Raporunda zorla kaybetmeler ve faili meçhul cinayetler konusunda çalışan “Hakikat Adalet Hafıza Merkezi”nin verilerine yer veren Tanrıkulu zorla kaybetme olaylarının yıllara göre dağılımı verdi. Buna göre 1980-1990 yılları arası 33, 1991’de 17, 1992’de 27, 1993’te 108, 1994’te 532, 1995’te 235, 1996’da 166, 1997’de 87, 1998’te 53, 1999’da 52, 2000 ve sonrasında 28 kişi zorla kaybedildi. 14 kişinin ise ne zaman kaybedildiği belli değil.
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2019 İnsan Hakları Raporuna göre 2019 yılında 7 zorla kaçırma olayının saptandığını söyleyen Tanrıkulu bu kişilerden 6’sının İHD’ye başvurduğunu söyledi. Kaçırılanlardan beşinin sağ olarak bulunduğunu, diğer kişinin ise akıbetinin bilinmediğini belirten Tanrıkulu sağ bulunan kişilerin ise işkenceye maruz kaldığını ifade etti.
15 Temmuz sonrası vakalar arttı
İHD Kayıplar Komisyonunun Raporuna göre ise 1990’lardan bugüne gözaltına alındıktan sonra kaybolan insan sayısının 1.388’i bulduğunu söyleyen Tanrıkulu 253 toplu mezar bulunduğu, bu mezarlarda 4 binden fazla kişinin de gömülü olduğunu belirtti.
2000’li yıllarda azalan zorla kaybetmelerin 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra yeniden başladığı hatırlatılan raporda, kaçırılan ve aylar sonra benzer şekilde ‘bulunan’ 29 kişinin isimleri aktarıldı. Raporda, kayıpların 2020 yılında sürdüğü belirtildi: “Bu yıl Gülistan Doku (22) 5 Ocak günü Dersim’de, Hürmüz Diril (71) ve eşi Şimoni Diril 11 Ocak günü Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesine bağlı Kovankaya Köyünde, Mehmet Bal (65) 24 Ocak günü İstanbul’da kayboldu”
Soruşturmalarda adalet yok
Tanrıkulu, Hafıza Merkezi’nin çalışmaları sonucunda (2017 itibariyle), 344 kişinin dosyalarına ulaşıldığını, bunlardan 218 kişinin kaybedilmesine ilişkin soruşturmaların sürüncemede bırakıldığını (yüzde 63), 24 soruşturmanın zamanaşımı gerekçesiyle sonlandırıldığını (yüzde 7), 18 soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini (yüzde 5) ve 84 kişinin zorla kaybedilmesi nedeniyle dava açıldığını (yüzde 24) söyledi.
Kayıp yakınlarının talepleri
AİHM’nin 103 kişiye ilişkin 55 başvuruda Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine karar verdiğini, 11 kişiye ilişkin 6 başvuruda Türkiye “dostane çözüm” teklif ettiğini söyleyen Tanrıkulu, 12 kişiye ilişkin 10 başvurunun da “kabul edilmezlik” kararı nedeniyle esastan incelenmediğini söyledi. Raporda AİHM’nin sadece bir kişiye ilişkin başvuruda “ihlal olmadığına” karar verdiği belirtildi. Raporda Cumartesi Anneleri’nin ortaya çıkış hikâyesi hatırlatıldı, kayıp yakınlarının talepleri aktarıldı:
Zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması gerekmektedir.
Kayıpların akıbetlerinin ortaya çıkarılmasıyla ilgili yapılan mezar açma işlemlerinin ilgili uluslararası standartlar gözetilerek yapılması, mezarların iş makineleri ile özensiz bir biçimde açılarak kayıplara ait buluntuların tahrip edilmesinin/kaybolmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.
Hükümeti, ‘BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme’yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.
Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz.
Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için ‘Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ kurulmasını talep ediyoruz.