Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların 27 Mayıs 2013’te kesilmeye başlamasına tepki gösteren yurttaşlara polisin müdahale etmesiyle birlikte başlayan toplumsal olaylar kısa bir süre içinde Türkiye’nin birçok kentine yayıldı. Yaklaşık iki ay devam eden olaylarda Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) verilerine göre 12 kişi yaşamını kaybederken, 31 kişi ise polisin attığı gaz fişeği nedeni ile gözünü kaybetti.
Yaşamını yitirenlerden biri de 14 yaşındaki Berkin Elvan’dı. 16 Haziran 2013 günü İstanbul’un Okmeydanı semtinde bulunan evlerinden ekmek almak için çıkan Elvan, o sırada bir gösteriye müdahale eden polisin attığı gaz bombası fişeğinin kafasına isabet etmesi sonucu ağır yaralandı. Kaldırıldığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakıma alınan Elvan, 269 gün yaşam mücadelesi verdikten sonra 11 Mart 2014’te hayatını kaybetti.
O günden bu güne Elvan’ın yaşamını yitirmesinin üzerinden 4 yıl geçerken onu vuran polis hakkında açılan dava ise henüz sonuçlanmış değil.
4 yıldır Berkin’in yokluğunda eşi ile birlikte ayakta kalmaya çalışan baba Sami Elvan’ı en çok yaralayan şey, oğlunun belli bir kesim tarafından “terörist” olarak lanse edilmedi. Baba Elvan bunu da “14 yaşındaki bir çocuğun herhangi bir siyasi düşüncesi olabileceğini düşünmüyorum. Benim çocuğum reşit bile değildi. Henüz liseye hazırlanan bir çocuğu bu ülkedeki bir kesim ‘terörist’ yaptı. Berkin, kimsenin bir ekmeğini çalmamış, kimseye zarar vermemişti. Beni ve eşimi de siyaset meydanlarında yuhalattılar. Bu ülkede dürüst insanların yeri yok, bunu biliyoruz” sözleriyle dile getirdi.
Diğer taraftan toplumun çocuklarını sahiplenmesiyle güçlü kalabildiklerini vurgulayan baba Elvan, “Berkin sadece benim çocuğum olmadı. Tüm ülkenin çocuğu oldu. Benim yaram çok büyük ama toplumda da bu vicdan yarasının ne kadar büyük olduğunu biliyoruz” dedi.
Gördükleri bu desteğe rağmen, oğullarının acısını atlatma şanslarının olmadığını belirten Elvan, bunun nedeni ise “Bizim çocuğumuz eceliyle ölmedi. Eceliyle ayrılmadı aramızdan. Birileri kasten elimizden aldı. Bizim bunu unutma şansımız yok” diyerek açıkladı.
Bu nedenle yaşadıkları acının tarifi olmadığının altını çizen Elvan, sözlerine şöyle devam etti: “İçimizde çok derin bir acı yaşıyoruz. Her ekmek almaya gittiğimizde oğlumuz aklımıza geliyor. Benim oğlum yumurta haşlamasını çok severdi. Her sabah iki tane haşlanmış yumurta yerdi. Biz yumurta yiyemiyoruz. Her zaman, her yerde Berkin’in anısı var. Bir saniye çıkmıyor aklımızdan. Bir ailenin böyle yaşadığını düşünün. Bunu nasıl anlatabiliriz ki. Tanımadığımız birinin bile oğlumuz için gözleri doluyorsa, bir annenin babanın acısını kim, nasıl dindirebilir? Bizim oğlumuz yok. Geri gelmeyecek…”
Son olarak 11 Mart’ın en karanlık günlerinden birinin olduğunu söyleyen Baba Elvan, “Yarın oğlumuzu kaybettiğimiz günün 4’üncü yıldönümü. Eğer dostlarımız bizi yalnız bırakmazlarsa çok sevinir, mutlu oluruz” diyerek herkesi, Pazar günü saat 14.00’de oğlunun Feriköy Mezarlığı’ndaki kabri başında yapılacak anmaya davet etti.