Bizimle iletişime geçin

Güncel

Fincancı’nın tutukluluk halinin devamına karar verildi

Kimyasal silah kullanımının araştırılmasını istediği için tutuklanan TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın yargılandığı dava İstanbul 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

TSK’nin Güney Kürdistan’da kimyasal silah kullanımının araştırılması gerektiğini söyledikten sonra hedef gösterilen ve tutuklanan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, yargılandığı davanın ilk duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşma salonu küçük olduğu için çok sayıda kişi duruşmaya giremedi. Mahmut Tanal salonda bulunan polislerin çıkmasını talep etti. Çok sayıda baro başkanı, tabip odaları başkanı ayakta ya da salona alınmadı.

10’dan fazla jandarma ile birlikte salona giren Şebnem Korur Fincancı alkışlarla karşılandı. Salonda “seni çok seviyoruz Şebnem hocam” denildi.

Duruşma kimlik tespitiyle başladı.

Fincancı’nın Avukatı Meriç Eyüboğlu, salonun küçük olduğunu, çok sayıda insanın duruşmaya katılmadığını, insanların birbirini duyamadığını dile getirerek büyük salon talebinde bulundu. Mahkeme başkanı bu talebi reddetti.

İzmir Eski Baro Başkanı Özkan Yücel, mahkemenin avukat sınırlandırılması getirilemeyeceğini mahkeme heyetine 3 avukat sınırlandırması kararını gözden geçirmesini istedi. Mahkeme, sanık sayısının bir olması, müdafi sayısının 3’le sınırlanması gerekçesiyle 3 avukat sınırlandırmasına devam edeceğini söyledi. 

Mahkeme başkanı, Salonda bulunan avukatların tamamının tutanağa geçirilmesi talebini ısrar üzerine kabul etti.

Mahkeme başkanı, Fincancı’ya “sen” demekte inat etti

Mahkeme Başkanı kimlik tesbiti sırasında Şebnem Korur Fincancı’ya “sen” diyerek hitap etti. Av. Meriç Eyüboğlu, buna itiraz etti. Av. Özkan Yücel ise mahkeme başkanına nezaket kurallarına uyulması gerektiğini hatırlattı. Mahkeme Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya “sen” denilmesine itiraz eden Av. Meriç Eyüboğlu’nun talebini dikkate almadı ve duruşma düzenini bozduğunu iddia etti. Diğer müdafiler de itirazına rağmen Mahkeme Başkanı “sen” hitabını sürdürdü.

Fincancı: Okuduğunuz fakültelerde eğitim verdim

“Sana iddianameyi yeniden okuyalım mı” diyen hakime Fincancı, “Bana sen diye hitap edemezsin. Okuduğunuz fakültelerde yıllarca eğitim verdim, bana sen diye hitap etmenizi kabul etmiyorum” dedi.

“Üst seviye fıtığım var, beş buçuk saat kelepçeli getirildim”

Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dikkat çeken Fincancı, “64 yaşındayım. İnsanlık onuru aykırı şekilde Ankara’dan buraya kelepçeyle getirildim. Benim üst seviyede fıtığım var. Beş buçuk saat boyunca kelepçeliydim. Ben elinde silah olan birisi eğilim benim tek silahım kalemim, beynim” dedi.

Fincancı’nın savunması: Hekimlik, halk sağlığına zarar veren her türden unsurunda karşısında durmaktır

Ardından Şebnem Korur Fincancı savunmasına başladı. Fincancı, Ankara’dan getirilme şeklinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu belirtti. Savunmasına avukatlarına ve destek için gelen herkese teşekkür ederek devam eden Fincancı, Sokrates’in savunmasına da gönderme yaparak, “Ben de bu suçlamaların üzerimdeki etkisini bilemiyorum ama kim olduğumu da unutmadım.” dedi. Fincancı savunmasını şöyle sürdürdü:

“Mesleğimi, kimliğinden bağımsız tüm insanları görünür kılma çabasıyla sürdürdüm. Takdir edersiniz ki yıllarımı verdiğim adli tıbba, iddianameyi yazan ve adli tıbbı bildiğini iddia eden savcıdan daha çok hakimim. Videodaki belirtiler üzerine yaptığım tıbbi değerlendirme bir ön tanıdır. Tanıya erişebilmek için de etkili ve bağımsız bir soruşturma ve belgeleme gerekmektedir. Neyse ki Milli Savunma Bakanlığı, Mecliste soruşturma yapacağını söyledi. Ama bağımsız mıydı? Hayır. Bir hekim, adli tıp uzmanı, bilim insanı ve insan hakları savunucusu olarak bilimsel özgürlük ve ifade özgürlüğü hakkını kullandığım görülebilir ve hak kullanımı suç olarak tanımlanamaz. Bir kamusal entelektüel olarak soru sorma, kamuya hakikat bildirme talebim bilim insanı sorumluluğunun yanı sıra yurttaş olmamın sorumluluğundandır. Hekimlik insana dair, insanlığa karşı suçların karşısında durmaktan, zeytinimize, arımıza sahip çıkmaya, savaşlardan iklim değişikliğine kadar her türden halk sağlığına zarar veren unsurun karşısında durmaktır. Nazım Hikmet’in de dediği gibi ‘yaşamak ciddi iştir’.”

Savunmasını tamamlamasının ardından salondaki herkes Fincancı’yı alkışladı.

MSB’nin katılma talebi reddedildi

Milli Savunma Bakanlığı katılma talebinde bulundu. Milli Savunma Bakanlığının Suçtan zarar görmediği gerekçesiyle oy birliğiyle mahkeme heyeti bu kararı reddetti. Bakanlığın avukatı ısrarla söz almak istedi, “Türk silah kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığı asılsız iddia” dedi.

Avukatlar savunma yapıyor

Prof. Dr. Fincancı’nın avukatlarının savunmalarına geçildi. İlk sözü alan avukat Gulan Çağın Kaleli, “Müvekkilime yönelik hükümet eliyle algı operasyonu yürütülüyor” dedi. Kaleli,  TTB ve Şebnem Korur Fincancı’ya yönelik nefret söylemlerine tek tek anlattı. Kaleli, Fincancı’nın Bahçeli, Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı tarafından nefret söylemiyle hedef gösterildiği, hukuka aykırı gözaltı kararının bu nefret söyleminin sonucu olduğunu aktardı.

Kaleli savunmasına “ANF ve Medya Haber üzerinden yaratılan bir algı var. Medya Haber sorumlusunun dosyaları yahut sözleri müvekkili bağlamaz. Suçta şahsilik ilkesini ne zaman unuttuk? Savcı , iddianameyi hazırlarken 7 dakikalık programdan 5 kelime seçmiş bu da savcının nerede durduğunun kanıtıdır” sözleriyle devam etti.

“TRT’de aynı şeyleri söylese suç sayılmayacaktı”

Avukat Meriç Eyüpoğlu, Fincancı’nın tutuklanmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 18. Maddesinin ihlali olduğunu belirtti ve şunları söyledi: “Bu tutuklama haksız ve hukuksuz” diyen Eyüpoğlu, “İddianamede temel isnat, Fincancı’nın bağlandığı programın yayıncısı. Ne söylediği değil hangi yayına bağlandığı suç sayılmış. Bu suç değil. İnsan hakları ve hekimlik tarafsızlık gerektirir. Hangi yayına bağlanması suç sayılamaz. TRT’ye bağlansaydı aynı şeyleri söyleseydi suç değil, Medya Haber’e bağlanması mı suç? Bu, yargılanma nedeni olamaz. Bu salonda birçok hak örgütü var. Yurt dışından gelenler de var. Raporlama yapacaklar ve bu raporlarda mahkemenizin duruşma düzenine ilişkin kararlar da yer alacak.”

Eyüboğlu, isnat edilen suçun unsurlarının oluşmadığına dikkat çekerek, “Cenevre sözleşmesi kimyasal silahlrla ilgili. Kimyasal silahlarım yasaklanmasına ilişkin sözleşmelere tarafız ve yasamız var” dedi.

“TTB nezdinde hepimize mesaj veriliyor: itiraz etmeyin, sesinizi yükseltmeyin”

Meriç Eyüboğlu şöyle devam etti:

“Şebnem Korur Fincancı nezdinde TTB’ye, TTB nezdinde hepimize mesaj veriliyor. İtiraz etmeyin, sesinizi yükseltmeyin deniliyor. Müvekkilim şansında tüm topluma bir mesaj. Var olan hukuki iklime rağmen bizi şu salona mahkum etmenize, avukat sınırlandırmasına rağmen müvekkilimizi alıp gitmek istiyoruz. Bir dakika bile tutuklu kalmamalı. Hak kullanımı cezalandırılamaz. Şebnem Hoca kendi uzmanlık alanına ilişkin bilimsel görüşünü dile getirmiştir. AYM ve AİHM kararlarında ifade özgürlüğünün özel biçimi olan akademik-bilimsel özgürlük, daha titizlikle korunmaktadır.

Müvekkilimin konuşmalarını ne kadar izlediniz bilmiyorum ama müvekkilim görünen görüntülerin toksik gaz olduğu izlenimi verdiğini ancak bunun anlaşılması için bağımsız heyetlerin yerinde ve varsa ölü bedenler üzerinde inceleme yapması gerektiğini söylüyor. Yerinde incelenmesinden söz ediyor, durum böyleyken müvekkilimiz ne ile suçlanıyor anlayamıyoruz. Müvekkilimizin söylediklerini siyasetçiler beğenmeyebilir, siz beğenmeyebilirsiniz ama alanında uzman olarak biri söylüyor..”

TTB avukatı Hülya Yıldırım, iddianamede suç olacak bir şeyin olmadığını, yalnızca bir değerlendirme olduğunu söyledi. ‘Örgüt propagandası’ suçunun unsurları oluşmadığı dikkat çeken Yıldırım, “Ancak bizim karşılatığımız yargılamanın sebebi devlet yetkililerinin ‘eleştirilemezlik’ üzerinden başlattığı bir sürecin sonucudur. Unsurları oluşmayan bir suçtan tutuklu kalamaz” dedi. Yıldırım suçun oluşmadığını, suç olmayan yerde tutuklama tedbirini tartışmak gereksiz de olsa, tutuklamanın şartlarının da oluşmadığını ortaya koydu. “Bir an önce bu haksız tutukluğunun son bulmasını istiyoruz” dedi.

Savcı üst sınırdan ceza ve tutukluluğun devamını istedi

Savcı, atılı suçtan üst sınırdan ceza verilmesin ve tutukluğun devamını istedi.

Mahkeme heyeti duruşmaya bir saat ara verdi.

Fincancı: Devlet kendi eliyle hapishaneye teftişe göndermiş oldu

Verilen aranın ardından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, savcının tutukluğun devamı talebine ilişkin savunmasında tutuklanmasının hapishaneyi teftiş etmesi anlamına da geldiğini belirterek şunları söyledi:

İnsan hakları savunucuları için hapishanede yapacak çok iş var. Bir arkadaşım 6 yıl önce tutuklandığında devlet, kendi eliyle hapishaneye teftiş için göndermiş oldu. Beni de kendi eliyle göndermesi önemli. Tutuklu olmak elbette zor ama benim gibi bir insan hakları savunucusu için hapishane, bulunmaz bir nimet. Gazeteye hapishanedeki mahpusların, çalışanların sorunlarını yazıyorum. Biraz daha uzun süre yazmaya devam ederim.

Benim herhangi bir yere kaçma gibi durumum olamaz. Dünyanın her yerinde yaşabilir, üniversitelerde ders verebilirim. Ama bu topraklar, benim topraklarım. Tutuklanacağımı bilerek geldim.

Ben şimdiye kadar devletin verdiği hiçbir görevi üstlenmedim. 100 binden fazla üyesi olan bir meslek örgütünün, TTB’nin başkanıyım ve onlara saygım var. Ben aklımın gücüyle görevlerimi kendim edindim. Devletin verdiği görevleri değil, TTB’li meslektaşlarımın verdiği görevi yaptım. TTB bir devlet organı değil denetleme organıdır.”

Fincancı, “Adli tıp dersi anlatmaya da devam edeceğim” dedi.

Fincancı Esas hakkında sonra savunma yapacağını söyledi.

“İstiyoruz ki hukukun hakkaniyeti olduğunu görelim”

İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Av. Öztürk Türkdoğan ise tutuklama talebine ilişkin şunları söyledi: “Bizim, yargıya güvenmek dışında başka seçeneğimiz yok. Nasıl olur da adalet arayan insan adalet önümde hesap verir. Avrupa Birliği’nin kurallarına göre yayın yapan bir kanalda konuşmak nasıl suç olur siyasal iktidar suç tanımı yapıyor, ona göre yargılamalar yapılıyor? Konjonktür değişti diye suç ve ceza değişebilir mi? Devlet vatandaşına tuzak kurabilir mi? Siyasi makamlar insanları yargıya hedef olarak gösteriyor ve yargı da maalesef harekete geçiyorsa burada bir problem vardır.”

Türkdoğan, tutukluluğun devam etmesinin hiçbir hukuki gerekçeyle açıklanamayacağını belirtti ve Fincancı’nın tutukluluk halinin sona ermesini talep etti.

Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Av. Veli Küçük, Fincancı’nın tutuklanırken baştan suçlu ilan edildiğini, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini belirterek, tahliye edilmesini talep etti

Av. Meriç Eyüboğlu ise şu beyanda bulundu: “Savcı, önceden hazırlanmış mütalaalayı okumuştur. Bu savunma hakkına aykırıdır. Savunma bu kadar biçimselse, söyleyeceklerimiz hiç dikkate alınmayacaksa hukuk bitmiş demektir. Vereceğiniz karar kıymetli. Siyasi baskıya boyun eğmeyin. İstiyoruz ki hukukun hakkaniyeti olduğunu görelim. Öyle bir karar verin ki İstanbul’da hakimler olduğunu görelim.”

Duruşma 29 Aralık’a ertelendi

Mahkeme heyeti Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın tutukluluğunun devamına hükmederek duruşmayı 29 Aralık 2022 saat 13.30’a erteledi. (Evrensel)



Ekim 2024
PSÇPCCP
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031 

Daha Fazla Güncel Haberler