Babil, Irak tarafından yıllarca devam ettirilen lobi faaliyetlerinin ardından UNESCO dünya mirası alanı seçildi.
Adı ilk kez 4 bin yıl önce bir kil tablette geçen efsanevi antik kent, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deki UNESCO Dünya Mirası Komitesi toplantısında yapılan oylama sonrasında listeye girmeye hak kazandı.
Oylama sonrası Fırat Nehri üzerindeki kadim Mezopotamya kenti, medeniyetin beşiği olarak bilinen bölgedeki altıncı dünya mirası alan haline geldi.
Irak Cumhurbaşkanı Barham Salih arkeolojik bir harabe haline gelen, önceki liderlerin ihmal ettiği kentin sonunda tarihteki “haklı yerine” kavuştuğunu söyledi.
Başbakan Adel Abdul Mahdi de haberi memnuniyetle karşıladı ve “Mezopotamya, gerçekten insanlığın hafızasının ve medeniyetin beşiğidir” dedi.
Hükümet koruma çabalarını sürdürmek ve arttırmak için fon tahsis edeceğini söyledi.
Bağdat’ın yaklaşık 88 kilometre güneyinde bulunan Babil bir zamanlar kuleleri ve kerpiç tapınaklarıyla ünlü bir imparatorluğun merkeziydi. Kral 2. Nebukadnezar tarafından yaptırılan Babil’in Asma Bahçeleri dünyanın antik yedi harikasından biri olarak kabul görüyor.
Ziyaretçiler 10 kilometrekareye yayılan tuğla ve kil yapıların kalıntılarında dolaşabilir ve ünlü Babil Aslan heykelini ve büyük çoğunluğu hala duran orijinal İştar Kapısı’nı görebilir.
Antik kentin listeye girmesinin ardından, parçalara ayrılmış kalıntıların arkasında güneş batarken aktivistler ve bölge sakinleri tarihi bir an olarak değerlendirdikleri haberi kutlamak için alanın girişindeki İştar Kapısı’nın reprodüksiyonuna akın etti.
Babil’in Dünya Kültür Mirası listesine girmesinin turizmi ve yerel ekonomiyi canlandıracağını umduğunu söyleyen bölge sakini Marina El Khafaji “Bu çok önemli bir haber çünkü Babil artık korunan bir alan olacak” dedi.
Alanın sadece yüzde 18’inin kazıldığını vurgulayan ve 25 yıldan uzun süredir bölgede tur rehberliği yapan 53 yaşındaki Makki Mohammad Farhoud da artık daha fazla keşif ve araştırma yapılabileceğini söyledi.
Farhoud kadim kent için “Babil damarlarımda akan kan gibi. Çocuklarımı sevdiğimden daha çok seviyorum” diye ekledi.
Bir zamanlar dünyanın en büyük şehri olan antik kentteki kazılar 19. yüzyıl başlarında Avrupalı arkeologlar tarafından başlatılmıştı ve birçok eser gün yüzüne çıkmıştı.
1970’lerde dönemin Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’in restorasyon projesi kapsamında güney sarayının duvarları ve kemerleri mevcut kalıntıların üzerine özensizce yeniden inşa edilmiş ve bu da geniş çapta hasara yol açmıştı.
Bölgedeki hasar 2003’te ABD’nin Irak’ı işgali sırasında ABD ve Polonya askerlerinin kalıntılar üzerine askeri üs kurmasıyla daha da artmıştı.
Antik tuğlalar üzerine askerler tarafından yazılmış pek çok karalama hala görülebiliyor.
Farhoud bölgenin acilen koruma altına alınmaya ihtiyacı olduğunu belirtti. Irak’taki diğer üç dünya mirasının aksine Babil, Irak heyetinden gelen itirazlar sonrası UNESCO tarafından “tehlikede” diye tanımlanmadı.
Irak, 2017’de biten ve üç yıl süren IŞİD barbarlığı sonrası ağır hasar görmüş ya da tahrip edilmiş binlerce arkeolojik alanla dolu.
Ülkedeki diğer beş dünya mirası ise güneydeki bataklıklar, Hatra, Samarra, Ashur antik kentleri ve Irak’ın Kürt bölgesinin başkenti olan Erbil’deki kale.