
Korucu:23
İnfaz Koruma Memuru: 114
İtirafçı: 4
Gazeteci: 1
Adli Tutuklu: 24
Belediye Başkanı: 1
Adliye görevlisi bekçi: 2
Diğer Kamu Görevlileri: 76
IŞİD (Irak Şam İslam Devleti: 148
ÖSO: 1
Özel Güvenlik: 1
MİT: 1
Kadınların Statüsü:
Kürt: 571
Türk: 181
Süryani: 2
Alman: 1
Roman: 4
Bulgar: 1
Romen: 1
Avusturya:1
Arap: 7
Türkmen:2
Özbek:1
Afgan:12
Moldova:1
Ermeni: 1
İran: 2
Gürcü:1
Arnavut: 1
Kadınların Gözaltına Alınma Nedenleri:
Siyasi nedenlerden ya da savaş kaynaklı
Toplam sayı: 654
Savaş kaynaklı: 168
Kendisi siyasi: 486
Adli nedenlerden: 139
Davaların Hukuki Durumu:
Devam eden davalar: 208